KABARE DEV AYNASI TİYATROSU ÜLKENİN NABZINI TUTUYOR
Tansu Bele
Ülkemizde kabare tiyatrosunun öncüsü usta yazar Haldun Taner; “Tiyatro yaşamın aynasıysa kabare de dev aynası” demiş. Ustanın kurucusu olduğu Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda ve Ankara Halk Tiyatrosu, Nokta Tiyatrosu, Asaf Çiğiltepe Tiyatrosu vb. değerli topluluklarla yıllarca çalışan deneyimli yönetmen- oyuncu Ali Erdoğan da 13 yıl önce kurduğu Kabare Tiyatrosunun adını “Dev Aynası” koymuş. Sanatçı, tiyatromuzun geleneksel göstermeci (tuluat, ortaoyunu) yapısını epik tiyatroyla bütünleyerek geçmişte eşsiz örnekler sergileyen kabare tiyatromuza yepyeni katkılarda bulunuyor ve bu türün başarıyla sürdürülmesini sağlıyor. Bizim insanımızın özünü yakalamak ve hicivle (alaysama) sergilemek açısından tiyatromuza derin bir soluk getiren türün günümüzdeki temsilcisi Ali Erdoğan, büyük ustalarımızı aratmıyor. Sahnede kolaymış gibi gözüken ama tiyatronun en ustalık isteyen yönü hiciv; politik taşlamada en yetkin örneklerle yıllarca temsil edildi; Aziz Nesin, Haldun Taner vb. ustaların evrensel katkılarıyla… Ayrıca mizah; özellikle “politik taşlama” biçemiyle Türk Tiyatrosu’nun mihenk taşıdır. Günümüzde de hicvin salt “güldürü” biçeminde sıkça örneklerini izlemek mümkün. Ancak bu türün “trajikomik” yapısını ya da güldürürken acıtan, acıtırken düşündüren yönünü geçmişteki üstün performansına layık biçimde sergilemek zor. “Taşı gediğine koyabilmek” hem yetenek hem de cesaret istiyor.
Kabare Dev Aynası son oyunu “Ya Tutarsa?” ile, gerçek bir ayna görevini yaparak: Seçim atmosferine giren ülkemizde, seçmenin oy kullanma alışkanlıklarını hicvederek, geçmişten geleceğe anlamlı bir gönderme yapıyor. Bir yandan toplumsal politik ve ekonomik koşullara bağlantılı olarak değişen toplum ve insan ilişkilerini ele alırken, öte yandan gerçekleri sorgulamaya hiç alışmamış insanların bu değişmeyen, şartlanmışlıklar içinde tutsak kalan yapılanmalarını iğneleyip sorgulayarak hem güldürüyor hem düşündürüyor. Kimselerin adını sanını bilmediği Çulsuzlar kasabası insanları kime oy kullanacaklarını, karşılarına çıkan adaylara bakarak karar verecekler: Biri gerçekleri onların yüzüne bağıran muhalif, diğeri onlardan yana gözüküp vaat üzerine vaat verip mangalda kül bırakmayan, açıkcası “bir koyup üç almaya bakan”, bu yüzden de durmadan seçmenlerin ağızlarına “bir parmak bal” çalan üç kağıtçı, köşedönmeci, rantçı, çıkarcı “moderin” aday arasında kalan seçmen, elbette (!) edilen vaatlere kanıp çıkarcının peşine takılacaktır! Çünkü ona “Çalış da karnını doyur!” diyen muhalifin tersine, bedava (ama abuksabuk) yollardan kazanç sağlayacağını vadeden “moderin”i kahraman olarak görmektedir! Örneğin futbol “işi”ne kafayı takan bu üçkağıtçı aday, seçmenlere çok cazip gelmektedir: Ama stat yapımı için seçmenin elinden toprağını, tarlasını alacak olan bu aday, kredilerle köşeyi dönecekmiş, kimin umuru…Ali Erdoğan; gaddarlığını şirin köylü kurnazlığıyla maskeleyen, konuştuğunda ağzından bal akan politikacı “Satılmış” tiplemesinde çok başarılı: Sevdirirken korkutan (ve ezen) bu kişiliği; günümüzde başımıza çöreklenen politikacılar kadar dünyanın başına çöken “kravatlı ve ‘kibar’ sömürgen, üst düzey ve kan emici beyaz adam”ı da içinden vererek, inanılmaz bir biçimde sergiliyor. Bu kişilikte hem Hitler’i, hem Bush’u, hem yerli politikacılarımızı bir arada ve yer yer görmemiz mümkün. A. Erdoğan’ın yazıp yönettiği, söz-müziklerini yaptığı oyun tam bir ekip çalışması: “Salınmış” muhalif Celal Belgil’den Sibel Erkan’a, Sedat Dalar’dan Cihan Bektaş’a, Meriç Eroğlu’ndan Gökhan Keskin ve Çağla Şadoğlu’na tüm ekip özgürce ama ortak, eşit bir dayanışma içinde oyunu başarıya taşıyorlar. “Ya Tutarsa?” yeni sezonun kanımca en değerli oyunlarından: Kaçırmayın!
TANSU BELE
Ali Erdogan "Ya Tutarsa" oyunu