Asker Sanatçılarımızdan, Türk Tangosunun unutulmaz bestecilerinden,
resimleri, şiirleri, Aziziye Anıtı rölyefleri, Tangoları, Tango Notaları, ve yaşamı..
AHMET ZİYAEDDİN SARIKARTAL
(1911 – 7 Ocak 1982)
AHMET ZİYAEDDİN SARIKARTAL: Özgeçmiş
Ahmet Ziyaeddin Sarıkartal, bugün Bulgaristan sınırları içinde olan Cumaibala kasabasında, 1911 yılında dünyaya gelmiştir. Annesi Fatma Kevser, Babası Jandarma Yüzbaşılığından emekli Ethem Hüsamettin’dir..
Ziya Sarıkartal (*) Bulgaristan’da doğmuş olmakla beraber, Türkiye’de Zonguldak ili nüfus kütüğüne yazılmış ve çocukluğunun, en tatlı çağları da bu yeşil yurtta geçmiştir. İlkokula burada başlamış ancak, savaş sebebiyle öğrenimine 2 yıl ara vermek zorunda kalmıştır. İlk öğrenimini, 1925 yılında İstanbul’da Kılıçali-Barbaros ilkokulunda tamamlamıştır.
Baba mesleği onu çekmiş, ortaokul çağında Kuleliye girerek, o şanlı üniformayı, daha çocuk yaşlarında sevgiyle taşımaya başlamıştır. 1930 yılında Kuleliyi bitirerek, İstanbul Harp Okuluna geçmiş, 1932 yılında burada ki öğrenimini tamamlayarak, muhabere subayı olmuştur. Yine bu yıllarda, müziğe olan merakı onu kemanla buluşturdu… İstanbul’da kaldığı süre içinde konservatuar’a devam ederek keman çalmayı öğrendi…
Ziya Sarıkartal, Fen Tatbikat Okulu öğrenimini de başarıyla sonuçlandırarak görev dağılımı için yapılan kurada, İstanbul’u çekmiştir. Ancak, çok sevdiği Türkiye’sine daha faydalı olacağını düşündüğü için, arkadaşıyla anlaşarak, çektikleri kur’a kağıtlarını değiştirmiş ve Diyarbakır iline gitmeyi tercih etmiştir… Diyarbakır’dan sonra sırasıyla, İstanbul, Edirne(Süloğlu), İzmir, Baklıkesir(Kepsut), Ankara, Erzurum, Çorlu’da muhtelif muhabere birliklerinde ve teşkilatlarında, kıt’a hizmetleriyle geri hizmetlerinde bulunmuş, binlerce muhabereci ere öğretmenlik yapmıştır. Bu arada iki kere Dersim, bir kerede Sason askeri harekâtına katılmış, Ankara’da Mamak Muhabere Okulunda Tekamül ve Oryantasyon kursları görmüş ve ayni okulda öğretmenlik yapmıştır. Almanya’da Götingen’de 8.Amerikan Tümeninde ve Fransa’da Paris’de, Shape karargahındaki kursları ve konferansları izlemiştir. 1958 yılında tekrar Ankara’ya dönerek, Genelkurmay Başkanlığı Şifre Sistemleri Müdürlüğü ile, Plan prensipler Şube Müdürü olarak görev yapmıştır.. 1960 yılı Ağustos ayında, Kıdemli Albay rütbesiyle emekli olduktan sonra, İzmir’e yerleşmiştir….İzmir-Karşıyaka’da, eşi ve çocuklarıyla, emekli yaşamını sürdürürken zaman zaman, tercümeler yapmış ve bazen de Ege Telgraf Gazetesi’nde yazılar yazmıştır.
