Dünya Tiyatro Bildirisi 2010 Ayşe Emel Mesci yazdı
AYŞE EMEL MESCİ
27 Mart Dünya Tiyatro Günü Bildirisi
Uçsuz bucaksız uzayın boşluğunda orta boy bir yıldız, ateşten bir küre… Biraz uzağında masmavi bir top. Ama bir yüzü hep karanlıkta. O karanlığın içinde bir yerlerde, sönük, titrek bir ışık. Bir mağarada yakılmış bir ateş. Dans eden alevlerin çevresinde toplanmış bir insan topluluğu. Duvara düşen ve bir uzayıp bir kısalan gölgelerin arasında ertesi günkü geyik avını canlandıran, hem geyiği hem onu kovalayanları oynayan tecrübeli bir avcı.
Yeraltını yeryüzüne bağlayan mağara, gökkubbede yıldızlar, ortada bir ateş ve hem avcı hem oyuncu insan. İlk ritüel, ilk müzik, ilk dans, ilk resim, ilk mitos…
Evrende karanlık olağan, ışık istisnadır. Tiyatro karanlığa düşürülen bir ışıktır insan eliyle.
Evrende değişmeyen tek şey değişimin kendisi ve birbirlerini karşılıklı var eden kaos ile kozmos, karanlık ile ışık arasındaki sonu gelmez köşe kapmacadır.
Kökleri ritüellerle mitosların buluştuğu alana uzanan tiyatro değişimin hem tanığı hem belleğidir. Çağa ve insana tanıklık, vazgeçilmez bir toplumsal işlev ve ihtiyaç olduğu gibi, insanlık serüvenini tüm renkliliği, çeşitliliği içinde kucaklayan, sahiplenen yüzüdür tiyatronun. Bellek çabasının bir yanında, kimliği oluşturan, "bizi biz yapan" kökleri unutmama kaygısı vardır. Diğer yanda ise, ummanda bir su damlası misali, birey olarak varolan insanın her şeyi tüketen zamana karşı direnişi… Hatırlamak, dünyaya ve kendi yaşamına anlam yükleme, anlam katma sürecinin en önemli köşetaşıdır.
Her gelen günün bir öncekini, her yeni haberin eskisini kovaladığı, anlam aramanın değil anlamdan kaçmanın öne çıktığı günümüz dünyasında tiyatronun en vazgeçilmez işlevlerinden biri anlamlandırmaktır. "Ne içindeyim zamanın / ne de büsbütün dışında / yekpare geniş bir ânın / parçalanmaz akışında" diyebilmektir.
Bin yıllar boyunca sayısız uygarlığa ve kültüre, onların oluşturduğu sentezlere ev sahipliği yapan Anadolu, güneşin doğduğu yer, ortak insanlık mirasının en önemli sahnelerinden biridir. Hayat-ölüm-yeniden doğum döngüsünde şekillenmiş mitosların ve ritüellerin vatanıdır Anadolu. Destanlar ve efsaneler diyarıdır. "Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket" öyle bir kültür ve sanat potasıdır ki, her karış toprağında insana ve âleme dair söylenmiş bir söz, yazılmış bir dize, bir replik, mermere dökülmüş bir gözyaşı, minyatürlere, ikonalara sığdırılmış bir ışık zerreciği gizlidir mutlaka.
Anadolu’da yaşayıp dünyayı sadece kendinden ibaret sanmak, bu topraklardaki zenginliği, çeşitliliği, yaşanmış sentezleri görmemek… Veya tam aksine, kültürlerarası bir potaya dökülmenin tek yolunun kendi köklerini, kimliğini, birikimlerini umursamamaktan geçtiğini düşünmek… Bu yaklaşımlar aynı anlam yitimi, aynı belleksizleşme sürecinin iki yüzüdür aslında.
