Neşat Ertaş Sonsuzluğa uğurlandı…
Neşat Ertaş (1938 Kırşehir – 25 Eylül 2012 İzmir)
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Türk Halk Müziğinin usta ismi Neşet Ertaş’ın vefatı nedeniyle bir başsağlığı mesajı yayınladı.
Bakan Günay’ın mesajı şöyledir:
“Türk halk müziğinin dev çınarı, milyonların sevgilisi, büyük usta Neşet Ertaş’ın vefatından derin bir üzüntü duydum. Türk halk müziğine uzun yıllar emek veren ve unutulmaz eserlere imza atan sevgili Ertaş ülkemizin önemli bir kaybıdır.
“Zahidem”, “Yalan Dünya”, “Gönül Dağı”, “Neredesin Sen” gibi dillerden düşmeyen sayısız eseriyle Türk insanının gönlünün derinliklerine dokunan Neşet Ertaş’ın sağlık durumunu çok yakından takip ediyor olmama rağmen bu sabah almış olduğumuz acı haber şahsımı ziyadesiyle sarsmıştır.
Sazıyla, sözüyle, mütevazı ve kadirşinas kişiliğiyle gönüllere taht kuran Ertaş büyük keyifle dinlediğim bir sanat insanıydı.
Bu güzel insanın birbirinden güzel eserlerine hep birlikte sahip çıkarak, gelecek kuşakların onu tanımasını sağlamayı bir görev biliyoruz.
Ayrılmayı bu kadar erken beklemediğim büyük dostuma Allahtan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.”
Neşet Ertaş Özgeçmiş:
1938 yılında Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesine bağlı Tırtıllar köyünde doğdu. 7 kardeşi olan Neşet Ertaş ailenin ikinci çocuğudur. 5-6 yaşlarında bağlama ve keman çalmaya bağladı. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte gittikleri düğünlerde babasına kemanla eşlik etti. Geçimlerini bu şekilde kazandılar.
8 yıl Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kırıkkale, Keskin, Yerköy, Kayseri, Yozgat ve köylerini gezdiler. Bu yüzden okula gidemedi. 14 yaşında çalışmak için İstanbul'a geldi. Şençalar Plak adlı bir müzik şirkete gitti. Şirketin sahibi olan Kadri Şençalar Neşet Ertaş'ı dinledi ve çok beğendi.
'Neden Garip Garip Ötersin Bülbül' adlı ilk plağı, 1957 yılında Şençalar Plak tarafından piyasaya çıkarıldı. Bu arada Beyoğlu'nda bir gazinoda sahneye çıktı.
2 yıl İstanbul'da çalıştı. Sonra Ankara'ya geldi ve sahne hayatına burada devam etti. Ankara'da çalıştığı gazinoda Leyla isminde bir kızla tanıştı ve hemen evlendi. İki kız bir erkek çocukları oldu.
Neşet Ertaş bu arada askere gitti. 1962'de İzmir Narlıdere'de askerliğini yaptı.
Plak üzerine plak yapan Neşet Ertaş konserleriyle de bir çok şehri 6-7 defa gezdi. Beste ve plaklarıyla çok meşhur oldu. 1978 yılında parmakları felç oldu. Müzisyenlikten başka mesleğide olmadığı için işsiz kaldı. Tedavi olacak parayı bulamadı. Çareyi 1979'da Almanya'da bulunan kardeşinin yanına gitmekte buldu.
Tedavisini orada yaptırdı. 3 çocuğunu da yanına aldırdı. Mesleğine Almanya'da tekrar başladı. Türklerin bulunduğu yerlerde gazino ve düğün salonlarında çalıp söylemeye başladı.
Sonraki yıllarda Türk Halk Müziği'nin yeniden keşfedilmesiyle Neşet Ertaş da öne çıktı.
25 Eylül 2012 tarihinde İzmir'de vefat etti.
Halk müziği sanatçısı Neşet Ertaş, binlerce kişi tarafından memleketi Kırşehir'de son yolculuğuna uğurlandı.
*Cenaze namazının ardından Başbakan Erdoğan kısa bir konuşma yaptı. Cenaze namazının kılınmasından sonra Neşet Ertaş'ın cenazesi, defnedileceği Bağbaşı Mezarlığına doğru yola çıktı. Başbakan Erdoğan da Ertaş'ın cenazesini bir süre omzunda taşıdı.
Sanatçı Ertaş için Ahi Evran Camisi'nde düzenlenen cenaze törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, DSP Genel Başkanı Masum Türker, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, MHP Genel Başkan Yardımcıları Oktay Vural ve Mehmet Şandır, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek, sanatçılar Arif Sağ, Suavi, Kubat, Edip Akbayram, Bedia Akartürk, Sümer Ezgü, Orhan Gencebay ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Ertaş'ın sevenleri ikindi namazında kılınan cenaze namazı için öğle saatlerinde caminin avlusunu doldurdu.
ÇOK SAYIDA POLİS ÖNLEM ALDI
Bu arada mezarlığa giden yolda ve cenaze namazının kılanacağı Ahi Evran Camii'nde çevresinde günün erken saatlerinden itibaren Kırşehir ve çevre illerden gelen çok sayıda polis önlem aldı. Ahi Meydanı'nda ise Kırşehir Belediyesi tarafından taziye çadırı kurularak, konuklara ikramlarda bulunuldu.
Öte yandan Neşet Ertaş'ın ölümüyle sarsılan Kırşehir'de Belediye binasının üstüne, ünlü halk ozanın fotoğrafının yer aldığı 'Başımız sağolsun' yazılı dev bir pankart asıldı. Belediye hoparlörlerinden de ozanın türküleri çalındı. Kırşehir kent merkezi Türk bayraklarıyla donatılırken, işyerlerinin vitrinlerine ve kapılarına 'Bozkır'ın tezenesi hep kalbimizde yaşayacaksın' yazılı, ünlü ozanın fotoğraflarının bulunduğu afişleri asıldı.
Ünlü ozanın cenazesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılacağı Ahi Evran Camii'nde kılınacak ikindi namazının ardından hazınlanan mezara defnedilecek. Cenazeye katılmak üzere çevre illerden de çok sayıda kişi Kırşehir'e geldi.
BABA EVİNE ZİYERETÇİ AKINI
Türk Halk Müziği sanatçısı ve söz yazarı Neşet Ertaş'ın baba evinin yanında kurulan taziye çadırı vatandaşların akınına uğradı.
Bağbaşı Mahallesi'nde bulunan Neşet Ertaş'ın baba evinin bulunduğu sokağa taziye çadırı kuruldu. Vatandaşların akınına uğrayan taziye çadırında, Neşet Ertaş'ın sevilen türküleri dinlendi.
Ertaş'ın akrabalarından olan müzisyen Hüseyin Çakıcı, “Neşet Ertaş, ölmedi yaşıyor. Onun türkülerini biz yaşatacağız. O, unutulacak bir sanatçı değildi. Neşet Ertaş'ın ölümüyle bozlağın teli koptu. Bizim mahallemizde artık en az 3 ay saz çalınmaz” dedi.
İZMİR'DEN GÖZYAŞLARIYLA UĞURLANDI
Karşıyaka'daki hastaneden sabah saat 04.30'da alınan cenazeyi, gözyaşlarını tutamayan s
evenleri alkışlarla uğurladı. Ertaş'ın ailesi ve yakınları da, hastaneye ait bir minibüsle cenaze aracını takip etti.
Akrabası Metin Taplak'ın bindiği cenaze aracı havalimanı öncesinde, Ertaş'ın Karabağlar ilçesi Yunus Emre Mahallesi'ndeki evinin bulunduğu sokağın yakınından geçirildi.
Adnan Menderes Havalimanı'nın kargo bölümüne getirilen Ertaş'ın cenazesini, oğlu Hüseyin Ertaş ve yakınları indirdi.
