Cumhuri̇yet Aydınlanması’nın meşalesi̇ydi̇ Tarık Akan
16 Eylül Cuma günü Tarık Akan’ı yitirdik. Onun ölümü tüm yurtta büyük üzüntü yarattı. Çünkü o öncelikle felsefenin hümanist diye tanımladığı bir insandı. Yurdunu, insanlarını düşünen, halkı ile birlikte ülke sorunlarını yaşayan seçkin bir sanatçıydı.
Asıl adı Tarık Tahsin Üregül’dü, 13 Aralık 1949’da İstanbul’da doğdu. Önce Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği okuduktan sonra Gazetecilik Yüksek Okulu’na girdi ve bu okuldan mezun oldu. 1970 yılında Ses Dergisi’nin oyunculuk yarışmasına katılarak birinci oldu ve sinemaya atıldı. Türk Sineması’nın “Yeşilçam” denen tarihsel mekânında fırtına gibi esti. Onu yarışma günlerinde tanımıştım. Dostluğumuz o günlerden başladı, pekişti.
İZ BIRAKAN FİLMLER
111 film yapan Tarık Akan 1972’de oynadığı “Suçlu” filmiyle, ertesi yıl, Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı. Akan; Altın Portakal Film Festivali adlı ödül yarışmasında 7 ödül alan tek erkek oyuncudur. Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı”nın Münir Özkul ve Kemal Sunal’la birlikte unutulmaz oyuncularından olmuştu. En son yine Rıfat Ilgaz’ın “Karartma Geceleri’nden uyarlanan filmin başrol oyuncusu olarak belleklerde yer aldı.
1977’de senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı, yönetmenliğini Güney’le danışmalı olarak Zeki Ökten’in yaptığı Sürü’de Tuncel Kurtiz ve Melike Demirağ’la oynadı, büyük başarı kazandı. 1982’de Şerif Gören ve Yılmaz Güney’in yönettiği efsanevi “Yol” filmi ile başarısını sürdürdü, adını dünyaya duyurdu; film, 1982’de Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü alan tek film olurken Akan, En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde aday gösterildi.
NÂZIM HİKMET SEVGİSİNİN BEDELİ
1979’da İzmir’de Nâzım Hikmet’in doğum yıl dönümüne katılmak ve Barış Derneği’ne üye olmak suçlarından yargılandı. Spor salonunda yapılan o doğum yıldönümüne binlerce insan katılmışken bir tek Tarık Akan’a dava açıldı, 1987’de beraat etti.
Nâzım Hikmet’le bağlantısı, bir asker çocuğu olarak, Kuvayi Milliye Destanı ile başlıyordu. Dünyaca ünlü şairimizin dönemin kumpası ile hapsedilişini hiçbir zaman hazmedememişti. Bu haksızlığa karşı Nâzım Hikmet adına ülkemizde kurulan “Nazım Hikmet Vakfı”nın yöneticiliğini ve başkanlığını sürdürüyordu. Geçtiğimiz yıl hastalanmadan önce Nâzım Hikmet’in Moskova’daki anma törenine katıldı. Novodeviçi Mezarlığı’ndaki anıtsal mezarı önündeki resmini hiç unutmuyorum. Nâzım Hikmet’in anıt mezarının sağında Anton Çehov, solunda Gogol yatmaktadır.
SES GETİREN KİTAP VE EĞİTİM
Tarık Akan 1980 yılında 12 Eylül Darbesi’nde 12 yıl hapis cezası ile yargılanmış; 2,5 ay hücre hapsi cezası almıştır. Bu konuyla ilgili olarak 2002 yılında “Anne Kafamda Bit Var” isimli bir kitap çıkardı. Kitabında 12 Eylül Darbesi’nden sonra yaşadıklarını kaleme aldı.
2005 yılında Nesin Vakfı Başkanlığı’nı devraldı. Bu çalışması nedeniyle AKP iktidarı tarafından dizilerden ve filmlerden uzak bırakılınca eğitim çalışmalarına yöneldi. Bakırköy’de bir okul açtı. Gençleri ilerici, Cumhuriyetçi ve Atatürkçü bir anlayışla yetiştirmeye özen gösterdi.
Hiç ödün vermeden kendi olanakları ile önemli birkaç belgesel film yaptı. Bunlar henüz yayınlanmadı. Kendisi ile zaman zaman yaptığımız telefon görüşmelerinde öğleye kadar okulda, öğleden sonra hastanede tedavide olduğunu söylüyordu. Hastalığından söz ettiği birkaç dostundan biriydim. O dönemde bu bizim sırrımızdı.
SANATÇILAR GİRİŞİMİ
Ne zaman sanatçı toplantıları için arasam her işini bırakıp bize katılırdı. Sanatçılar Girişimi’nde aktif olarak yer aldı. Her bildiriye imza koydu, destekledi. Ergenekon ve Balyoz olaylarında Silivri Zindanları’nda yatanları hemen her hafta ziyaret etti. Bu kumpas ve düzmece tutuklamalarda protestolara katılanların en ön saflarında yer aldı. Son büyük tepkiyle gidilen Silivri Zindanı çevresindeki barikatlarda güvenlik güçleriyle karşı karşıya geldi. Kuşatmayı yardı, kulübenin üzerine çıktı. Kulübenin üzerinden bu haksız tutuklamaları protesto eden çok etkili bir konuşma yaptı.
Cumhuriyet ordusunu savunanların başında geliyordu. Bana hep, “Nasıl olur Hayati; Atatürk ve arkadaşlarının önderliğinde Kuvayi Milliye ordusunu oluşturup bu ülkeyi kurtaran kahraman askerlerin torunları düzmece belgelerle nasıl zindanlara atılabilir?” diyordu. Ben de ona, “Elbette bu haksızlıkların bir gün ortadan kalkacağını, onların çok yakında özgür kalacağına inandığımı” söylerdim.
Cumhuriyet Aydınlanmasının meşalesi olan Tarık Akan’ı sevgiyle anıyorum.
Hayati Asılyazıcı
AYDINLIK Alıntı: 18.09.2016
Görsel google