BRNO TİYATROSU “AİDA” İLE ASPENDOS’TAYDI…
Habeşli köle Aida ile Firavun’un kızı Amneris arasında kalan Mısır ordusu başkomutanı Radames’in dramatik aşkını anlatan, Verdi’nin Mısır Hıdivi’nin siparişi üzerine bestelediği “Aida”, 20. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali kapsamında Çek Cumhuriyeti Ulusal Brno Tiyatrosu yapımı olarak sahnelendi.
Avrupa prömiyeri 1872’de La Scala’da gerçekleşen eseri bir kez daha dinlerken/izlerken, Anadolu'daki Roma Tiyatrolarının günümüze sahnesi ile ulaşabilen en eski ve en sağlam örneği Aspendos Tiyatrosu’nun Mimarı Xenon'u gene anmadan duramadım. Xenon’un yarattığı mükemmel akustiğin gizini (doğal olarak) bu kere de çözemedim. Çözemedim, ama şayet Aspendos Opera ve Bale Festivali 20 yıl önce, o dönemde de Devlet ve Opera Balesi Genel Müdürlüğü (DOB) görevini yürüten Rengim Gökmen tarafından başlatılmamış olsaydı, Türkiye’nin bu “akustik harikası”ndan nasıl yoksun kalacağı gerçeğinin altını da sağımda solumda kim varsa çizmeden duramadım.
ÖNCE BAKIŞ AÇISI, SONRA YORUM
Jaromir Brych’in etkileyici rejisiyle üç perdeye indirgenerek sahnelenen esere Çek Şef Peter Feranec yönetimindeki Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşlik etti. Savaş Camgöz, Aspendos’un doğal dekorunun önüne tablo tablo tasarladığı “Aida” dekorunda sahnede kullanılması gereken “nesne”leri önce bakış açısının, sonra yorumunun biçimine büründürmüş, nesnelere yeni birer araç ve amaç kimliği kazandırmıştı. Dekor oluşturmak için seçtiği ayrıntıların, seyirciye iletilecek iletileri güçlü kılacak görüş açıları vardı. Josef Jelinek’in dönem özelliklerini iyi gözlemlediği, yaratısıyla izleyicinin kendi yaratıcı düzlemleriyle birlikte bir oluşum gerçekleştirdiği kostüm tasarımı, Petr Kozumplik’in genel atmosfer içinde oyuncuyu ön plana çıkaran, vurgu yapma görevini de üstlenmiş huzme ışık kullanımı da rejiye oyun boyunca destek sağladı.
AIDA DA AIDA’YDI HANİ
Ankara DOB Orkestrası fevkalade enerjikti. Gerçi bakır nefeslilerde tam da “Zafer Marşı” sırasında birkaç çatlama oldu, ama orkestra genel olarak beklentileri karşıladı. Başrollerde ünlü Romen soprano Anda-Louise Bogza (Aida) ve tenor Rafael Alvarez (Radames)’i izledik/dinledik. Anda-Louise Bogza (1965) ilk perdede özellikle “Ritorna vincitor”da hayli ürkekti, ancak sonraki bölümlerde olamazcasına açıldı ve âşık köle kadın portresini etkileyici sesiyle pek güzel çizdi. Özellikle “O patria mia”da söyleme sanatının en harika örneklerinden birini verdi. Finalde, lirik tınılarla işlenen Aida’nın Radames ile olan düeti (O terra addio) başlarken ve motifler de eski bir düş anımsatır gibi orkestrada çoğalırken başlayan gamlı diyalogdaki dokunaklı aryadaysa tam anlamıyla mükemmeldi.
GENÇLİK KOKAN SES
Koyu ses rengiyle Meksikolu Tenor Rafael Alvarez (1970) sahnede hayli tutuk, sanki kahraman değil de içine kapanmış bir Radames’e can verdi. İlk tabloda trompetlerin süslediği resitatifden sonraki lirik romansında pek kötüydü. “Io son disonorato”yu neden yukarıya çıkarak bitirdi, anlaşılamamakla beraber, nüans aralıklarını her aryasında daraltmasıyla beni/dinleyicisini üzdü. Amneris’te mezzosoprano Veronika Hajnova’nın sesi gençlik kokuyordu ve dolu doluydu. Düzgün vibratosu, özellikle “Vieni, Amor mio” daki dramatik tonlaması, sahneyi dolduran fiziksel özellikleriyle başarılıyı yakaladı.
KALABALIK SAHNELERİN YÖNETİMİ
Ramfis’de Bas Jiři Sulženko’nun, Habeş Kralı’nda Bas Ladislav Miejnek’in sesleri kulaklardan kolay silinmeyecek güzellikte seslerdi. Rahibe’de soprano Daniela Strakova-Šedriová’nın ise dramatik renklerin ağırlık kazandığı güzel sesi ne yalan söyleyeyim dikkatimden kaçmadı
.
Jaromir Brych’in kalabalık sahnelerin yönetiminde kusursuzu yakaladığı eserde Josef Pančik’in çalıştırdığı koro, Zdenek Prokes’in koreografisi, Ankara DOB’n,n bale kadrosu, Jana Priblova-Michal Pimek ikilisinin dansları Çek Cumhuriyeti Ulusal Brno Tiyatrosu’nca sahnelenen Aspendos “Aida”sının diğer öne çıkan unutulmazlarıydı.
İşin aslı şu ki, “Aida”yı Aspendos’ta izlemek/dinlemek gerçekten bir ayrıcalıktı.
Üstün Akmen
EVRENSEL GAZETESİ
akmen@evrensel.net