BİR ÇINARIMIZ DAHA MI?
Tansu BELE
Tiyatromuzun, bütün sanat dallarımız gibi budanan ve yok edilen ormanlarımıza dönüştürüldüğü şu günlerde değerli oyun yazarımız Güngör Dilmen’in kaybı bir kez daha eksiltti bizleri. Kültürümüz, sanatımız ve en önemlisi tiyatromuz adına!
Tiyatro oyunsuz olur mu? Elbette olmaz. Temeli oyundur tiyatronun; binayı kuran da oyundan, yani “proje”den yola çıkarak onu somuta dönüştüren mimarı, yani rejisörü/ yönetmenidir. Oyuncularsa yapının işçileri, temel taşlarıdırlar ve projeyi somutlaştırır, canlandırırlar. Proje olmadan bina yapılabilir mi? İşte tiyatromuzun oyun yazarları aynı zamanda bu “yapılanma”nın tasarımcısıdırlar ve tasarım, soyutun/ düşüncenin somuta/ yaşama evrilebilmesinin ilk adımıdır. Sanatın gücü işte o tasarımda gizlidir. Yani sanatsal düşüncede…
Cumhuriyet dönemi çağdaş tiyatromuzun ilk adımlarının seslerini, cumhuriyet kuşakları olarak bizler oyun yazarlarımızın yapıtlarında duyduk. Onlar, tiyatro sahnesinde ete kemiğe bürünerek bizlere sesleniyorlardı: Aydınlanmamızın sesiydi çağdaş tiyatromuz, Haldun Taner ustanın, Güngör Dilmen ustanın ve daha nicelerinin “proje” lerinden somuta evrilerek…
Güngör Dilmen’in “Canlı Maymun Lokantası”nı ilk kez 1960’larda TMTF (Türkiye Milli Talebe Federasyonu) sahnesinde sergilendiğinde izlemiştim. Çok genç bir üniversite öğrenci-siydim: Kapitalizmin (emperyalizmin) iğrençliğini ve insan ahlâkını bozan, çağdaşlığı karalayan, insanı yozlaştırıp insanlığından çıkaran, uygarlığına yakışmayan, onu bile yok edecek gücüyle küresel yıkıcılığa ulaşan yüzünü görmüş, midemin bulanmasını engelleyememiştim. Bu oyunu yazabilen yazarın, ancak ülkesinin aydınlanmasına ve emperyalizme kafa tutuşuna tutkun bir kişi olabileceğini düşünmüştüm. Yıllar beni yanıltmadı: Güngör Dilmen; sevgili Anadolu’sunun kadim kültürü içinde yoğrulmuş yapıtlarını birer birer toplumumuza sundu: Galile’nin Günahları, Osmanlı Dram Kumpanyası, Kurban, Ben Anadolu, Bağdat Hatun, Deli Dumrul, Midas’ın Altınları, Midas’ın Kulakları, Midas’ın Kör Düğümü, Akad’ın Yayı, Troya İçinde Vurdular Beni, Hakimiyeti Milliye Aşevi, Aşkımız Aksaray’ın En Büyük Yangını…
Kanımca tiyatro oyununu, edebiyat yapıtı kapsamında değerlendirmek gerekir. Bunun için Güngör Dilmen’in oyunları tiyatromuza olduğu ölçüde edebiyatımıza da özgün yapıtlar kazandırmıştır. Bu özgünlük; cumhuriyet devrimlerinin ışığında oluşan ulusal kültürümüzün, Anadolu’nun evrensel değerleri (ki bunlar Batı uygarlığının da temelini oluşturur) içinde yoğrularak çağdaş tiyatromuzu yapılandırmasından kaynaklanmaktadır. Güngör Dilmen bu “yapılandırmanın” en önemli “proje ustaları”ndan biridir. En ünlü ve bilinen (Midas Üçlemesi gibi) yapıtlarını burada yinelemeyeceğim. Ama bana göre Hakimiyeti Milliye Aş Evi ulusal kültürümüzün oluşumuna ışık tutan çok önemli bir yapıtıdır: Onun oyunlarıyla tiyatromuza neyi kattığının çok açık bir kanıtıdır. O; Anadolu’nun evrensel (bilge) sesini tiyatromuzda duyurmuştur.
Güngör Dilmen’le birlikte ulusal tiyatromuz bir dayanağını daha yitirdi. Dünyaya ışık olmuş kadim Anadolu kültürümüz bir evlâdını daha yitirdi. Umarım gelecek kuşaklarca
yolundan gidilecektir.