Ziya Sarıkartal’ın, asker ocağında filizlenen ve köklenen sanat hayatı çok renkli ve çok cepheli olmuş, ordu onu bu yönleriyle
( ozan, ressam, müzisyen ve edebiyatçı ) genç yaşlarında tanımıştır. Daha teğmen iken, “Sev beni Unutma Beni “ tangosunu yazıp bestelemiş, bu tango batıya yönelen Türkiye’nin o zamanki gençliğinin sevdalarına sevdalar katmıştır. Bu duygu yüklü tango “Sürtüğün Kızı” adlı Türk filminde de, fon müziği olarak kullanılmıştır.
Şiirlerinde, vatan sevgisi üzerine yazdıkları önemli bir yer tutmakla beraber, daha çok aşk şiirleri yönünden duygulu mısralar yazmış olup, bu mısralardaki ince duygululuğun sırrı, ozanın kendine özgü ses biçimlerinde, kelime buluşlarında ve bilhassa benzetişlerinde aranmalıdır. Birbirinden güzel şiirleri, birbirinden güzel tangolar, melodiler izlemiş…Bu kadar romantikliğin içinde, çok sevdiği Türkiye’si için 1941 yılında “ Türklük” adını verdiği bir marş yazıp bestelemeyi de kendine görev bilmiştir….
Eserinin onayı için zamanın Radyodifüzyon Müdürlüğüne iletilmek üzere yazdığı 02 Mayıs 1941 tarihli mektuba aynen şu notu koymuştur.
“ Eserimi beğenin veya beğenmeyin… o bence bu memleket için lazımdır… Lazım olacağı güne kadar saklayacağım… Açık adresimi yazıyorum..Olduğu gibi iade edin…”…. Nitekim Türklük Marşı ilgili makam tarafından 09 Temmuz 1941 de aynen kendisine iade edilmiştir…
Resim alanında ise, adeta meçhul bir kahramandır o…Kara kalem çalışmaları ve yağlı boya resimleri onun sevdiklerine bıraktığı mirasın küçük bir parçasıdır…En büyük mirasını yine çok sevdiği Türkiye’sine bırakmıştır..Erzurum’da, Aziziye Tabyasına dikilen şehitler anıtında yer alan ( Nene Hatun Anıtı) rölyefleri, onun asker ruhunun tüm şahlanışını aktardığı eşsiz eseridir. Bu rölyefleri seyreden her Türk, Moskof’a karşı bu cesur direniş ve saldırıda, kendini kahraman Türk askerinin yerinde görür…Bu değerli rölyefler, daha sonra PTT tarafından pullara da konu olarak seçilmiş ve dünyanın dört bir yanına yayılmıştır…
Ozan, ressam,heykeltıraş, bestekar, müzisyen…. O Önce insan, sonra asker, sonra sanatın kendisi….Bu kadar çok yönlü bir insan olarak yaşamak kolay değil elbet….. Anlaşılamamanın riski büyük…Belki de bunu bildiği için, sessiz sedasız yaşadı hayatı, ama hissederek, duyarak, üreterek….07 Ocak 1982 de bütün şiilerini, bestelerini, resimlerini, keman ve mandolinini onu çok seven eşi ve çocuklarına bırakarak aramızdan ayrıldı…
(*)Açıklama: Ahmet Ziyaeddin Sarıkartal'ın sağlığında yaptığı açıklamaya göre: Askerlik görevi süresince komutanları kendisini "Ziya Sarıkartal" adıyla çağırmışlardır. Yazılı kaynaklarda sanatçımızın ad ve soyadındaki farklı yazılış ve söyleyişler bulunmaktadır. Bizler sanatçının nüfusta kayıtlı olan "Ahmet Ziyaeddin Sarıkartal" resmi adını kullanmayı uygun bulduk.
Söz ve beste: Ahmet Ziyaeddin SARIKARTAL
Solist: Seyyan Hanım
Yıllar sonra "Sev Beni Unutma Beni" tangosu 4 Aralık 2011 saat 20.00 CRR Konser Salonunda Ertuğrul Sevsay yönetiminde Band-O-Neon “Orquesta Tipica Tango” orkestrası tarafından selendirildi, solist: Besra Alaca Pummer
solist: Besra Alaca Pummer
Müzik Dinle
Sanatçı ve Babası Emekli Yüzbaşı Ethem Hüsamettin
Sanatçının eşi Ragıba Hanım (1924 – 9 Haziran 2007), aile fotoğrafında: Soldan;
enbüyük oğulları Ethem Coşkun (1946 – 2006), kızları ; Dilek, Engin, Ceylan,
Ragıba Hanımın kucağında en küçük oğulları Zafer ve
sanatçımız Ahmet Ziyaeddin Sarıkartal
Fotoğraf: At üzerindeki komutan Ahmet Ziyaeddin SARIKARTAL: 9 Eylül 1943, İzmir'in Kurtuluş günü bayramı
Ahmet Ziyaeddin Sarıkartal'ın görsel sanatlar çalışmalarından örnekler
AZİZİYE TABYASI ANITI RÖLYEFLERİ
İzmir-Karşıyaka / 04 Mayıs 1968 Tarihli Mektuptan alıntı;
Sayfa-2
Bu eser, Erzurum’da ki, Nine Hatun Abidesinde ki 3 rölyeftir…
Kısaca hikayesi şöyle:
Rahmetli Orgeneral Nurettin Baransel ve Korg.Ragıp Gümüşpala’nın ısrar ve yardımları ile, inşa edilmesi planlanmış olan Nine Hatun Abidesine, olayı canlandırır üç rölyefin makediki tahta üzerine oyarak hazırladım. Eser beğenildi ve Kayseri’ye gönderilerek
Tunçtan döktürüldü. 1952…
Ancak ben tayninen Balıkesir’e geldiğim için sonuçtan haberim yoktu.
28/Eylül/1952 de, Erzurum Amerikan Eğitim Kurulu üyelerinden Amerikalı bir yarbaydan aldığım ingilizce mektupta şunlar yazılıyordu…….
Tercümesi ;
“ Tepede ki Abidenin açılış törenine davet edildim. Tepenin adını beceremiyorum. Fakat abide, rölyeflerini yaptığınız abidedir. Açılışı görmek üzere davetli olmayışınız bir utançtır “
“ Amerikalının bu yazısı beni utandırdı… Müracaat eetim.Maksadım aksini başka şekilde ispat ederek, kırılan milli gururumu onarmaktı. Kara Kuvvetleri Kumandanlığı Ankara başlıklı bir emir çıkarıldı aynen şöyle;
04 Nisan 1958
Konu; Nine Hatun Abidesi Rölyefleri
Mu.D.3.Şb.Md.Muh.Yb.Ziyaettin Sarıkartal (932-15)’ in Aziziye tabyasında ki NİNE HATUN Abidesine yapmış olduğu rölyeflerin altına kendisi adını taşıyan bir plaka konulmasını E.U.Rs.nin 31 mart 1958 gün ve PER:3922-58 Mor sayılı emirleri ile uygun görülmüştür.
Mumaileyhe tebliği ile gereğinin yapılmasını arz ederim.
İmza,
Şükrü Kızıltuğ
Tuğg.
Personel daire başkanı”
Mektup şu satırlarla devam ediyor…..
“ Erzurum Aziziye Tabyası Zaferini simgeleyen ve 1952 de , Güzel Sanatlar Matbaası Ankara da basılmış olan ve benim rölyeflerim ve NİNE HATUN’un gençliği ile, bir rus eri ile savaşını temsil edenine ait resmi taşıyan hatıra puluna baktım. Ve evet… bu da çok garip dedim. Yayınlanmış ve bütün dünya dillerine çevrilmiş, bütün pul koleksiyoncularının koleksiyonlarında yer ve değer taşıyan eserim. Altında adım yok… Bütün gayretler , ikazlara, hüsnümiyetler rağmen yok işte.”