Cenaze aracına, oğlu Hüseyin Ertaş, dünürü ve yeğeni Metin Taplak'ın da aralarında bulunduğu 14 kişilik bir kafilenin içinde bulunduğu minibüs eşlik etti. Havaalanı'ndan önce cenaze aracı, Ertaş'ın Karabağlar İlçesi Yunus Emre Mahallesi'ndeki evinin yakınından geçti. Son kez evi ve mahallesi ile vedalaşan ünlü halk ozanı Ertaş'ın cenazesi Adnan Menderes Havaalanı Kargo Bölüm'ne götürüldü.
Buradaki işlemlerin ardından Ertaş'ın yakınları VİP salonundan geçerek THY ait 07.00 uçağı ile Ankara'ya hareket etti. Esenboğa Havalimanı'na getirilen Ertaş'ın cenazesi uçaktan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Neşet Ertaş'ın oğlu Hüseyin Ertaş, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Kültür Bakanlığı bürokratları ve diğer yetkiler tarafından indirildi.
26 Eylül 2012
Neşet Ertaş vefat etti
Türk Halk Müziği sanatçısı, besteci ve söz yazarı Neşet Ertaş, İzmir'de tedavi gördüğü hastanede bu sabah hayatını kaybetti.
Ertaş, 15 gün önce kronik rahatsızlığı sebebiyle özel bir hastaneye kaldırılmış, onkoloji servisinde tedavisine başlanmıştı.
Dün durumu gittikçe ağırlaşan Ertaş, yoğun bakım servisine kaldırılmıştı. Ertaş'ın bu sabah saatlerinde hayatını kaybettiği açıklandı.
25 Eylül 2012
ALBÜMLERİ:
1988 – Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde
1988 – Kendim Ettim Kendim Buldum
1988 – Kibar Kız
1989 – Hapishanelere Güneş Doğmuyor
1989 – Sazlı Sözlü Oyun Havaları
1990 – Gel Gayri Gel
1992 – Türküler Yolcu
1992 – Gitme Leylam
1993 – Kova Kova İndirdiler Yazıya
1995 – Seçmeler 2
1995 – Seçmeler 3
1995 – Seher Vakti
1995 – Altın Ezgiler 3
1996 – Polis Lojmanları
1997 – Benim Yurdum
1998 – Gönül Yarası
1999 – Zülüf Dökülmüş Yüze
1999 – Gönül Dağı
1999 – Muhur Gözlüm
1999 – Zahidem
1999 – Neredesin Sen
1999 – Gönül Dağı
HAKKINDA YAZILANLAR
Neşet Ertaş
Bayram Bilge Tokel
Muzaffer Sarısözen'in tabiri ile bir zamanlar sadece ve sadece "Kırşehirli Mahalli Sanatçı" olarak bilinen Neşet Ertaş'ı binlerce, hatta milyonlarca saz çalıp türkü söyleyen diğerlerinden ayıran nedir? Onun sazımn ve sesinin insanı büyüleyen sırrı nereden gelmektedir? Neredeyse yarım asra varan bir süreden beri gerçek anlamda gönül telimizi titreten, ruhumuzu ürperten bu esrarlı sesin, sazın ve yorumun arka planında neler ve kimler vardır? Sazı gümbür gümbür ses veren, adeta davula eslik edercesine sazının göğsünde pençesiyle sesler çıkaran, hep samimi ve kendi halinde yüreğinin acılarını ve kendi iç gurbetlerini seslendiren; hiç bir medyatik tutumu olmayan, kalabalıklardan ve şöhretten adeta köşe bucak kaçarak pek ortalıklarda görünmeyen; mezhep, parti ve etnik kimlik çağnsımlanna pirim vermeyen, sazından, sözünden ve sesinden gayri hiç bir şeyden medet ummayan bu "Garip" insanı tanımak kadar tanımlamak da gerçekten zor.
