İnsanlığın Tanığı Zeytin Ağacı ve 2014 Yılı Zeytin Ağacı Vahşeti!?

İnsanlığın Tanığı Zeytin Ağacı ve 2014 Yılı  Zeytin Ağacı Vahşeti!?

Aykut Tayfur

“Ben, hercümerç oldum insan teriyle, emeğiyle. Küçüktüm. Toprak, kokusunu buram buram yaymaya başladığında çapalandı, köklerim zarar görmeyecek şekilde özenle yerleştirildim. Su verildi bana, tek istediğim hayata tutunmaktı. Tutundum. Tutunana kadar, küçük sürgünlerim bir el tarafından okşandı. Donlu havalarda bana verilen sevgiyle ısındım, mutluydum. Kavurucu sıcaklarda, toprağıma düşen ter damlalarını hissettim, sonra yine bir el, hararetimi söndürecek suyu verdi. Dört yaşına girdim. Hala yavruyum. Aldatmasın kimseyi bu halim, geç büyürüm ama, asırlara tanıklık ederim.”
 
“Ben, Tarumar oldum. Üzerimde bu yılın elbiseleri -zeytin taneleri- vardı. Bir hengame koptu. Bir heyula. Bağrışmalar, ürküten seslerle yer oynuyordu. Toprağım her zamanki sarsıntılardan, depremlerden farklı sarsılıyordu. Bu sarsıntı yerin altından değil, üstünden geliyordu. Kolay ölemiyorum ben. Kendimi yan yatmış halde buldum, uçsuz bucaksız toprak üstünde yan yatanlardık biz şimdi. Tarumar oldum ben. Yıkıldım. Köklerim yok, ayaklarım yok. Dikilemiyorum… Sesim çıkmıyor, gözlerinizle “duymalıydınız,” çığlık çığlığa ağlıyorum. On yıllardır henüz yaşım, çok gencim. Ölemeyecek kadar gencim. Ama öldüm.”
 
İki ses duydum; biri dördüncü yaşında: yedi zeytin veren fidan. Diğeri…Kulaklarımdan gitmeyen garip bir ses. Vahşetten haberim olduğunda oturup yazmam gerekiyordu. Fakat zordur zeytin hasadı. Düşünce ve kalp gücünü de vermen gerekir, kas gücünle beraber. Zeytin hasadından bir fırsat, aldım  kalemi: O sesi duyarken oturdum, altmış yaşındaki zeytin ağacının gövdesine yaslanarak. Akşam saatleriydi. Sessizlik çökünce zeytinli tepelere, bütün mahlukat ziyaret eder onları. Ama en çok seveni kuşlardır. Onlar, dayanamaz dalına konup, yaprağına değmeden. Bir garip halleri kuşların. Sarhoşluk gibi! Bakıyorum, bir dalına konuyor, on saniye durmadan yere uçuyor, tekrar dalına konuyor. Görseniz, yavru bebeğin eli kadar bir kuş, bizim Anadolu’nun yavru kuşlarından, bizim kuşlarımızdan. Bakmakla, sevmekle, doyurmakla, yaşatmakla, korumakla yükümlü olduğumuz kuşlardan. Bu Anadolu; bir senin mi sandın!?
 
Şimdi oturup düşünmemiz lazım. Soma’nın Yırca köyündeki katliamı başka türlü düşünmemiz lazım. O iş makinasını çalıştırıp vahşice, kutsal zeytin ağaçlarına hunharca süren “insan” nerede yetişti? Din adamından, okullarımızdaki öğretmenlere, bilim adamlarımıza kadar “en az üç-dört çocuk,” yapmaları salık verilen ailelere kadar, herkes düşünmeli! Ne yetiştiriyor bu ülke? İnsan mı? Bir zeytin ağacının nasıl ve ne şekilde yetiştirildiğini biliyorum, ama bir ağaca, hele bir zeytin ağacına ve binlercesine saldıranın nasıl yetiştiğini bilemiyorum!
 
Ve idareci, “kamu” yu düşünecek idareci: Kamulaştırırsın, herkes -kamu- faydalanır. O hepsinin içinde: bir tarla kuşundan, bir karıncaya kadar, Ağrı’nın yamaçlarındaki köydeki insanından, Kadıköy’ün bir sakinine kadar, hepsi -kamusu- fayda sağlar.
 
Hukuk; takipsizlik kararıysa maksat: Mahmut Esat Bozkurt, 1. Dönem Adalet Bakanı;“Cumhuriyet Savcıları, Meriç, kıyılarında çalışan Türk Köylüsünün kaybolan sabanlarından tutunuz da, bu yurtta yaşayanların uğrayacakları en ufak bir haksızlıktan hatta Bingöl dağlarının ıssız kuyularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz!” diyor.
 
Ama olmadı, sorumluluk bilinci öldüğü için, altı bin zeytin ağacı öldürüldü. “Geciken adalet,” altı bin zeytin ağacını kurtaramadı. Hançer dayanmış doğanın tam kalbine, halihazırda yeni katliamların olması her daim mümkün. Yeni kamu-suzlaştırma yapılma olasılığı orada, Ankara’da o-la-bi-lir.
 
Sonbaharın ayazı tatlıdır ege köylerinde. Hele bir de ay varsa, gecenin sessizliğinde ay ışığının huzmeleriyle okşadığı zeytinlerin dallarına bakıp düşünmek gerekir! Nasıl ve kim yetki verdi o iş makinasına!? Kim, nerede yetiştirdi bir yavru kuşun oyun oynadığı zeytin ağacının katilini? Gecenin ayazında, yaktığın ateşin etrafında göbek atmaktan evvel, düşünmek gerekir!
 
Olmadı! O gün tarumar ettiğin insanlıktı, inançlardı, değerlerdi. O gün katlettiğin kutsallığın kendisiydi. Ve sana Cennet olmaz, bu dünyayı cehenneme çevirene iki cihanda cennet olmaz! Bütün inançlarda kutsal o ağaç. O var diye, sen varsın. Onu yok edersen, sende olmayacaksın. Senin inancında ise, o hepsinden kutsal. Sahip çık!
 
“Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nuru içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir. Cam ise sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır, bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş değmese bile, nerdeyse yağın kendisi aydınlatacak. Nur üstüne nurdur.” Nur Suresi – 35. Ayet…
 
Kuranı Kerim’de geçen ayeti düşünüp algılayabiliyor musun? Sen o gün, sence neyi katlettin!?
 
Lazım gelen; güzel yaşamak, sağlıklı yaşamak. Sevgi ile yaşamak.  Ve inan ki; zeytin ağaçsız bir sevgi asla yok. “Bir varmış bir yokmuş.” Para için katliamın yasal olarak yapıldığı bir masal ülkesinden, gerçekler ülkesine, ibretlik; sonu felaketle biten bir ders çıkar da, asırlarca anlatılagelir.
 
Böylesi hadiselerin insani hiçbir vasıfla, ekonomiyle, gelişmeyle alakası olamaz. Hele hele, inancı dilinden düşürmeyen insansan, neye inandığından şüphe edilir. Bütün güzellikler ve doğanın her bir parçası insan için yaratılmıştır. Sana düşen; onu korumak, sevmektir. Ve bir ayet daha: “Fakat Rabbinin güzelliklerini anlat da anlat.”Duha Suresi – 11 Ayet.
 
İşte o güzellikler; zeytin ağacıdır, sedirlerdir, yavru kuşlardır, yere düşen zeytin tanesini yemeğe çalışan karıncalardır. Onu kesip yıkıp, yerine yapacağın bir termik santral değildir.
 
Bizlerin bu toprağa bırakacağı miras, anlatıp duracağımız güzellik, yazıp, resmedeceğimiz harikuladelikler, o zeytin ağacı ve onlar gibilerdir. Doğanın kendisidir. Termik santrale şiir yazamam, sarayına diyecek söz bulamam, kesip attığın ağaca ise ağıdım var. “Benim itibarım,” bu toprak; bu topraktan yetişenle
rdir… Ya senin?..
 
 
9 Kasım 2014
Aykut Tayfur
(Zeytin Yetiştiricisi Ezine)

Görseller: Aykut Tayfur/Ezine

Aşağıdaki haber yorumda  Aykut Tayfur'dan bir isteğim vardı: "İstanbul Ziverbeyden, senden bir isteğim var: Yarın; 10 Kasım 2014 günü benim için Ezine’deki zeytinliğinin bir yerine; altı zeytin ağacı fidanı dik. Kim için olduğu ben de saklı olsun ve ederi nasıl olsa sana bir biçimde ulaşacaktır. Yeter ki bu altı bin zeytin ağacının kesilmiş olmasının toplumsal utancı üstümden aksın gitsin..
Saygılarımla. Tevfik Yalçın" Bu dileğimi yerine getiren Aykut Tayfur'un adımıza aldığı zeytin fidanlarını zeytinliğe dikmeden önce fidanların toplu fotoğrafı

Dikilen Zeytin Fidanları
10 Kasım 2014

      
(1-2-3-)

      
(4-5-6)


(7)

Dikilen Zeytin Fidanları: 1-Engin, 2-Tevfik, 3-Tenise, 4-Aslı, 5-Güner,
6- Hayati 1.Fidan, 7-Hayati 2.Fidan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir