"Müzikten Söze", müziğe sözün düşüncelere müziğin karıştığı temaların örgüsü içinde hayal gücümüzü genişletmek, müziği daha iyi anlamak ve onunla hayatımızı zenginleştirmek için bir davet; sesle düşünmeye davet.
"MÜZİKTEN SÖZE" ile tanışmak, kitabı konuşmak ve imzalatmak isteyen tüm dostlar, tüm okurlar davetlidir.
Meliha Doğuduyal
1992 tarihinde ‘The Mouldy Existence’ adlı bestesinin Hollanda’da bir televizyon kanalında yayınlannasından sonra, tanınmış Hollandalı besteci Theo Loevendie şöyle yazmıştı:“Ne kadar açık görüşlü, yeni fikirlere ne kadar açık. Bu tutumu eserlerinde son derece net. Çevresindeki yenilikleri geldiği müzik kültürüyle temasını kaybetmeden çalışmalarında nasıl özümsediği bu bestesinde daha da netleşmiş.”
Meliha Doğuduyal, hem besteci olarak, hem piyanist ve doğaçlamacı olarak hem de disiplinlerarası etkinlikleriyle alanında önemli başarılara imza atmış bir sanatçıdır. Elsevier Hollanda’nın O’nu “Yaratıcı duygu ve düşüncelerle dolu üstün vasıflara sahip bir müzisyen” olarak adlandırması rastlantı değildir. Çünkü onunki gerçekten müziğe adanmış bir yaşam.
Müziğe 3 yaşında babasıyla başlayan Doğuduyal, önce Belediye Konservatuarı’nda yarı zamanlı piyano öğrencisi olmuş, ardından M.S.Ü Devlet Konservatuarına girerek Metin Öğüt ile piyano, İlhan Usmanbaş ile komposizyon çalışmıştır. Aynı kurumdan doktoraya eş ‘Sanatta Yeterlilik’ derecesini elde ettikten sonra çalışmalarına Hollanda’da Lahey Krallık Konservatuarı’nın komposizyon bölümünde devam etmiştir. Theo Loevendie, Louis Andriessen ve Gilius van Bergeijk’in masterclass sınıflarında yeni besteleme teknikleri ve elektronik müzik üstüne araştırmalar yapmış, Amsterdam “Bimhuis” de caz ve özgür doğaçlama kurslarına katılmıştır. 7 yaşında halka açık verdiği ilk solo konseri, 14 yaşında da İstanbul Oda Orkestrası’yla seslendirdiği Bach’ın piyano konçertolarıyla başlayan sahne etkinlikleri uluslararası düzeyde sürmeye başlamıştır artık.
Bir yandan gerek solist, gerek oda müziği birlikteliğiyle konser salonlarında yer alırken, geniş bir müzikal yelpazeye yayılmış eserleri de pek çok saygın festivalde tanınmış müzisyenler tarafından seslendirilmekteydi. Besteci ve yorumcu olarak Hollanda, Almanya, Belçika, İsveç, Rusya, Litvanya ve Türkiye’de radyo ve televizyon programlarına çıktı. Müziğiyle 1997’de ve 2001’de Paris Unesco Uluslararası Besteciler Rostrumu’nda Türkiye’yi temsil etti. 2004’de 17. Avrupa Müzik Okulları Sempozyumuna besteci ve eğitmen kimlikleriyle Hollanda adına katıldı. 2007 yılında İsveç'in Gotland Adası'ndaki ‘Visby Uluslararası Besteciler Merkezi’ tarafından “Artist in Residence” olarak davet edildi. Besteleri ISCM (uluslararası camiada en saygın müzik festivali) tarafından 2009-İsveç ve 2014-Polonya Dünya Müzik Günlerinde seslendirilmek üzere seçildi. 2012’de Türkiye-Hollanda ilişkilerinin 400. yılı kutlamaları dolayısıyla düzenlenen “Dutch Delight” etkinlikleri kapsamında gerçekleştirdiği 'Aynalar' başlıklı disiplinler
arası yapımında, besteci-yorumcu-performans sanatçısı işlevleriyle her iki ülkenin çağdaş sanat çevrelerinden parlak eleştiriler aldı.
Doğuduyal, 1979-1983 yıllarında İstanbul Belediye Konservatuarı’nda korepetitör olarak görev yapmış, 1984-1991 arası İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun müzikallerinde piyanist ve müzik direktörü olarak bulunmuş, 1983’den 1996’a dek MSGSÜ Devlet Konservatuarı’nda öğretim görevlisi olarak piyano, solfej ve armoni dersleri vermiştir. Sanatçı müzik üzerine yazdığı makalelerin bazılarını Yapı Kredi Sanat Dünyamız ve Hollanda ‘Hallo Media’ dergilerinde yayımlamıştır.