Ayaklarının altındaki toprağın renginden, kokusundan haberdar olan, bastıkları yeri az çok tanıyan, yürekleri hep türkülerle birlikte atanlar için Neşet Ertaş, belki de tam bir "yaşayan efsane"; meçhul, uzak, esatiri ve sırlarla dolu…
Neşet Ertaş'ın bir iki cümlede özetlenebilecek resmi biyografisi bize belki sadece ipuçları verebilir. Onun "1938 yılında Kırtıllar Köyü'nde Döne'den doğma Muharrem Ertaş'ın oğlu" olduğunu; Kırşehir, Yozgat ve Keskin'in çeşitli köylerinde geçen çocukluk ve ilk gençlik yıllarının ardından, 15 yaşında çıktığı gurbet hayatinin hala devam etmekte olduğunu bilmenin fazla bir anlamı olmayabilir. Neşet Ertaş'ı tanımak, asıl onun ruh ve gönül macerasım bilmeyi gerektirir ki burada hemen karşımıza, Neşet Ertaş'la en rafine üslubuna kavuşan Orta Anadolu Abdal Müziği geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük ustalanndan olan babası Muharrem Ertas karşımıza çıkar.
İşte Neşet Ertaş, babası Muharrem Usta ile adeta Anadolu'daki en olgun seviyesine erişen bu Türkmen/Abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusudur. Yoğun yöresel özellikleri ve baskın mahallilik unsurları ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasım sağlamıştır.
1960'lardan itibaren binlerce yıllık sazımız bağlama ile birlikte anılan; sadece geniş halk kesimlerinde değil, ciddi musiki çevreleninin ve gerçek türkü dostlarının da gündeminden hiç düşmeyen Neşet Ertaş'ı farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor- Çünkü o aslında bir anlamda tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak, hem babası Muharrem Ertaş'tan, hem de bu geleneğin diğer usta isimleri olan Hacı Taşan ve Çekiç Ali'den de ayrılır. Bir başka söyleyişle onun sanatı için, başta Muharrem Usta olmak üzere. Hacı Taşan, Çekiç Ali ve Abdal/Türkmen Müziği geleneğinin çeşitli yörelerde farklı tavır ve üsluplarda karşımıza çıkan diğer ustaları da dahil olmak üzere hepsinin üst seviyede bir sentezi ve esrarlı bir bileşkesi denilebilir.
Neşet Ertaş'ın sanatı hayatı ile hayatı sanatı i1e o kadar içice ki, çalıp çığırdığı türkü ve bozlaklarında bütün bir hayat hikayesini bulmak mümkün olduğu gibi, hayatına yakından baktığımızda da o içli türkülerin, acılı bozlakların nelerden nasıl doğduğunun ipuçlarını elde ederiz hemen. Onun yokluk, yoksulluk ve acılarla dolu hayatım "Garip" mahlasıyla yazdığı koşma tarzında usta işi şiirlerle anlattığı ozan yönünü yıllarca kimse farketmedi bile. Babasından tevarüs ettiği geleneksel ve anonim türkülerin, bozlakların dışında, sözleri kendisine ait türküler, bozlaklar söylediğini de farkeden olmadı yıllarca. Sözü ve müziği ile, anonim türkülerdeki eriş
ilmez sadeliği ve estetik seviyeyi yakalayan sayısız türkünün, bozlağın altına attığı mütevazı imzasını kimselere söylemedi bile.
Neşet Ertaş o büyük yaratıcı yeteneği ile okuduğu her eseri yeni baştan öyle bir yorumlar, ona öyle bir ruh ve hava verir ki, adeta yeni bir beste ile karşı karşıya olduğunuzu dahi sanabilirsiniz. Bu durumu, yeteneği, kültürü ve birikimi oldukça sınırlı sığ ve sıradan sanatçıların yorum adına yaptıkları "dejenerasyon" ile karıştırmamak gerekir. Çünkü Neşet Ertaş kendisine ait olmayan bir türküyü bi1e öyle bir okur ve yorumlar ki, o türkü o şekliyle yıllar öncesine ait bir Neşet Ertaş türküsü gibidir artık.
Olağanüstü denilebilecek yeteneği, geleneğe hakimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye bağlılığı, yeni zamanların modern zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanık tecessüsü ile Neşet Ertaş, hep gündemde kalmış bir sanatçıdır. O, ismi bağlama ile özdeşmiş ve adeta bu dünyaya türkü söylemek için gelmiş gerçek bir türkü ustası… Türküyü bağlamaya, bağlamayı türküye bu kadar yakınlaştıran ve yaklaştıran, adeta birbirlerinin içinde -kendisi ile birlikte- eritip yok eden ikinci bir sanatçı bulmak öyle sanıldığı kadar kolay olmasa gerek.
