EPİKTETOS’A GÖRE NERON’UN KİŞİLİĞİ
M.S. 54-68 yılları arasında Roma imparatoru olan Neron’un yaşamı; gelmiş geçmiş tüm diktatörler arasındaki en çarpıcı örneklerden biri olarak bugün bile dikkat çekicidir.Tarihe bir zorba olarak geçen Neron’u, saltanatının ilk yıllarında halk seviyordu. Diplomasi, ticaret ve imparatorluğun kültürel sermayesinin arttırılması konularında önemli adımlar atmış, tiyatrolar yapılmasını emretmiş, atletizm yarışmaları düzenlemişti. Halkın yararına vergileri azalmış, azatlı köleleri desteklemiş, mali reformlara girişmiş, iç barışı ve sınır güvenliğini sağlamış, doğu halklarının (Part’lar, Ermeni’ler) büyük sevgisini kazanmıştı. Ancak aile içi çekişmeler sonucunda annesini, eşini ve akıl hocası Seneca’yı öldürtmesi, onun dengesini bozmuştu. Bu ölümleri, haraç ve rüşvet aldıkları gerekçesiyle birçok siyasetçinin idamları izledi. 64 yılında ise Roma şehri büyük bir yangınla yandı. Kimi tarihçiler bu olayı; “yaşamının en büyük sabit fikri olan, Roma’yı zevkine göre yeniden inşa etmek için Neron’un kendisinin başlattığını” yazarlar. Yangın sonucu Roma’nın bütününe yakını kül olmuş, Neron ise suçu; Hıristiyan ve Yahudilerin üzerine atarak binlerce kişiyi katletmiştir. Bundan sonra halkın önünde şarkı söylemeye, çalgı çalmaya başlayan Neron, nüfuzunu iyice yitirmiş, Senato ve ordu, kendisini kundakçılık, katillik ve uygunsuz davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle başkaldırmış, Neron’un yandaşları Roma’yı kan gölüne çevirerek ayaklanmaları bastırmış, Şarkıcılık, şairlik ve binicilik yeteneklerini kanıtlamak amacıyla Yunanistan’a gitmiş, doğu ve batı kolonilerinin ayaklanması sonucu Roma’da senato ve halk onu vatan haini ilan etmiş, bir kölesine boğazını kestirerek intihar etmiştir.
Neron’un katibi Epaphroditos’un kölesi ve filozof Epiktetos, bu tiran için şöyle der: “Refah ve mutluluk imparatora ait bir güç mü? Değil. Eğer öyle olsaydı Neron mutlu olurdu. Sadece, onun Neron’un damgası olmadığını gör. Hiddetli mi, sinirden kudurmuş mu? Kusur mu arıyor? Eğer kapris onu ele geçirirse, önüne gelen herkesin kafasını kırar mı?”
Neron’u 21. yüzyılın başında anımsamanın anlamı nedir? 20. yüzyılda Roma Senatosu’nun küresel yerini alan ABD emperyalizminin bugüne dek ürettiği diktatör tiplemeleri, 21. yüzyıl-da da hükmünü sürdürürken Neron’u şiddetle anımsatmaktadır da ondan! Dünya toplumlarını kapitalizmin kafakolunda tutabilmek için, küreselleşmenin yeni Neron’lara gereksinimi vardır da ondan! Geçmişte yerlerini korumak için ailesini katleden diktatörlerin (krallar, padişahlar) yerini 20. yüzyılda toplumlarını ölüme sürükleyen faşist diktatörler almışlardır. Bunu sağla-yan da, ırkçılığı ve etnik-dinsel kalkışmaları sürekli kışkırtan ve küresellik masalıyla ulusal-lıkları yıpratmak için kullanan ABD faşizmidir. Küreselleşme ya da eski adıyla sömürgecilik; dün ve bugün dünyada tüm sağcı diktatörleri (Hitler/Almanya, Mussolini/İtalya, Taylor-Charles kasabı/ Liberya, İdi Amin/Uganda, Franco/İspanya, Salazar /Portekiz, Çavuşesku/ Romanya Pinochet/ Arjantin, Haile Selasiye/ Etiyopya, Mengistu/ Etiyopya, Bokassa/ Merkez Afrika, Miloseviç/Sırbistan, Eyadima/ Togo, NeWin/ Myanmar, KimJong/Kuzey kore, Enver hoca/ Arnavutluk/ Mobutu/ Kongo, Niyazov/ Türkmenistan, Papa Dog Duvalier/ Haiti, Saddam/ Irak, Kaddafi/ Libya, Mübarek/ Mısır, kral Abdullah-Abdülaziz Mukrin ikilisi/ Suudi Arabistan…vb.) kışkırttığı ve çıkarları doğrultusunda kullandığı ölçüde destekledi ve destekliyor. Kökleri tarihin geçmişine dayanan, her dinden tarikatlar da bu destekte önemli roller oynamaktadır. Örneğin Hitler’in dayandığı putperest, ırkçı Thule Derneği’nin kurucuları kimlerdi? Antik pagan kültünden (Isparta vb.) ve Tapınak Şövalyeleri’nin tarikat yapılanmasından yararlanan Thule Derneği; uluslar arası bir Hıristiyan kuruluşuydu. Bu Hıristiyan (Katolik) ve Mason tarikatının kurucusu da, çok ilginçtir, Baron lakablı bir kişidir ve I. Dünya Savaşı’ndan önce İstanbul’a gelir, İslam-doğu mistisizminden etkilenir, Bektaşi tarikatı üyesi de olur. Türk Masonluğu ve Bektaşilik adlı bir de kitap yazar. Anti-bolşevik (komünizm karşıtı), monarşist ve hilâfetçi Osmanlıcıdır (İttihatçılara da yol gösterir) artık ve Türk vatandaşlığına geçer! Gül-Haç tarikatı üyesi de olan bu Baron, tapınakçı-mason geleneğini de sürdürür! Bu arada ortaya çıkacak Hitler, Thule tarikatından etkilenerek “Tapınak Şövalyeleri Biraderliği”ni kuracak ve Nazizm, bu tarikata dayanacaktır. Gamalı Haç simge-sini bile bu tarikattan alacaktır. I.Dünya Savaşı’ndan sonra mistik görüşlü Thule tarikatının (ve Manevi Cihazlanma Derneği’nin) merkezini İstanbul’a taşıyan Baron, 1929’da ABD’ye gider! Tarikatların, hangi dinden olursa olsun tüm 20. yüzyıl boyunca ulusların içinde yuvalandıkları (Almancı ülkücüler, Nurcular, Fetocular, Aczmendiler vs. Türkiye ayağını oluşturmaktadır) ve eski çağlardan gelen varlıklarını siyasal desteklerle yürüttükleri göz önüne alınırsa, dahası bu tarikat-siyaset işbirliğinin hep ABD’ye uzanarak noktalandığı düşünülürse, bir de buna bu tarikatlarla sıkı ilişkiler içindeki tüm diktatör devlet başkanları eklenirse, 21. yüzyılın başında ortaya çıkan (ya da çıkarılan) kimi diktatör bozuntularının da desteklerini nerelerden sağladıkları, kolayca çözümlenebilecektir. Bugün ABD siyasetinde de çok etkili olan tarikatlar, sanki çeşitli din kisvelerine ve hangi dinden olurlarsa olsunlar mistik-dinsel biçimlere bürünerek dünya devletlerini yönetmeye soyunmakta, bu amaçla yarattıkları ve kullandıkları diktatörleri ise, işleri bitince de yine kendi elleriyle yok etmektedirler. Yani deliğe süpürmektedirler. Uğur Mumcu’nun sözüyle, bu tarikat-siyaset mafya işbirliğinden beklenilen de, “Tek Bir Dünya” adı altında dünyayı bir MERKEZ’e bağlamak ve yönetmektir. Bunun bir adı küreselleşmeyse öbür adı da sömürü düzenidir. Yani insanlığın sömürülmesidir.
Anlaşılan odur ki, emperyalizm yıkılmadıkça, Neron’lar çağı da kapanmayacaktır. Atatürk’ün, tarikatları kapatmasının anlamı sanıldığından daha büyüktür. Atatürk bir filozof değildi; ancak Anadolu’nun düşünce dünyasında yepyeni, kendin &ou
ml;zgü ve özgür bir çığır açmıştır. Epiktetos’un vatanı Anadolu; hiçbir zaman Tiran’ları kabul edemez, onları her zaman özgür aklın terazisinde tartarak eleştirecektir.
TANSU BELE/ 15 haziran 2013
Fotoğraflar: google