Ve mektup şöyle bitiyor…
“ Şiir, Müzik,Resim ve heykel bana daha kesin ifadeli geliyor. Ancak bunlardan hangisinde bir değer olduğumu kendim kestirecek durumda değilim henüz. Bütün bunların dışında felsefi düşüncelerimin isabetine sarsılmaz bir kanaatim vardır. Zaman bunu ergeç ispat edecektir. Yeter ki ömrüm yetsin, kendi eserlerimi yayınlamak imkanı bulayım. Hükmünü verir, damgasını kor milli vicdan. Bana söz gerekmez. “
1968 de yazılmış bu mektup, ölümünden birkaç yıl önce….
1958 de Rölyeflerin altına Ziyaettin Sarıkartal’ın ismi yazılsın emri ne yazık ki 1968 yılına kadar henüz yerine getirilmemişti…
Bugün Rölyeflerin altında ismi yazıyor, biz çocukları onunla gurur duyuyoruz…
Engin Sarıkartal DEMİRKOLLU
Ahmet Ziyaeddin SARIKARTAL’ın yaşamı boyunca birlikte olduğu çok özel kemanınından
iki fotoğraf sunuyoruz.
TANGOLAR: Ahmet Ziyaeddin SARIKARTAL
(Burada sunduğumuz tangolar MESAM kuruluşuna kayıtlıdır)
AŞK BÜYÜLENMİŞ BİR ÇİÇEKTİR
SAÇLARIN YÜZÜMDE DALGALANSA DA,
KOLLARIN BOYNUMDA HALKALANSA DA,
DUDAKLARIN ADIMI HERGÜN ANSA DA,
İNANMAM, İNANMAM SANA.
ÇÜNKÜ SEN BİR ÜMİT, BEN BİR İNKİSAR,
ARAMIZDA ENGİN UÇURUMLAR VAR.
NE KADAR BİZİ BİRBİRİMİZE BAĞLAR,
BİR GECECİK ESMİŞ, ILIK BİR RÜZGAR.
AŞK BÜYÜLENMİŞ BİR ÇİÇEKTİR.
ASLA BANA KOKU VERMEYECEKTİR.
SEN GÖĞSÜME TAKSANDA ONU.
BEN BURADA AÇMAM DİYECEKTİR.
ÇÜNKÜ BAKIŞLARIN ANLATIYOR,
KALBİNDE YEMYEŞİL BİR MAZİ YATIYOR
AŞK BÜYÜLENMİŞ BİR ÇİÇEKTİR.
ASLA BANA KOKU VERMEYECEKTİR
SEV BENİ UNUTMA BENİ
SEV BENİ UNUTMA BENİ
BİLSEN Kİ SERSERİ GÖNLÜM, NE ÇOK DA SEVDİ SENİ.
EY ÇAPKIN BAKIŞLI GÜZEL KIZ, SEV BENİ UNUTMA BENİ,
KAÇ AYDIR BEKLİYORUM BAK, BİRAZ GÜLÜMSEMENİ.
GEL ARTIK, SEVGİLİM ÜZME, GEL ARTIK, GURURU BIRAK.
BENİ ALEV DUDAĞINLA, BİR KURU DAL GİBİ YAK.
İNAN Kİ SANA DELİ GÖNLÜM. ALEV ALEV YANARAK,
BU AŞKIN SON GECESİNDE , SÖNMEZ ALEV OLACAK…..
NEYE YARAR
ACABA GÖNLÜM KADAR,
BEDBAHT BİR GÖNÜL MÜ? VAR,
SEN ONU HİÇ SEVMEDİN,
O SANA YAR,
YILLARCA SENİN İÇİN,
AŞK BESTELEMİŞ DÜŞÜN
VE SEN ONA GÜLMÜŞÜN,
NE YE YARAR.
NEYE YARAR ÇÜNKÜ YOK,
BEKLEDİĞİM SEVGİ.