Neşet Ertaş'ın sanatı; müziğin özünü, ruhunu kavrayan birinin, hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden, olduğu gibi kendini, kendi özünü ve hissettiklerini saza, söze dökmesidir.
Neşet Usta'ya doktora
İTÜ Senatosu'nun 35 senatörü Neşet Ertaş'a oy birliğiyle fahri doktor unvanı verilmesini kararlaştırdı. Kararın ardından Anadolu halk kültürünün efsane ismi Neşet Ertaş'a, İTÜ Ayazağa Kampüsü Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde fahri doktora unvanı verildi.
Törende konuşan İTÜ Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, bir neslin Neşet Ertaş'ın türküleriyle büyüdüğünü söyledi. Ertaş'ın Türk müziğinin önemli sanatçılarından olduğunu belirten Şahin, "Türkülerinde, sevgi, saygıyı, kardeşliği, barışı anlatmıştır. Kendine has bir üslupla ölümsüz eserler ortaya koymuştur. Bugün bağlama icracılarının büyük çoğunluğu ondan etkilenmiştir. Neşet Ertaş'a sanat yaşamı boyunca çeşitli kurum ve kuruluşlar çeşitli unvanlar vermiştir. Türk müzik değerlerini dünyaya duyurduğu için biz de İTÜ olarak kendisine doktora unvanı veriyoruz." dedi.
Konuşmanın ardından Ertaş, doktora cübbesini giydi. Rektör Şahin, sanatçı Ertaş'a doktora unvanı taktim etti. Böyle bir unvanı beklemediğini söyleyen Ertaş, "Hiç okula gitmemiş ben. Mektebe gitmemiş olmama rağmen bu ilim yuvası bu unvanı veriyor. Sayın hocalarımın önünde saygıyla eğiliyor, teşekkür ediyorum." ifadesini kullandı.
Konser vermesi istenmesinin üzerine Ertaş, "Cübbeyle saz çalamam ki" diyerek salondakileri güldürdü. Törenin ardından Ertaş salondakilere mini bir konser verdi.
(26 Nisan 2011)
TÜRKÜ SÖZLERİ
Zahidem
Zahide kurbanım ne olacak halim
Gene bir laf duydum kırıldı belim
Gelenden gidene haber sorayım
Zahide bu hafta oluyor gelin
Hezeli dedeli gönül hezeli
Çiçekdağı da döktü m'ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahidem'den güzeli
Gurbet ellerinde esirim esir
Zahide kurbanım hep bende kısır
Eğer anan seni bana verirse
Nemize yetmiyor bu ev kadar hasır
Sevda Olmasaydı
Sevda olmasaydı da
Gönüle dolmasaydı
Dünya neye yarardı
Güzeli olmasaydı
Nar danesi danesi
Seviyom merdanesi
Güzellerin içinde
Sevdiğim bir danesi
O yar zülfünü darar
Gönül yarini arar
Bu dünyada sevmeyenler
Ahrette neye yarar
Nar danesi danesi
Seviyom merdanesi
Güzellerin içinde
Sevdiğim bir danesi
Güzel gönül gülüdür
Aşığın bülbülüdür
Sevmeyeni neyleyim de
Sevenim sevgilidir
Nar danesi danesi
Seviyom merdanesi
Güzellerin içinde
Sevdiğim bir danesi
Seher Vakti Çaldım Yarin Kapısını
Seher vakti çaldım yarin kapısını
Baktım yarin kapıları sürmeli
Boş bulmadım otağının yapısını
Çıka geldi bir gözleri sürmeli
Aslanım eller eller
Kokuyor güller güller
Ne bilsin eller eller
Perişan haller
Açtırdım kapıyı girdim içeri
Aklımı başımdan aldı o peri
Dedim sende buldum halis cevheri
Dedi yok yok bir mehenge sürmeli
Aslanım eller eller
Kokuyor güller güller
Ne bilsin eller eller