Oysa Anadolu’da yaşayıp kültürü, sanatı, insanı, hayatı dünden bugüne var eden çabaları görebilmek, sahiplenebilmek o kadar da zor olmasa gerek. Bu memleketin her köşesinde 2000 yıl öncesinden bize bakan ve sayıları yüzü geçen antik tiyatro yapılarını görmek, onları yeniden oyunlarla buluşturmak o kadar zor değil. Kökleri çok derinlere uzanan çınarın günümüzde Cumhuriyet kazanımları ve kurumlarıyla ayakta kaldığını bilmek o kadar zor değil.
Tiyatro hatırlayarak tanıklık etmektir.
Bilimin ve iletişimin vardığı noktadan, değişimin içinden evrene, dünyaya, insana bakarken, onunla gülüp onunla ağlarken, kozmosun katlarını ritüeliyle birbirine bağlayan şaman gibi kendi köklerini güne ve geleceğe taşıyabilmektir.
Tiyatronun söyleyecek sözü vardır halden bilene, bu söz onun bin yıllardır süregelen gücüdür. Sözünden, anlamından, anlamlandırma işlevinden vazgeçmek ölümdür tiyatro için. Dünyayı kaplayan görüntü selleri içinde kendini ve köklerini hatırlayarak var olmak, piyasa kurallarına değil kendi altın zincirinin halkalarına sadık kalmak, değişimin içinde yer alırken kendine ve her şeye dışarıdan bakabilme yeteneğini korumak, o yekpare geniş ânın parçalanmaz akışını duyumsamak…
Uçsuz bucaksız uzayın sonsuzluğu içinde narin, minik, mavi bir nokta. Bir yüzü karanlıkta. O karanlığın içinde bir yerlerde ışıklar yanıyor birden. Ve perde…
Ayşe Emel Mesci
15.03.2010
Ayşe Emel Mesci: Özgeçmiş
İlk kez 1966'da İBŞT Çocuk Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Dormen ve Gülriz Sururi-Engin Cezzar tiyatrolarında konuk sanatçı olarak çalıştı. İstanbul Belediye Konservatuarı'nda bale ve tiyatro eğitimi aldı. 1970'te profesyonel sanatçı olarak İBŞT kadrosuna girdi. 12 Mart döneminde, 1971-74 arasında 3,5 yıl hapis yattı. 1974'te Muhsin Ertuğrul tarafından yeniden İBŞT kadrosuna alındı. 1980'den sonra yurt dışına çıktı ve 1982'de İsveç'te Tuncel Kurtiz'le birlikte Halk Oyuncuları Tiyatrosu'nu kurdu. 1993'te Türkiye'ye döndü.
AVRUPA'DAKİ REJİLERİ: Nevroz Çiçekleri (1983; İsveç, Hollanda, Yunanistan, Almanya); Haşmet Zeybek, Düğün ya da Davul (1984, Stagedoor Festivali/Hollanda, eleştirmenler tarafından festivalin en iyi oyunu olarak gösterildi; Almanya; Fransa); Anılar 71 (1985; Almanya, Hollanda, Fransa); Ataol Behramoğlu, Mustafa Suphi Destanı (1987; Hollanda -Amsterdam, Rotterdam, Arnhem Şehir tiyatroları- Berlin Manufaktur Theater, Avignon Off 89/festival tarihindeki ilk Türkçe oyun); Bredero, İneğin Güldürüsü (1988; Amsterdam Sanat Tiyatrosu, Hollanda Stagedoor Festivali); Dario Fo, Bir Anarşistin Rastlantı Sonucu Ölümü (1989; Paris, Hollanda Stagedoor Festivali); Güngör Dilmen, L'Offrande [Kurban] (Avignon Off 90, 1991 Zürih Festivali, Paris Ménilmontant Tiyatrosu, Nancy Théâtre de la Cuvette, Paris VIII Üniversitesi); Nazım Hikmet-Ali Berktay, Un Cri à Travers Le Monde [Dünyaya Atılan Çığlık] (Avignon Off 93).
TÜRKİYE'DEKİ REJİLERİ:
F. Garcia Lorca, Don Cristobita ile Dona Rosita'nın Acıklı Güldürüsü (İBŞT, 1978);
Aziz Nesin (oyunlaştıran: Ali Berktay), Hukuk-ı Merkep Beyannamesi (Nokta Tiyatrosu, 1996);
Ali Berktay, Çok Uzaklardan Geliyoruz (BEKSAV Tiyatro Atölyesi, 1998);
Harold Pinter, Dağ Dili (BEKSAV Tiyatro Atölyesi, 1999);
Toygun Orbay, Mat (İstanbul Devlet Tiyatrosu, 2000);
Marsha Norman, İyi Geceler Anne (Bursa Devlet Tiyatrosu, 2001);
Dario Fo-Franca Rame, Kadın Oyunları (Bursa Devlet Tiyatrosu, 2001);
W. Shakespeare, Atinalı Timon (Konya Devlet Tiyatrosu, 2002);
At Doğuran Savaş: Troya (BKSTV Tiyatrosu, 2002); İsmet Küntay en iyi yönetmen ödülü;
Arthur Miller, Orkestra (Bursa Devlet Tiyatrosu, 2003);
Tuncer Cücenoğlu, Çığ (Bursa Devlet Tiyatrosu, 2003);
Ali Berktay (Aziz Nesin'den oyunlaştırma), Doğ Güneşim Doğ (İstanbul, 2004);
Federico Garcia Lorca, Bernarda Alba'nın Evi (Bursa Devlet Tiyatrosu, 2004).
Sofokles, Antigone (Ankara Devlet Tiyatrosu, 2005), Ankara Sanat Kurumu en iyi yapım, en iyi hareket tasarımı, en iyi çevre düzeni ödülleri.
Güngör Dilmen, Kurban (Ankara Devlet Tiyatrosu, 2006), İsmet Küntay en iyi yapım, en iyi yönetmen, en iyi kadın ve erkek oyuncu ödülleri; Lions Ankara en iyi yönetmen, en iyi kadın ve erkek oyuncu ödülleri; Sanat Kurumu en iyi müzik ödülü; 2009 Havana Uluslararası Tiyatro Festivali en iyi yabancı yapım ödülü.
Tuncer Cücenoğlu, Çığ (Ankara Devlet Tiyatrosu, 2007), İsmet Küntay en iyi dekor, en iyi kostüm, en iyi müzik ödülü.
Ali Berktay, Kerbela (Ankara Devlet Tiyatrosu, 2009).
TÜRKİYE'DE ROL ALDIĞI BAZI OYUNLAR: İBŞT/ Küçük Prenses Sara, Kanlı Düğün, Düğün ya da Davul, Bir Kavuk Devrildi, Balaban Ağa, Coriolanus, Anahtar Sahipleri, Salon Mutfaktır Oh, Kibarlık Budalası, Yalancı, Almanlar, Tırpan, Karar 71, Kendini Yazan Şarkı, Ölü Kentin Nabzı; Dormen Tiyatrosu/ Eski Çamlar Bardak Oldu, Turp Suyu, Oliver Twist, Bit Yeniği; Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu/ Kurban; ABT/ Karanlıkta Işık Damlaları.
AVRUPA'DA ROL ALDIĞI OYUNLAR: Kurban, Ferhad ile Şirin, Sakarca (1982-83, reji: Tuncel Kurtiz, İsveç Kraliyet Tiyatrosu, Berlin Schaubühne); Nevroz Çiçekleri; Kadınlar Bizim Kadınlarımız (Dario Fo-Franca Rame, reji: Carlo Barsotti, Fransa, Hollanda, Almanya, İngiltere; Dario Fo ve Franca Rame ile birlikte Münih Tiyatro Bienali'ne katıldı); Düğün ya da Davul; Mustafa Suphi Destanı; Sanatçının Ölümü (yazan-yöneten: Yılmaz Onay); L'Offrande; Le Nuage Amoureux [Sevdalı Bulut] (Nazım Hikmet, reji: Mehmet Ulusoy); Un Cri à travers le Monde.
OYNADIĞI FİLMLER: Endişe (Yılmaz Güney, 1974); Bender'de Kargaşa (İsveç-Macar ortak yapımı, 1983); Duvar (Yılmaz Güney, 1984); Akın Hittar Hem (1987, İsveç'te yılın en iyi TV dizisi); Buluşma (Artun Yeres, 1994); Aşk Ölümden Soğuktur (Canan Gerede, 1995); İnsan Kurdu (TRT, 1996).
KATILDIĞI/YÖNETTİĞİ SEMİNER VE WORK-SHOP'LAR: "Yönetmenler İçin Brecht" (Berlin, 1986; Berliner Ensemble-ITI, yöneten: Manfred Wekwerth); ISTA Work-shop'u (Cardiff, 1992; yöneten: Eugenio Barba); Halk Oyuncuları bünyesinde Anadolu'nun kültür-tiyatro kökenlerini araştırma amacıyla çeşitli uluslardan oyuncularla Güney Tiyatrosu Atölyesi'ni kurdu (1990; Paris); "Trajedinin Şafakları" (1991, konferans, Paris VIII Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nün daveti üzerine); Uluslararası Akdeniz Tiyatro Enstitüsü'nün kuruluş toplantılarına katıldı (1992; Marsilya); Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde ses ve beden çalışması dersleri (1994-95); "Meyerhold ve Tiyatrosu" (work-shop, ODTÜ Oyuncuları, 1996); "Tiyatroda Devrim-Devrimde Tiyatro: Meyerhold" (work-shop, İTÜ Oyuncuları, 1997).
Ankara Devlet Tiyatrosu'nda yönetmen kadrosunda çalışmaktadır; 1999'dan beri Cumhuriyet gazetesinde kültür-sanat makaleleri yazmaktadır. Yayımlanmış bir kitabı da bulunmaktadır: Tiyatroda Düş Zamanı (Cumhuriyet kitapları, 2006).
Judy Dench / Dünya Tiyatro Günü Bildirisi 2010
Dünya Tiyatro Günü; tiyatronun kutlanması için bir çok farklı imkan sağlar. Tiyatro bir eğlence ve ilham kaynağıdır.
Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan insanları ve çok farklı kültürleri birleştirebilecek güce sahiptir. Yalnız;
tiyatro bundan da daha fazlasıdır. O, insanları eğitip bilgilendirecek olanaklar sunar.
Her zaman geleneksel tiyatro düzeninde olmasa da dünyanın her yerinde tiyatrolar sergilenir. Gösteriler Afrika'daki
küçük bir köyde, Ermenistan yakınlarında bir dağda, Pasifik'teki minik bir adada gerçekleşebilir. Gereken bütün şey
bir yer ve seyircidir. Tiyatro bizi güldürebilecek veya ağlatabilecek etkiye sahiptir, fakat aynı zamanda bizi
düşündürmeli ve düşündüklerimizi aktarabilmemizi sağlamalıdır.
Tiyatro bir ekip çalışmasıyla meydana gelir. Oyuncular göz önünde olan insanlardır, fakat tiyatroda görülmeyen hayret edici sayıda bir grup insan vardır. Onlar da en az oyuncular kadar önemlidir. Her birinin farklı ve kendi alanında uzmanlık gerektiren yetenekleri bir oyunun sahnelenmesini mümkün kılar. Gerçekleşebilecek tüm zafer ve başarıları onlar da paylaşmalıdır.
27 Mart daima resmi olarak Dünya Tiyatro Günü'dür. Fakat seyircilerimizi eğlendirme, eğitme ve aydınlatma
geleneğini devam ettirme sorumluluğumuz olduğu sürece her gün ayrı bir tiyatro günü olarak görülmelidir.