YOKLUK ÖYLE ENGİN,
ÖYLE ENGİN Kİ,,,,
ACABA GÖNLÜM KADAR
BEDBAH BİR GÖNÜL MÜ VAR
SEN ONU HİÇ SEVMEDİN
O SANA YAR…
NEYE YARAR…….
YILDIZSIZ GECELER
EY BAKIŞLARI ŞEN KIZ.
ADIN BİR KÜME YILDIZ.
GÖNLÜMDE BİR GECE Kİ
UMMANLAR GİBİ ISSIZ.
RUHUM DALDIKÇA DERDE
AŞKINI HECELERDE,
SENİ YER YER ARARIM,
YILDIZSIZ GECELERDE…
SEVGİLİM SENDİN
BAK YİNE SENİ HATIRLADIM
SENDİN GÜZEL,
BENİ BU DİKENLİ YOLLARA DÜŞÜREN İLK EL.
BİR ZAMAN, GÖZLERİMDE GÜLEN EMELLERİN,
MEZARINI KAZDI ELLERİN.
SEVGİLİM SENDİN, SENİ ÇOK SEVERDİM
SENSİZ YAŞAMAM ZANNEDERDİM.
SANA KALBİMDEN DÖKÜLEN BİR HİSLE
ÖMRÜM, HAYATIM, RUHUM DERDİM.
MEĞERKİ HER AŞKTA KOPMAYA MAHKÛM BAĞLAR VARMIŞ,
MEĞERKİ BENİM KALBİM DE, SEN OLMADAN ÇARPARMIŞ
AH H…..
SEVGİLİM SENDİN, SENİ ÇOK SEVERDİM
SENSİZ YAŞAMAM ZANNEDERDİM.
ELİDA
BENİM LEYLAK KOKULU ŞEN ELİDAM,
GÖZLERİ AŞKLA DOLU ŞEN ELİDAM.
LEYLAKLARIN ÜSTÜNE DÜŞTÜKÇE BAŞIM,
KOKLAR KOKLARDA KANAMAM.
HİÇ KİMSE SENİ UNUTTURAMADI,
HER GÜN DİLİMDE LEYLAĞIMIN ADI.
İŞTE ELİDAM, YİNE ANDIKÇA SENİ,
YİNE YÜREĞİM KANADI.
AŞKIN ATEŞ DOLU BİR SELMİŞ AKMIŞ,
HER BUSEN BİR İZ BIRAKMIŞ,
MEĞER BANA KOKUN KALACAKMIŞ,
HATIRA ELİDAM.,
ŞÜPHESİZ SENDEN DAHA TEZDİR ÖLÜMÜM,
BİRGÜN ÖLDÜĞÜMÜ DUYDUĞUN GÜN,
GÖĞSÜNDE LEYLAK, YİNE GÖKLERE BAK,
BENİ ARA ELİDAM.
UMDUĞUM SEVGİ
Bahçendeki gülleri olduğu gibi bırak
Ki; sana el değmemiş goncalar verebilsin.
Baharın beşiğinde öpüşüp, koklaşarak;
Sana senden umduğum aşkı gösterebilsin.
Nasıl rüzgar onları kucaklaştırıyorsa:
Seni de, öyle bir his kollarıma atmalı,
Onları birbirine ne yaklaştırıyorsa:
Senin de kalbin, öyle bir sebep yaratmalı.
Ve sen: Uçurumlara bakan bir pınar gibi,
Koynumda heyecanlı bir ömür sürmelisin,
Sonra da, oya, oya yıktığın bir yar gibi,
Beni de kollarına alıp götürmelisin……..
Ahmet Ziyaeddin SARIKARTALl
Hacıumur-1939
——————————————————
MADEM Kİ GENÇSİN
Madem ki Gençsin,
Ömrün neşeli geçsin
Sen zaten dökülecek
Bir çiçeksin.