Perişan haller
Hep gönüller muradıdır aşığın
Nöbeti bekliyen alır keşiğin
Beklemeli o sultanın eşiği
Günde yüzbin kere yüzler sürmeli
Aslanım eller eller
Kokuyor güller güller
Ne bilsin eller eller
Perişan haller
Agahi karıştırır kanı yaş ile
Dost bulunmaz hayal ile düş ile
Yetilmez menzile bu gidiş ile
Hemen aşk atına binip sürmeli
Aslanım eller eller
Kokuyor güller güller
Ne bilsin eller eller
Perişan haller
Kızılırmak
Kızılırmak can inciltme sen bugün
Mübarek günlerde sel bayram eder
Kitabın kavlince dağlar al geymiş
Karışmış çiçeğe çöl bayram eder
Bülbül ile saka hep uçan kuşlar
Gece bu aylarda figana başlar
Eser yel eğilir dallar ağaçlar
Mübarek günlerde dal bayram eder
Yavru şahin bir kekliği salaklar
Bugünlerde kabul olur dilekler
Cennette huriler gökte melekler
Sevinir mahlugat kul bayram eder
Niye Çattın Kaşlarını
Niye çattın kaşlarını
Bilmiyom yar suçlarımı
Ölürsem ben saçlarını
Yolma gayri yolma leyli leyli
Ben yandım aşkın narına
Meyletmem dünya malına
Ölürsem ben mezarıma
Gelme gayri gelme leyli leyli
Bir garibim düştüm dile
Gerçeklerde olmaz hile
Zalımlar elinden bile
Alma beni alma leyli leyli
Tatlı Dile Güler Yüze
Tatlı dile güler yüze
Doyulur mu doyulur mu
Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu doyulur mu
Doyulur mu doyulur mu
Canana kıyılır mı
Cananına kıyanlar
Hakkın kulu sayılır mı
Zülüflerin dökse yüze
yar badeyi sunsa bize
Lebleri meyime meze
Doyulur mu doyulur mu
Doyulur mu doyulur mu
Canana kıyılır mı
Cananına kıya
nlar
Hakkın kulu sayılır mı
Hem bahara hemi yaza
Yarin ettikleri naza
Yar aşkına çalan saza
Doyulur mu doyulur mu
Doyulur mu doyulur mu
Canana kıyılır mı
Cananına kıyanlar
Hakkın kulu sayılır mı
Garibim geldik gitmeze
Muhabbetimiz bitmeye
Yar ile sohbet etmeye
Doyulur mu doyulur mu
Doyulur mu doyulur mu
Canana kıyılır mı
Cananına kıyanlar
Hakkın kulu sayılır mı
Hata Benim
Bilemedim kıymatını kadrini
Hata benim günah benim suç benim
Eliminen içtim derdim zehrini
Hata benim günah benim suç benim
Birgünden bir güne sormadım seni
Körümüş gözlerim görmedim seni
Boşa mecnun eylemişim ben beni
Hata benim günah benim suç benim
Bilirim suçluyum gendi özümde
Gel desem gelirdin benim izimden
Her ne çekti isen benim yüzümden
Hata benim günah benim suç benim
Sana karşı benim bir sözüm yoktur
Haklısın sevdiğim kararım haktır
Garibim derdimin dermanı yoktur
Hata benim günah benim suç benim
Açma Zülüflerin
Açma zülüflerin yar yar yellere karşı
Senin zülfün benim telim değil mi
Bülbül figan eder yellere karşı
O yar benim gülüm gülüm değil mi
Sallama saçların yar yar sen de bulursun
Ezrail misali canım alırsın
Etme bu cefayı kanlım olursun
Bu kul senin kulun kulun değil mi
Haber kaynak bilgileri: http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=342
http://basin.kulturturizm.gov.tr/TR,46903/kultur-ve-turizm-bakani-ertugrul-gunay-turk-halk-muzigi-.html
Haber düzenleme: Tevfik Yalçın evetbenim