“Meliha bana ilk bestesini çaldığında, kendi yazdığına kendi de şaşırmış gibiydi. Uzaklardan, bilinmeyen bir yerlerden gelmiş tınılardı duyduğu. Bu çok iyiydi. İyi bir besteci kendi yaratısına şaşırmalı. Çünkü müzik insanın ötesindedir. Bugün, Meliha’nın bütün o sonraki çalışmalarında hala aynı gizemi hissediyorum: bilinmeyen bir yerlerden gelme duygusu hala canlılığını koruyor benim için.”
Prof. İlhan Usmanbaş
AḠAÇLAR DA AḠLAR
Yaylı kuartet için / 2014 / süre 12 <- >14 dakika
DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
https://soundcloud.com/meliha-doguduyal/trees-cry-too-string-quartet-2014
Metaforik Yaklaşım: ‘Kabuğu geçip içi görebilmek’
Siz baktığınızda anlamayabilirsiniz, cansız varlık sanırsınız. Ama ağaçların duymadığını, hissetmediğini düşünmeyin sakın. Ağaçlar canlı varlıklardır. Sever, mutlu olur, düşünür, neşelenir, hüzünlenir, acı çeker, ağlar. Bazen öyle ağlar ki çiçeklenir etekleri.
Bir yarık, bir oyuk, çentikler, balta izleri…Her ağacın dinlemeye değer gizli bir öyküsü vardır. Hepsinin de dili ayrı. Dilinden anlayan olsun ağaçlar neler söyler! Kimisi pütürlü, yamru yumru, kimisi ışıltılı, uzun boylu. Kabuğunu geçip içini görebilseniz anlatır size çektiklerini, yaşadığı zorlu kışları, taze baharları, kurak yazları, sevgiyi ve ihaneti… Siz yeter ki sabırlı olun, paylaşırlar sırlarını, fısıldarlar geçmiş yaşamlarını, gelişim serüvenlerini.
Ağaçlar sevmeyi sevilmeyi çok iyi bilir. Önünüze çıkan bir ağaca sarılın çok bunaldığınızda… açar kollarını, dinler sizi. Kırgın, kızgın, öfkeli de olsalar, diyecekleri bir şey varsa da söylemez, susarlar. Dertlerinizi ağaçlara anlatın, yaprak verir sır vermezler rüzgâra. İlham verirler insanlara… yazarlara, ressamlara, aşıklara.
Evet ağaçlar canlı varlıklardır. Onların ‘cansız’ sınıfına ayırımı tamamen bizim zihnimizde
olan bir ayırımdır. Ağaçlar gece ve gündüze göre, mevsimlere göre, ışığa ve ısıya göre, su durumuna göre, hatta insanların onlara ne şekilde davrandıklarına göre kendilerini değiştirirler. Buna bir tür etki tepki farkındalığı denebilir. Ya da ‘var olma içgüdüsü’ de diyebiliriz. Sonuçta nasıl tanımlandığı farketmez, eğer her türlü farkındalığı canlılık ölçüsü olarak kabul ediyorsak o zaman ağaçlar da canlıdır ve ağaçlar da ağlar.
En son ne zaman sırtınızı bir ağaca dayayıp yalnızca ona baktınız? Yalnızca onu duyup, onu dinlediniz?
“Bir kimse ki hem içte görür, hem dışta,
Bir başka görür, çılgınlardan başka,
Bambaşka o göz, nasıl görür? Bak, iyi bak”
…. Mevlana
Eski çağların Anadolu’sunda ormanların, ağaçların, perileri olduğuna inanılırdı. Bu güzel peri kızlarına Dryad denirdi. Bu periler ağaçların ruhları idi. Dryad’ların geceleri ağaçlardan ayrılıp el ele vererek halka oldukları ve ayışığında bir çelenk halinde dönerek dans ettikleri söylenirdi. Dryad’lar ağaçlarla beraber yaşar, ağaçlarla beraber can verip, ölürdü. Anadolu kaynaklı bazı efsaneler bu ağaçlar hakkındaki acıklı öyküleri anlatır.
Ağaçların dilini sökelim!