Bırak azabı
Kim isterse o çeksin.
Zaman geçmeyecek,
Sen geçeceksin.
Aldırma genç suçunu
Her tanrı affeder.
Gençlik bu, neye yarar
Suç etmezse eğer…
Ahmet Ziyaeddin SARIKARTALl
———————————————-
Siyah bir gecen olsun, kızıl bir gelinciğin;
Bir ateşböceği tut koy ortasında dursun,
Bülbülün çağırınca: Ona bu ışıkla in,
Bağrındaki dikeni ancak öyle bulursun….
Ahmet Ziyaeddin SARIKARTAL
Kırmızıdağ-1938
—————————————-
Her gün bir başka bağın çitinden atlayarak,
Şu söğüt gölgesinde saçını ıslardı yar….
Mademki: gelip artık ayak yıkamayacak,
Git buba: deli mi ne?…
Bu pınar niye çağlar ?….
Ahmet Ziyaeddin SARIKARTAL
Dersim-Kızıldağ 1938
——————————
Nasıl bülbül sesini dinler yarasalar da,
Siyah kanatlarına gömülür bir dem işte;
Öylece taş kalbimi, bir kuru dal sarar da,
Ben; toprak kokusunu güle değişmem işte…..
Ahmet Ziyaeddin SARIKARTAL
Hamravat suyu-1936
———————————
GENÇLİĞİM
Bir varmış, bir de yokmuş,
Kulsuz Tanrılar çokmuş;
Ben her kulsuz Tanrıya kul olur taparmışım.
Gönlüm nasıl bir okmuş,
Bilmezmiş iniş, yokuş…..
Sarhoşken karar verir, ayıkken yaparmışım.
Ahmet Ziyaeddin SARIKARTAL
BAKKAL
Yakuttan yaratılmış güller birer damla kan,
Suya bir balon uçtu sahilin kollarından.
İçinde al bir ışık, üstünde al boyalar
Kenarlarında al, al ışıktan ipleri var….
Camlara aksedince balonun boyaları,
Üzümlere konan arılar dondu sanki.
Camlar da ışık saçan birer balondu sanki…
Doğruldu; ağır ağır batan güneşe baktı.
Az daha onu, sönmüş bir balon sanacaktı.
İçinde mor bir ışık, üstünde mor boyalar,
Kenarında mor, mor ışıktan halkalar var…
Ak saçlı kafasında dolaştı düşünceler.
Şu anda biri ona, adını sorsa eğer,
“ Ben şiirden anlamam, bakkalım “ diyecekti.
Etsiz parmaklarıyla bıyıklarını çekti.
Talihsiz kafasını yıktı kırarcasına,
Ve ıstırapla baktı, bir boş yemek tasına…
Dedi bağrı yanarak, gözleri sulanarak;
O…. Beni bir lokmaya, bin bağla bağlayan Hak
Ya vardır, yada yoktur…
Varsa da, yoksa da bir.
Yoksa: Allahı benim, Varsa: Hiçin biridir….
Ahmet Ziyaeddin SARIKARTAL
Haber Düzenleme: Tevfik Yalçın evetbenim
Teşekkür: Ahmet Ziyaeddin SARIKARTAL’ı sizlere tüm yönleriyle tanıtırken büyük bir mutluluk duymaktayız. Müzik bilimcilerin, müzik yazarlarının ve araştırmacıların çok yakından tanıdığı değerli sanatçımızın sizlere ulaşmasını sağlayan çocuklarına ve bu konuda bizlere her türlü olanağı sağlayan kızı Engin Sarıkartal Demirkollu’ya , görsellerin sağlanmasında bizlere destek olan sanatçının torunu seramik sanatçısı Serim Turaçlı'ya ; sonsuz teşekkür ediyoruz… evetbenim.com sitesi olarak sanatımıza katkı yapan insanlarımızı untmayacağız, unutturmayacağız!..