Bir Turgut Özakman klasiği Ocak
Tiyatromuzun büyük ve ünlü yazarı Turgut Özakman'ı (1 Eylül 1930, Ankara – 28 Eylül 2013 Ankara) bir süre önce yitirdik. O'nun Cumhuriyet tiyatrosuna ve tarihine kattığı oyunlar ve kitaplar, yeri dolmayacak nitelikte özgün çalışmalardır. Sağlığının iyi gitmediğini son telefon konuşmamızda bana söylemişti. Artık Ankara'dan çıkamıyor, buna karşın yazmayı evinde sürdürüyordu. Yüreği, Atatürk ve Cumhuriyet sevgisiyle doluydu. Onunla ilgili en güzel yazıyı, sevgili arkadaşım Özdemir Nutku yazdı. Ben bugüne kadar ölümünden sonra Turgut Özakman ile ilgili tek satır yazamadım. Bir çeşit kalem tutulmasıydı bu. O'nun yazarlığının büyüklüğünü yakından biliyor, bir dost olarak hem sevgi, hem de saygı duyuyordum. Son yıllarda oyunlarıyla ilgili yazdığım eleştirilerimi her seferinde çok beğendiğini söylerdi. Yorumumun ve bakışımın Ocak'la olan buluşmasını bu kez ne yazık ki artık okuyamayacak.
Büyük bir yeteneği vardı. Fakülte öğrencisiyken yazdığı "Pembe evin kaderi" (1951) Muhsin Ertuğrul'un beğenisiyle doğan bir oyundu. Onun oyunlarına M. Ertuğrul özel ilgi duyar ve değerlendirirdi. Aynı beğeniyi Cüneyt Gökçer'in de taşıdığını biliyorum. Çünkü Özakman, Türk tiyatrosunun tartışmasız doruktaki yazarlarından biriydi. Yaşadığı toplumun sorunlarını bilen, tarihine sahip çıkan, Cumhuriyet aydınlanmasının vazgeçilmez meşalelerindendi. Nâzım Hikmet'in "Kuvay-i Milliye Destanı"ndan sonra, "Şu Çılgın Türkler" toplumumuzun kitlesel uyanışını sağladı.
Diriliş-Çanakkale 1915", Atatürk'ün Anafartalar Kahramanı olarak ortaya çıkışının destansı kitabıdır. "19 Mayıs 1919 Atatürk Yeniden Samsun'da", 29 Ekim ve 10 Kasım'ların Atatürk sevgisini ve Atatürk'e bağlılığı gösteren ve yeniden büyük uyanışın seçkin bir yapıtı oldu. Tiyatro repertuvarımızın en başarılı uyarlama örneği olan, Reşat Nuri Güntekin'in "Değirmen" romanından olağanüstü başarıyla tiyatroya uyarladığı "Sarıpınar 1914" alanının tek örneğidir. Türk yazarlarının oyunları arasında, "Fehim Paşa Konağı" adlı oyunu doruktaki yapıtlarından biridir. Ve daha niceleri… Türk tarihine, Türk tiyatrosuna bakışı, Atatürk ve Cumhuriyet ile özdeşleşmişti. Bir aile yapısı 'Ocak' Büyük yazarımızın İBB Şehir Tiyatroları'nda oynanmakta olan "Ocak" adlı oyunu, bu dönemin ramp ışıklarındaki tek Turgut Özakman yapıtıdır. Yıldırım Fikret Urağ'ın yaratıcı bir yorumla sahneye koyduğu bu oyun, büyük başarıyla oynanıyor. Toplumumuzda çoğunluğu oluşturan emekçi bir ailenin, bireysel savaşımını, hayata tutunmanın direnişini anlatan bir oyun. Düşleri, utkuları, gerçekle kesişen yaşam biçimleri her şeye karşın aile düzenini zaman zaman sarssa da bozamaz. Bu sağlam aile yapısının toplumumuzun bir gerçeği olduğunu da belirtmeliyim. Sosyolojik ve psikolojik açıdan oyundaki kahramanların biresel davranışlarının ustaca irdelendiği yazarın başarısında görülüyor. Ne var ki oyunda rol alan sanatçılar, kolektif başarı ile olağanüstü bir ortak yorumu sahneye taşıyorlar ve çözümlüyorlar. Böyle kolektif oyunlarda, oyuncuların bireysel değerlendirilişinden çok, takım oyunculuğuna önem verdiğim için bu durum hem yönetmenin hem de oyuncuların başarılarını tamamlamaktadır. İşte takım oyunculuğunu bütünleştiren sanatçılar; Hakan Güner (Tarık), Aslı İçözü (Safiye), Mahperi Mertoğlu (Büyükanne), Cengiz Tangör (Fazıl), Erkan Sever (Nihat), Mâna Alkoy (Sevda), Mehmet Soner Dinç (Özcan). Rıfkı Demirelli'nin dekoru, Zuhal Soy'un giysi, Özcan Çelik'in ışık tasarımları, ve Yusuf Tuncer'in efekt uygulaması, başarıyı sağlayan oyuna uygun çalışmalarıydı. "Ocak" Turgut Özakman'ın bu dönemin görülmesi gereken oyunlarından biridir.
Hayati Asılyazıcı
hayatiasilyazici@yahoo.com
Alıntı: Aydınlık Gazetesi