Kavramsal İçerik: ‘Bilinçli Farkındalık’
Modern toplumlarda bireysel farkındalık beraberinde bencilliği de getirebiliyor. Kişinin kendisini giderek diğerlerinden üstün görmeye başlaması ve bu üstünlük inancının giderek ötekileşmeye ve nefrete dönüşmesi gözlemlenen bir durum. Bunu yaşamın her alanında görüyoruz.
Her bireyin farklı olmayı arzulaması varlığını ortaya koymak içgüdüsü ile ilişkili bir mekanizma olabilir. Ama bunu başarabilmek için hiçbir değerin diğer bir değere göre daha tercihli durumda olmaması gerekir. Kişi kızgınlığı ve hırsı olmadan, ne kendini ispatlamak ne de karşındakini cezalandırmak gereğini duymadan kendi farkındalığını yükseltebilir ve yeni algılamalar, yeni duyumlar, yeni bir bakış hissedebilir.
Her yeni bakış, her yeni gözlem yeni bir farkındalık yaratabilir. Gözlemi nasıl yorumladığımız önemlidir. Gözleyen ile gözleneni bir bütün olarak kabul ettiğimizde ‘öteki’ kavramı ortadan kalkacak ve nesnelerin ve ‘öteki’ olarak tanımlanmış olan dışımızdakinin kendiliği bilinebilinecektir. Ancak böylesi bir durum için birey kendini farklı düzeylerde geliştirerek yeniden kurmak, oluşturmak ve dönüştürmek zorundadır: bilgide, sezgide ve farkındalıkta.
Bütüncül düşünmemizi sağlamak için bilginin ve sezginin düzeyi ile birlikte farkındalığımızı da arttırmak zorundayız. Çünkü, farkında olmakla kendimizi değiştirir, egomuza tam olarak hakim olabiliriz. Farkında olmak demek an içinde yaşamak, kendi ile her an karşılaşmak, durumu olduğu gibi görmek demektir. Farkında olmak ikili karşıtları içeren düşünce sistemini (karanlık-aydınlık, iyi-kötü, doğru-yanlış, büyük-küçük, güzel-çirkin, canlı-cansız gibi karşıt kavramları) aşmak demektir. Farkında olmak demek herhangi bir konuyla ilgili herhangi bir şey duyduğumuz an hemen önyargı duvarlarını çekip o duvarların arkasına saklanmamak, etki-tepki mekanizmasının dışına çıkabilmek demektir.
Yaşam içgüdülerle otomatik davranılarak yaşanmadığı, ona verilen değerin ölçüsünün ‘farkındalık’ olduğu algılandığında ve bu farkındalık ‘ya o -ya bu’ mantığından, ‘hem o –hem bu’ mantığı düzeyine dönüştürülerek yaşandığında, sorulan sorulardaki bilmeceleri de çözmek mümkün olacaktır.
Müzikal Yapı:
Eser yarım ve çeyrek (komalı) seslerden oluşan 8 notalı bir dizi ve onun farklı ses alanlarındaki mikrotonal tını çeşitlemeleri üzerine kurulur. Bu dizi bazen makamsal, bazen pentatonik, bazen de alışılmadık ‘enigmatic’ bir karaktere bürünür. Yer yer çok katmanlı dokular içinde erir, yeri gelir yalın, tek başına kendine özgü belirli ses ve aralık düzeni içinde ortaya çıkar. Diziyi oluşturan seslerin dışında kalan diğer tonal unsurların ve birbirinden ayrı bağımsız parçaların seyre eklemlenmesi, dizinin yinelenen düzenini değiştirip-dönüştürerek onu yeniden kurulacağı bir yabancılaştırma sürecine doğru sürüklemeye başlar. Bu küçük parçaların değişik biçimlerde birleşmesiyle yeni dil ve anlatım öğeleri ortaya çıkar. Kontrast renklerin, zıt karakterlerin birbiri içine geçerek devam edişinin ardından eser başladığı noktaya geri döner… ama artık müzik (ve dizi) eski çizgisinde değildir.
Meliha Doğuduyal
Meliha Doğuduyal Haberlerimiz:
http://evetbenim.com/borusan-quartet-dunya-promiyeri-agaclar-da-aglar/
BORUSAN QUARTET
"AĞAÇLAR DA AĞLAR" Meliha Doğuduyal
Dünya Prömiyeri
17.11.2014 Pazartesi, saat: 20:00
Süreyya Operası Sahnesi
Sayfa Düzeni: Tenise Yalçın evetbenim
Bilgi: Meliha Doğuduyal