Oğuzhan Dalgıç
Çeviren
Dame Judi Dench
Judy Dench – Özgeçmiş
Dame Judith Olivia kısa adıyla Judy Dench 9 Aralık 1934'te doğmuştur. İngiliz tiyatro, sinema ve televizyon aktrisidir.
Dench profesyonel kariyerine 1957'de Old Vic Tiyatrosunda başlamıştır. İlk birkaç yılda içerisinde Ophelia oyunundaki Hamlet'in, Romeo ve Juliet'teki Juliet'in ve Macbeth'teki Lady Macbeth'in de yer aldığı William Shakespeare'in birçok oyununda rol almıştır. Daha sonra sinema işine girip geleceği en parlak oyuncu olarak seçilip BAFTA ödülünü almaya hak kazanmıştır. Yine de bu dönemdeki çalışmalarının birçoğu tiyatro üzerine olmuştur. Bir şarkıcı olak bilinmemesine rağmen 1968'de başrolünü oynadığı müzikal Kabare'de güçlü bir performans sergilemiştir.
20 yıl boyunca Ulusal Tiyatro Grubu ve Shakespeare Kraliyet Topluluğu'nda çalışırken kendini en iyi İngiliz tiyatro oyuncularından biri olarak kabul ettirmiştir. Yine bu dönemde 1981'den 1984'e kadar yayınlanan ''A Fine Romance'' adlı diziyle televizyon dünyasında da başarıyı yakalamıştır.1992 yılında da ''As Time Goes By'' adlı romantik komedi dizisiyle televizyon kariyerine kaldığı yerden devam etmiştir.
Judy Dench; her James Bond filmindeki gibi Altın Göz (GoldenEye) filminde de canlandırdığı ''M'' karakterine kadar sinema dünyasında nadiren görülmüştür. 1997 yapımı Mrs. Brown filmindeki Kraliçe Victoria rolüyle birçok dikkate değer ödüle layık görülmüştür. Bundan sonra da Aşık Shakespeare (Shakespeare in Love – 1998), Çikolata (Chocolat – 2000), Iris (2001), Bayan Henderson Sunar (Mrs Henderson Presents – 2005) ve Skandal (Notes on a Scandal – 2006) gibi sinema deneyimlerinde ve ''The Last of the Blonde Bombshells (2001)'' adlı televizyon dizisi deneyiminde yaptığı işten dolayı büyük övgüler ve alkışlar toplamıştır.
Dench eleştirmenler tarafından savaş sonrası döneminin en büyük aktrislerinden biri olarak addedilmiş ve sık sık anketlerde en önemli İngiliz oyuncu olarak seçilmiştir. Sinema, televizyon ve tiyatro dallarında birçok ödüle aday gösterilmiştir. Aldığı ödüller arasında on tane BAFTA ödülü, yedi Laurence Olivier ödülü, iki Sinema Oyuncuları Derneği ödülü, iki Altın Küre, bir Akademi Ödülü ve bir Tony Ödülü vardır.
1971 yılında aktör Michael Williams ile evlenmiştir. Evliliklerinden olan çocuğu Finty Willams (Tara Cressida Williams) da tıpki kendisi gibi oyunculuğu seçmiştir. Dench eşiyle birçok projede yer almıştır. Akciğer kanserine yakalanan eşi Michael Williams 2001 yılında 65 yaşındayken vefat etmiştir.
Oğuzhan Dalgıç
Çeviren
Fotoğraf: Ayşe Emel Mesci; sanatçı arşivi, özel evetbenim
Boğaziçi Üniversitesi, Siyaset Bibilimi
Son sınıf öğrencisi
Daame Judi Denç: Özgeçmiş; Çeviri: Oğuzhan Dalgıç
Haber Düzenleme: Tevfik Yalçın evetbenim