Diyalektik tiyatronun yaratıcısı: Bertolt Brecht

Diyalektik tiyatronun yaratıcısı: Bertolt Brecht Alman Sovyet Savaşı sona ererken (1945), Kızıl Ordu Berlin’e yaklaşmaktadır. Bu orduların cephe genel komutanı Stalin’den sonra 2. komutan Mareşal Georgi Jukov’dur. Jukov, anılarında, 5 yıl süren savaşların en çetininin Berlin önlerinde olduğunu söylüyordu. “Hitler hiç savaşa sokmadığı hazır kuvvetlerle büyük bir savunma ağı kurmuştu. Bu ağı düz alanda yarıp geçmek çok güçtü, bunu rağmen bu alanı ele geçirdik ve 15 Mayıs 1945’te Almanya teslim oldu. Berlin’de Batı’dan gelen Amerikan, İngiliz ve Fransız ordularıyla kesişen noktada buluştuk ve durduk, Berlin Duvarı da burada oluştu.”

Doğu Almanya’daki Komünist Parti lideri Ulrich, başkan seçilmeden önce Stalin onunla görüşür ve “Doğu Almanya’da bir halk oylaması mı yapsak?” diye sorar. Ulrich, “Sakın ha Stalin yoldaş, biz oylamaya gidersek komünist sandığımız birçok Almanın altyapısının faşist olduğu ortaya çıkar ve bu halk oylamasını kaybederiz” der. Berlin Duvarı’nın çekildiği yerden Doğu Almanya’nın sınırları belirlenir.

Brecht, yurtdışından Berlin’e döndükten sonra tiyatro çalışmalarına başladı. Helena Weiger yardım ediyordu fakat birtakım zorluklar vardı, ilk onarılan tiyatrolardan birinde çalışmalara başladılar ama tiyatro Wolfgang Langhoff’un yönetimindeydi ve komünist olan Brecht’e alttan alta engeller çıkarıyordu çünkü kendisi antikomünistti. 1954’e kadar oradaki çalışmalarında büyük güçlükler yaşandı. Sonunda 1954’te devletin yeni bina yaparak Berlin Ensemble adını verdiği tiyatroya kavuştu. 1956’a kadar çalışabildi. 1956’da bilmediğimiz bir oyunun provası sırasında kalp krizi geçirdi ve yaşamını yitirdi. Tiyatro yönetimini Helena Weiger üstlendi, 1971’de ölümüne dek devam etti.

Bertolt Brecht Doğu Almanya’daki sosyalizme belli ölçüde ayak uydurabiliyordu. Yönetimin adı komünizmdi ama aslında sosyalizm yerleştirilmeye çalışılıyordu. Alman ırkının geninde sosyalizme ve komünizme bir karşı tepki olduğu çok önceki siyasal mücadelelerde ortaya çıkmıştı. Kendi aradığı rejimi bulamadığı için Brecht zaman zaman sıkılıyordu ama yapacak bir şey yoktu, ısrarla, inatla oyunlarını sahneye koyuyor ve büyük ilgi görüyordu. Turizm açısından da büyük ilgi görüyordu. Yeni bir ses, yeni bir yorum, yeni bir tiyatro anlayışını getirmişti Doğu Berlin’e. Bu anlayış epik tiyatroydu ve adını buradan bütün dünyaya duyurmaya başladı.

Çok kısa sürede Berlin Duvarı örülmüş ve Almanya ikiye ayrılmıştı. Berlin Duvarı, görenler bilir, gerçekten çok özenli yapılmış ve bir dönemin, 2. Dünya Savaşı’nın bitimini simgeleyen, Doğu ve Batı Almanya’yı ayıran öyle rastgele bir duvar değildi. Özel bir mimari dokusu vardı. Bu duvarın bölümleri, transit geçiş noktaları bir çeşit turizm kaynağı olmuştu. Batılı ve Doğulu turistler bu duvarı görmek istiyordu çünkü bu bir duvar değildi, bir çeşit anıtsal eserdi. Duvarın ötesinde Doğu Berlin’in ise tiyatrolarıyla operasıyla eski Berlin’in bütün yapıtlarının yeniden inşa edilerek, kentin yeniden kurulmasıyla tarihsel bir görkemi vardı. Yıkılmış binaları tüm özellikleriyle özgün halde korumuşlardı. Buna karşın Batı Berlin yeniden kurulurken tamamen modern bir kent olarak yaratılmıştı ve diğer Avrupa kentlerinden daha gösterişli, daha özentili bir kent haline gelmiş, özgünlüğünden eser kalmamıştı.

Sovyetler Birliği dağılmadan önce Parti Genel Sekreteri Gorbaçov, Batı’ya çok ödün veriyordu, Sovyetler Birliği’nin dağılması için başta ABD olmak üzere bütün Batılı devletler harekete geçmişti. Bu ödün 2 Almanya’nın birleşmesine yol açtı. Almanya’nın ilk yaptığı iş Berlin Duvarı’nı yıkmak oldu. Bu yıkılış magazin basınının da büyük ilgisini çekti oysa tarihsel bir gerçek olarak bu duvarın yıkılması bana göre tarihsel bir hataydı. Gelecek kuşakların 2 Almanya’yı ayıran simgesel bu duvarı göremeyeceklerini de üzülerek eklemek istiyorum.

Unutmamak gerekir ki epik tiyatroyla dünyaya ün salan Berliner Ensemble’da repertuvar olarak çok büyük bir değişikliğe uğradı, artık Brecht yapıtlarıyla Berliner Ensemble’da yaşamıyor. Almanya’nın birleşmesi, Berlin Duvarı’nın yıkılması Brecht’i de alıp götürdü, geriye anı olarak bir tiyatro binası kaldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir