NURİ İYEM Resim Yarışması Sonuçları: Ödül; Evren Sungur

 

RESİM YARIŞMASI 2009
Sonuçları Açıklandı:

 NURİ İYEM RESİM ÖDÜLÜ 2009

2009 Yarışma Sonuçları:

NURİ İYEM RESİM ÖDÜLÜ 2009: Evren Sungur

 

Evren Sungur: Resim Sanatçısı, Nuri İyem Resim Ödülü 2009   Fotoğraf: Nuri İyem Resim Ödülü 2009 Töreni: Doğan Hızlan ve Sanatçı Evren Sungur

 

2009 NURİ İYEM RESİM ÖDÜLÜ SAHİBİNİ BULDU

Evin Sanat Galerisi tarafından düzenlenen “Nuri İyem Resim Ödülü – 2009” ödül töreni 9 Haziran 2009 Salı günü saat : 19.00’ da Evin Sanat Galerisi’ nde gerçekleşti.

Sayın Evin İyem’ in sunuşu ile başlayan törende, “Nuri İyem Resim Ödülü – 2009”u kazanan Evren Sungur’ a, “Ödül Belgesi” ile Sayın Prof. Rahmi Aksungur tarafından özel olarak üretilen “Nuri İyem Resim Ödülü”nü simgeleyen bronz heykel Sayın Doğan Hızlan tarafından verildi.

Sayın Nilgün Beller tarafından Evren Sungur’ a Lebriz.com sanatçı katalogları bölümünde iki yıl süreyle online sergileme ödülünün verilmesinin ardından, Sayın Prof. Dr. Erhan Karaesmen’ in konuşması izlendi.

Törenin ardından, ödül alan resim ve seçici kurul tarafından sergilenmeye değer bulunan 25 adet resim olmak üzere toplam 26 resmin yer alacağı serginin açılış kokteyli gerçekleşti. Sergi, 9 – 23 Haziran 2009 tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi’ nde devam edecek ve hazırlanan kapsamlı katalog ile birlikte sanatseverlerle buluşacak.


Evin Sanat Galerisi

25 . 05 . 2009
2009 NURİ İYEM RESİM ÖDÜLÜ SONUÇLANDI

Türkiye’ nin pek çok şehrinden yoğun katılımın olduğu “Nuri İyem Resim Ödülü” resim yarışması Evin Sanat Galerisi tarafından bu yıl dördüncü kez düzenlendi. Yarışmaya; başta Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere ülkemizden toplam 33 farklı ilden katılım gerçekleşti. Üst yaş sınırı belirlenmeyerek katılımın geniş bir tabana yayılmasının hedeflendiği yarışmaya gösterilen yoğun ilgi sonucunda, çoğunluğunu genç katılımcıların oluşturduğu 269 ressam 393 adet eserle müracaat etti.

23 Mayıs 2009 tarihinde; Prof. Rahmi Aksungur, Neş’e Erdok, Mehmet Ergüven, Prof. Dr. Adem Genç, Prof. Dr. Zeynep İnankur, Ümit İyem, Prof. Dr. Erhan Karaesmen, Temür Köran, İrfan Önürmen, Prof. Mehmet Özer ve Feyyaz Yaman’ dan oluşan seçici kurul toplandı ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ nde öğrenimine devam eden Evren Sungur’ u 2009 Nuri İyem Resim Ödülü’ ne layık gördü. Seçici Kurul ayrıca 25 resmi sergilenmeye değer buldu.

9 Haziran 2009 Salı günü saat : 19.00’ da Evin Sanat Galerisi’ nde gerçekleştirilecek ödül töreninde; Sayın Prof. Rahmi Aksungur tarafından özel olarak hazırlanan “Nuri İyem Resim Ödülü” nü temsil eden heykel, Evren Sungur’ a Sayın Doğan Hızlan tarafından verilecek.

Törenin ardından, ödül alan resim ve seçici kurul tarafından sergilenmeye değer bulunan resimler olmak üzere toplam 26 resmin yer alacağı serginin açılış kokteyli gerçekleşecek. Sergi, 9 – 23 Haziran 2009 tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi’ nde devam edecek ve hazırlanan kapsamlı katalog ile birlikte sanatseverlerle buluşacak.

Evin Sanat Galerisi
Bebek Deresi Sokak No:13 Bebek 34342 İstanbul
Tel : 0 212 265 81 58 Faks : 0 212 257 76 75 

ESERLERİ SERGİLENECEK SANATÇILAR:

Hayri Ağan
Mustafa Albayrak
Yiğit Altıparmakoğulları
Ferahnaz Apdiç
Soner Çakmak
Nehir Çetin
Murat Tezcan Demirbaş
Fatih Dülger
Şafak Eyüboğlu
Kader Genç
Gökhan Gümülcüne
Bülent Gürcihan
Fevziye Gürhani
Sinem Kaya
Begüm Mütevellioğlu
İsmail Özgür Soğancı
Nilüfer Topal
N. Kemal Topçu
Redi Sait Toprak
Elif Yapar
Sertap Yeğin
Peruze Yiğit
Ümit Yiğit
Aylin Zaptçıoğlu
***

Sergi: 9 – 23 Haziran 2009


2009 NURİ İYEM RESİM ÖDÜLÜ TÖRENİ
9 HAZİRAN 2009 SALI 19.00’ DA…

Evin Sanat Galerisi tarafından dördüncü kez düzenlenen “Nuri İyem Resim Ödülü” resim yarışması sonuçlandı. Yarışmaya; başta Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere, yurtdışından ve ülkemizden toplam otuz üç farklı ilden katılım gerçekleşti. Üst yaş sınırı belirlenmeyerek katılımın geniş bir tabana yayılmasının hedeflendiği yarışmaya gösterilen yoğun ilgi sonucunda, çoğunluğunu genç katılımcıların oluşturduğu 269 ressam, 393 adet eserle katıldı.

Seçici Kurul; Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ nde öğrenimine devam eden Evren Sungur’ u “2009 Nuri İyem Resim Ödülü” ne layık g&ouml
;rdü. Seçici Kurul ayrıca 25 resmi sergilenmeye değer buldu.

9 Haziran 2009 Salı günü saat : 19.00’ da Evin Sanat Galerisi’ nde gerçekleştirilecek ödül töreninde; Sayın Prof. Rahmi Aksungur tarafından özel olarak hazırlanan “Nuri İyem Resim Ödülü” nü temsil eden heykel, Evren Sungur’ a Sayın Doğan Hızlan tarafından verilecek.

Törenin ardından, ödül alan resmin ve seçici kurul tarafından sergilenmeye değer bulunan resimlerin yer alacağı serginin açılış kokteyli gerçekleşecek. Sergi, 9 – 23 Haziran 2009 tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi’ nde devam edecek ve hazırlanan kapsamlı sergi kataloğu ile birlikte sanatseverlerle buluşacak.

Evin Sanat Galerisi
Bebek Deresi Sokak No:13 Bebek 34342 İstanbul
Tel : 0 212 265 81 58 Faks : 0 212 257 76 75
www.evin-art.com galeri@evin-art.com

 

 

 

Katılım:
Her sanatçı yarışmaya, daha önce herhangi bir yarışmada ödül almamış, sergilenmemiş veya
yayınlanmamış en fazla 2 eser ile katılabilir.

Katılımcı yarışmaya katıldığı eser veya eserler haricinde, en az 10 (on) adet eserinin fotoğrafını ve özgeçmişinin baskılı olarak yer aldığı bir dosyayı, başvuru sırasında teslim edecektir. (CD’ye kayıtlı olan veya dia olarak teslim edilen görseller kesinlikle kabul edilmeyecektir.)
Yarışma, Seçici Kurul Üyeleri ve Evin Sanat Galerisi’ nin anlaşmalı sanatçıları dışında 18 yaşını
doldurmuş T.C vatandaşı tüm sanatçılara açıktır.

Yarışma, tuval veya duralit, sunta, kontraplak benzeri sıkıştırılmış ahşap malzemeler üzerine yağlıboya veya karışık teknikle uygulanan eserleri kapsamaktadır.
Yarışmaya katılacak eserlerin kenar ölçüleri 140 cm.’den büyük olmamalıdır.
Resimler; sergilenmeye hazır bir şekilde (çerçeveli ya da kenarları çıtalanmış olarak) imzalı, arka yüzünde sanatçının adı ve soyadını, eserin adını, boyutlarını belirten bir etiket yapıştırılmış olarak teslimedilmelidir.Teslimat sırasında şartnamenin ekinde yer alan formda eksiksiz olarak önceden doldurulmuş olmalıdır. İstenilen tüm hazırlıklar teslimat öncesi gerçekleştirilmiş olmalıdır.

Resimlerin teslim alınmasına 15.05.2009 tarihinde başlanacaktır. Son teslim tarihi 17.05.2009 saat 19.00’ a kadardır. Posta ve kargo ile yollanan eserlerin iade işlemi organizasyon bitiminde aynı şekilde yapılacaktır. Teslimat ve iade nakliye bedellerinin tamamı yarışma katılımcılarına aittir. Posta ve kargo ile gönderilecek eserlerin tüm sorumluluğu katılımcılara aittir. (Teslimat ve nakliye esnasında doğabilecek her türlü zarar ve ziyandan ötürü Evin Sanat Galerisi sorumlu değildir.)

Teslim Alma Merkezi:
Resimler; Evin Sanat Galerisi, Bebek Deresi Sokak No: 13 Bebek – İstanbul adresine ekteki katılım formu ile birlikte teslim edilecektir.

Seçici Kurul :
Prof. Rahmi AKSUNGUR, heykeltıraş – Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü
Neş’ e ERDOK , ressam
Mehmet ERGÜVEN, sanat eleştirmeni – yazar
Prof.Dr.Adem GENÇ , ressam, Beykent Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü
Prof. Dr. Zeynep İNANKUR, sanat tarihçisi – Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen-Edebiyat
Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü.
Ümit İYEM, Evin Sanat Galerisi
Prof. Dr. Erhan KARAESMEN, sanat insanı ve düşünür.
Komet, ressam
İrfan ÖNÜRMEN, ressam
Prof. Mehmet ÖZER, ressam
Feyyaz Yaman, Karşı Sanat Çalışmaları

Değerlendirme :
Seçici Kurul tarafından, öncelikle sergilenmeye değer bulunan eserler belirlenecek ve sergilenmeye değer eserler içinden ödüle layık görülen eser seçilecektir. Sonuçlar, 26.05.2009 tarihinde basın aracılığıyla ve Evin Sanat Galerisi internet sitesi www.evin-art.com ‘dan duyurulacaktır.

Ödül:
Evin Sanat Galerisi tarafından her yıl bir sanatçıya verilen ödül, 10.000 Türk Lirası’dır. Ödüle layık görülen sanatçıya, parasal ödül dışında, “Ödül Belgesi” ile Nuri İyem Resim Ödülü’nü simgeleyen ve ProfRahmi Aksungur tarafından özel olarak üretilen bronz heykel verilecek, ayrıca ödül sahibi Lebriz.comsanatçı katalogları bölümünde,2 yıl süreyle online katalog hakkı kazanacaktır.

Sergi :
Nuri İyem Resim Ödülü verilen eser ve seçici kurulun sergilenmeye değer bulduğu diğer eserler,
9 – 23 Haziran 2009 tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi’ nde sergilenecek ve bir sergi kataloğu hazırlanacaktır.

Telif Hakkı:
Yarışma sonunda Nuri İyem Resim Ödülü’nü alan eser, bütün telif haklarıyla Evin Sanat Galerisi
tarafından satın alınmış gibi işlem görür. Evin Sanat Galerisi; ödül alan ve sergilenmeye değer bulunan eserleri, etkinliklerinde, eğitim faaliyetlerinde, afiş, katalog, broşür vb. her türlü tanıtım malzemelerinde kullanma ve gösterme, medyada yayınlama hakkı da dahil olmak üzere 5846 sayılı Yasadan doğan tüm telif haklarına herhangi bir bedel ödemeksizin sahip olacaktır.

Diğer Hususlar:
Ödül almayan ve sergilenmeye değer görülmeyen eserler, 25.05.2009 ile 30.05.2009 tarihleri arasında sanatçılara Evin Sanat Galerisi’ nden iade edilecektir. Bu süre zarfında geri alınmayan eserlerden ve oluşacak her türlü zarardan Evin Sanat Galerisi hiçbir şekilde sorumlu değildir.
Ödül almayan ancak sergilenmeye değer bulunan eserler, sergileme süresinin bitiminde sanatçılara Evin Sanat Galerisi’ nden iade edilecektir. Evin Sanat Galerisi, bir ay içinde geri alınmayan eserlerden dolayı herhangi bir neden ileri sürülerek sorumlu tutulamaz. Tüm katılımcılar bu husustaki taleplerinden ek form 1’de sunulan şartnameye imza attıkları anda peşinen feragat etmiş sayılacaklardır.

Ayrıca, yarışmaya katılan sanatçılar tüm yarışma şartlarını ve seçici kurul kararlarını peşinen kabul etmiş sayılacaklardır.

Şartnamede belirtilmeyen hususlarda veya herhangi bir teredd&
uuml;t halinde, sanatçı ile Evin Sanat Galerisi arasında çıkabilecek anlaşmazlıklarda, seçici kurul hakemlik yapacaktır. Anlaşmazlıkların hallinde Seçici Kurul yetkilidir.

Yarışmaya Katılacak Tüm Ressamlarımıza Başarılar Dileriz.

Evin Sanat Galerisi

Yarışma Şartname Formu: www.evin-art.com adresinde görülebilir.

   

Nuri İyem (1933 - 18 Haziran 2005)) 
Nuri İyem: Yaşamı

 

 

 

1933 – 1937 arasında; Nazmi Ziya, Hikmet Onat, İbrahim Çallı ve Leopold Levy atölyelerinde çalışarak, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nden birincilikle mezun oldu. 1938’de askerlik görevini tamamladı. 1940’ta Yüksek Resim Bölümü’ne devam etmek üzere Akademi’ye döndü. Kemal Sönmezler, Selim Turan ve Avni Arbaş’la birlikte, balıkçıları ve liman işçilerini inceleyerek onları betimledikleri resimlerle sergi açmaya karar verdi. Bu ekibe Turgut Atalay Güneri, Haşmet Akal, Agop Arad, Fethi Karakaş, Ferruh Başağa ve Mümtaz Yener katıldı. 1941’de Beyoğlu Matbuat Müdürlüğü Salonu’nda, birlikte limanlardan çalıştıkları resimlerle “Liman Şehri İstanbul” başlıklı sergiyi açan Leopold Levy’nin bu genç öğrencileri, “Yeniler” adını aldı. Grubun “Kadın” temalı ikinci sergisi aynı mekanda 1942’de, üçüncü sergisi 1943’te Eminönü Halkevi’nde açıldı. “Yeniler Grubu” Türk resim tarihinde ilk kez toplumsal gerçekçi resmi savunan görüşleriyle önemli bir dönüm noktası oluşturdu. 1944’te “Nalbant” isimli resmiyle birincilik kazanarak Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu. 1946’da Beyoğlu’nda bir mağazanın üçüncü katında ilk kişisel sergisini açtı ve “Yeniler Grubu”nun dördüncü sergisine katıldı. Aynı yıl UNESCO sergisine “Nalbant” adlı yapıtını gönderdi. Yeniler grubunun 1947’den 1951’e kadar her iki yılda bir Fransız Kültür Merkezi’nde düzenlenen tüm sergilerine katıldı. 1948’de soyut resme yöneldi. Manzara ve nesne soyutlamaları yaptı. 1951’de “Yeniler Grubu”nun dağılması üzerine Türk Ressamları Derneği’ne üye olarak derneğin sergilerine katıldı. 1952’de nü’ler ve portrelerden oluşan ikinci kişisel sergisini Maya Sanat Galerisi’nde açtı. Bu tarihten itibaren her yıl düzenli olarak kişisel sergi açmayı sürdürdü. 1956’da Venedik, 1957’de Sao Paulo Bienali’ne katıldı. 1965’e kadar soyut ve nonfigüratif çalışmalarını sürdürdü. 1959-1970 arasında çeşitli duvar resmi çalışmaları yaptıysa da hiçbiri günümüze ulaşamadı. Aynı dönemde Yeditepe ve Dost dergileri için sanat yazıları yazdı. 1986’da Tüyap Ticaret Merkezi’nde 50. sanat yılı onuruna retrospektif sergisi açıldı ve sergi ile ilgili kitabı yayımlandı. 1973’te Cumhuriyet’in 50.Yılı Resim Ödülü, 1989’da Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülü ve 1997’de Tüyap İstanbul Sanat Fuarı Onur Ödülü’nü aldı. 2001’de Evin Sanat Galerisi, resimlerinin yer aldığı koleksiyonları tespit ederek görselleri arşivledi. Projenin devamı olarak, 1504 resimden oluşan “Dünden Yarına Nuri İyem” Retrospektif Sergisi açıldı ve sergiye gelen tüm yapıtların yer aldığı iki ciltlik kitabı ve Cd yayımlandı.

18 Haziran 2005 tarihinde kaybettiğimiz büyük usta Nuri İYEM’ in eserleri Evin Sanat Galerisi’ nde sergilenmekte ve eserlerine sertifika verilmeye devam edilmektedir. Ayrıca, her yıl “Nuri İyem Resim Ödülü” adı altında bir resim yarışması ve iki yılda bir “Çağının Tanığı Bir Ressam : Nuri İyem” başlıklı araştırma – inceleme sergileri düzenlenmektedir.

08.11.2007 "Çağının Tanığı Bir Ressam: Nuri İyem" – Göç Resimleri – Evin Sanat Galerisi

09.05.2006 "Çağının Tanığı Bir Ressam: Nuri İyem" Resim Sergisi – Evin Sanat Galerisi

20.06.2005 Anılarda Yazı ve Fotoğraflarla Nuri İyem – Evin Sanat Galerisi

19.11.2002 Nuri İyem Retrospektif Sergisi 1930 – 1950 Dönemi – Evin Sanat Galerisi

19.11.2002 Nuri İyem Retrospektif Sergisi 1950 – 1960 Dönemi – Evin Sanat Galerisi

19.11.2002 Nuri İyem Retrospektif Sergisi 1960 – 1970 Dönemi – Evin Sanat Galerisi

19.11.2002 Nuri İyem Retrospektif Sergisi 1970 – 1980 Bölüm I – Evin Sanat Galerisi

19.11.2002 Nuri İyem Retrospektif Sergisi 1970-1980 Bölüm II – Evin Sanat Galerisi

19.11.2002 Nuri İyem Retrospektif Sergisi 1980 – 1990 Bölüm I – Evin Sanat Galerisi

19.11.2002 Nuri İyem Retrospektif Sergisi 1980-1990 Bölüm II – Evin Sanat Galerisi

19.11.2002 Nuri İyem Retrospektif Sergisi 1990-2000 Bölüm I – Evin Sanat Galerisi

19.11.2002 Nuri İyem Retrospektif Sergisi 1990-2000 Bölüm II – Evin Sanat Galerisi

19.11.2002 Nuri İyem Retrospektif Sergisi 2000 ve Sonrası – Evin Sanat Galerisi

25.04.2002 Nuri İyem Resim Sergisi – Nurol Sanat Galerisi

29.11.2001 Nuri İyem Retrospektif Sergisi – Evin Sanat Galerisi

05.11.1998 Nuri İyem Resim Sergisi – Evin Sanat Galerisi

Yazılar:

(Evin Sanat Galerisi Web Sitesi’nden alınmıştır.)

Mutluluk Dolu Bir Aile Yaşamıyla Birleşmiş Benzersiz Bir Yaratıcılık Öyküsü
Nasip ve Nuri İyem gibi iki güçlü sanatçının örnek oluşturabilecek bir aile mutluluğu tablosu içinde yaşamış olduğu bugünlerde yeniden hatırlanıyor. Evin Sanat Galerisi’nde açılan “Nasip İyem ve Nuri İyem Altmışıncı Yıl Sergisi” İyemler’e sadece güçlü sanatçı kişilikleri dolayısıyla değil duygusal dostluk çerçevesinde de yaklaşma şansına sahip olabilenler için keyifli bir gözden geçirme vesilesi yaratıyor.

Nasip Hanım’ın zaman zaman dost çevresinde tekrarladığı ve altmış küsür yıl önceki dönemlere giden anı tazelemelerinden birisi şöylece özetlenebilir : “O tılsımlı Akademi dünyasında biz arkadan gelen taze sürgünler ve en küçüklerdik. Nuri Ağabey, bizler bir idoldü; yarı tanrı birşeydi. Olağanüstü resim yeteneğiyle, kişilikli ve güçlü karakteriyle, sanat loncası içinde biz en
küçükler dahil herkese son derece sıcak yaklaşımıyla kendisini bir başka türlü çok sayar ve severdik. Sonra, beklenmedik biçimde, bir gün bana ‘Nasip eşim olur musun?’ dedi. Gerçek miydi rüya mıydı? Kestiremiyordum. Birkaç gün öyle esrik dolaştım. Sonra günler, haftalar çabucak geçti ve ben kendimi Bayan Nasip İyem olarak buldum.”

Bu yarı rüya gibi başlayan mutlu buluşma İyemler’i bugünlere kadar getirdi. Koskoca bir altmış yıl; dile kolay. Kabına sığmaz, haşarı büyük ağabey Nuri’nin bitmez tükenmez siyasi sıkıntıları, ayağına atılan çelmeler, yaşın ilerlemesiyle ortaya çıkan sağlık sorunları… Ama bunların yanısıra yoğun bir aile mutluluğu, çocuklar, torunlar…

Birbiriyle duygusal bir yoğun iç içe geçmenin İyemler’i sanatsal olarak da çok ortak bir çizgide birleştirmiş olduğu sanılmamalıdır. Çünkü ortada iki ayrı sanatçı kişilik, iki ayrı entellektüel kimlik yan yanalık içinde bulunmaktadır. Ancak yaratıcı yönleriyle birbirlerinden bağımsızdırlar, ayrıdırlar.

Evin Sanat Galerisi’nin ferah ve geniş yeni mekanlarında düzenlenen çok değişik ve özel duygusal çağrışımlar yaptırtan sergi, yukardaki saptamaların yapılması ve oradaki bazı görüşlerin dile getirlmesi için çok uygun bir vesile yaratıyor. Nasip Hanım’ın, pişirilmiş toprağı o çok kişilikli ifadeci bir üç boyutluluk içinde kullanma macerası bu sergide adım adım izlenebilir. 1956 tarihini taşıyan gençlik yapıtlarından 2001’deki en olgun dönem heykellerine kadar yaklaşık otuz civarı yapıt sergileniyor. Form yakalamadaki ince zevki, sağlam göz kültürü ve benzersiz ustalığı Nasip Hanım’ı, kendi türünün çok önemli bir sanatçısı yapmıştır ve bu yönleriyle Türk sanat tarihinde kendisine çok özgün bir yer ayrılmıştır.

Nuri İyem’den ise bu sergide sadece son dönem yapıtlarından bazı örneklerin yer alacağı anlaşılmaktadır. Oysa Nuri Bey’in sanat macerası yetmişinci yılına yaklaşmaktadır. 1930’lar sonları Akademisi’ nin yetenekli gençleri motive edecek, coşkulu havası içinde ve entellektüel bir eğitim sağlama arayışını da ateşle sürdürerek Türk resim tarihinin canlı bir dönemini oluşturmaya hazırlanan bir avuç genç insandan biriydi, Nuri İyem. Oysa, sanat tarihi kataloglarına girebilecek ilk resimlerini Akademi’deki ilk çıraklık yıllarında yapmaya başladığı biliniyor. Sonra hak ettiği kadar fazla bilinmeyen ve Türk resim tarihinin epeyce ıskalamış olduğu bir “Yeniler Grubu” macerasının coşkulu aktörlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Ünlü “Liman Sergisi” bu grubun sahne ışıkları önüne ilk çıkışıdır. Ve de gümbürtülü bir çıkışıdır. Sanatsal yönden olduğu kadar içerdiği sosyo-politik mesajlar bakımından da Türk sanat tarihinde benzeri görülmemiş bir hareketin ufuklardan fırtınalar kopararak yaklaşmasıdır. Derin Devlet’in bu patırtıdan pek hoşlanmayacağı aşikardı; ve zaten öyle olmuştur. Siyasal tutukluluklar, bitmez tükenmez yargılamalar başlamıştır, Nuri İyem için. Ama bu arada sadece ezilmiş Türk kadınını değil, dünyadaki cenderede yaşayan tüm toplumların cefakar kadınlarının hüzünlü ve derin bakışları Nuri İyem’ in fırçasında umut ve umutsuzluk çığlıkları atarak şekil bulmaya başlamıştır. Nuri Bey Anadolu ortamı görünüşü de taşıyan bir evrensel temayı tükenmez bir coşkuyla ve giderek daha ustalaşan bir şekil beğenisiyle tuvale geçirmiştir. Nuri Bey’in kadın gözleri teması Türk sanat tarihinde benzeri olmayan bir yaratı dizisinin ortaya dökülüşü gibi algılanmalıdır. Alabildiğine değişik ve derinlemesine özgündür. Bunun yanı sıra yukarıda da değinildiği gibi evrensel çağrışımlarla doludur.

Nuri İyem, aynı zamanda, bir yan meslek icra etmeden sadece resim yaparak ve satarak yaşamanın bir mesleki namus borcu olduğunu yüksek sesle ifade eden ve bunu yıllar boyunca sürdürmeyi becermiş, bu alanda örnek alınacak inatçı bir kavga vermiş ilk Türk sanatçısıdır.

İyemler kendilerinden sonraki kuşaklardan bu satırların yazarının kişisel dost çevrelerinde uzun yıllardır yer almasına izin vermişlerdir. Kendileri hakkında zaman zaman bir şeyler yazma zevkini ve onurunu da bahşetmişlerdir. Bu sergi vesilesiyle dopdolu bir kişisel ve sanatsal yaşam sürdürmüş bu mutlu insanlara ve değerli sanatçılara bir kere daha derin saygılar.
Erhan KARAESMEN

“Nuri İyem: Bağımsız, Gerçekçi, Türkiye’ye Özgü Resim”
Gerçekçiliği, toplumla bütünleşmesi ya da çağının tanığı olmasıyla tek bir Nuri İyem’den bahsedilebilir mi? Oluşturduğu kendine özgü biçemi, kadınları, portreleri, peyzajları, ölüdoğaları, nüleri ile figüratif ve soyut dönemleri bu tek bir bütün içinde incelenip, anlaşılabilir mi? Yoksa birbirine karşıt, birden çok Nuri İyem olduğu düşünülebilir mi? Sanatın toplumla bağlarını öne çıkaran, “Yeniler”in ve sonraki yılların gerçekçisi, toplumsal adanmış Nuri İyem; renk ve biçim araştırmacısı, soyut resimler yapan, ressamın hem maddi olarak, hem de yaratma anında zihnen bağımsızlığını savunan otonom Nuri İyem; Türkiye’de sanat ortamının, resim alımlayıcısı-alıcısının oluşması ve “bize özgü resim” arayışlarını resimleriyle gerçekleştiren ressam Nuri İyem.

Nuri İyem’in sanatı, ahenkle birbirine bağlanan bir bütün oluşturmaktan çok, üzerinde çatışmaların yaşandığı bir alanı düşündürmektedir. Nuri İyem’in sanat hayatındaki dönemsel süreksizliklerin ve karşıtlıkların arkasında bir süreklilik arandığında, sürekliliği sağlayacak ortak payda “gerçekçilik” gibi görünmektedir. Ne var ki, gerçekçilik Nuri İyem’in sanatında bağlayıcı kavram olma yönünde, karşıtlıkları ve farklılıkları yorumlamada tek başına yetersiz kalabilmektedir. Üstelik, resimlerin “gerçekçi” olarak nitelenmesi bile kolaylıkla itirazlara yol açabilir. Buna karşılık, birleştirici olarak “modernlik” kavramı seçildiğinde, Nuri İyem’in yapıtlarına bütünsel yaklaşımda daha kullanışlı yollar bulunabilmektedir. Her şeyden önce, “modernleşme”nin “Batılılaşma”yla yan yana gelerek Türkiye’nin toplumsal hayatının son birkaç yüzyılını kuşattığı ve Cumhuriyet döneminin başlıca sorunsalı olduğu düşünülürse, “modernlik” kavramının toplumuyla bütünleşen, çağının tanığı Nuri İyem’i anlama yolunda kapılar açmasına şaşırmamak gerekir.

Modernlik, Nuri İyem’in sanatındaki çeşitli özellikleri birarada düşünme olanağını sunmaktadır; r
esimlerindeki “modern” etkiler, “d Grubu”na karşı eleştirileri, Batı tarzı yağlıboya resme, gerçeğe ve aydınlanmaya ulaşma yönündeki yetkinliği düşüncesiyle verdiği önem gibi. Bunların yanı sıra, estetik modernizmle ilgili kuramsal tartışmaların yarattığı sanat-politika ilişkisi, adanmış-otonom sanat ikiliği gibi kavramlar Nuri İyem’in resimlerini farklı bir ışık altında görmeye yardım edebilirler. Ayrıca, modernlik kavramı, Nuri İyem’in sanatını Türkiye’nin kendi yerel modernlik deneyimi ve bu deneyimin oluşturduğu farklılıklar üzerinde düşünerek değerlendirmeyi sağlayabilir. Örneğin, Türkiye’ye özgü resim arayışları, Ahmet Hamdi Tanpınar’a yakınlığı ve resimlerde kadının, özellikle Anadolu kadınının öne çıkması gibi konular böyle bir yaklaşımla ele alınabilir.

Tüm bunlara karşın, modernlik, modernizm ve onların sağladığı kavramsal araçların kendileri, içlerinde taşıdıkları çelişkilerle, aydınlatıcı olmak yerine, Nuri İyem’in sanatındaki karşıtlıkları daha da derinleştirerek yönümüzü kaybetmemize de neden olabilir. Üstelik, “modern” olarak nitelendirilme, belki de, daha baştan ressamın kendisi tarafından yadsınacaktır.
“Gerçekçilik” ve “modernlik” kavramları, Nuri İyem’in sanatındaki birleştirici ortak paydalar olarak değil, çeşitli dönemlerde kendini açığa vuran kurucu öğeler, aşamalar ya da uğraklar olarak görülmelidir. Böyle bir yaklaşım, birbirlerini olumsuzladıkları halde bir bütün oluşturan dönemleri ve özellikleri anlamaya yardımcı olabilir. Nuri İyem’de bu aşamalar, basitçe birbirlerini olumsuzlamamaktadır; bir tür, Hegelci anlamda, “koruyarak aşma” söz konusudur. Kurucu öğeler, Nuri İyem’in sanat hayatının tümüne içkin bir bütünde birleşirler: Bize özgü, bağımsız, toplumla çift taraflı ilişki içindeki gerçekçi sanat anlayışı.

Nuri İyem ve Modernlik: Ressamın Bağımsızlığı

Görsellik söz konusu olduğunda modernliğin özellikleri ve kökenleri yönünde farklı yaklaşımlar öne sürülmektedir. Benzer şekilde, sanatın ya da sanatçının “otonomluğu” konusunda değişik ve birbirleriyle çelişen tanımlar olduğu görülmektedir. Ancak, bu iki kavramın, neredeyse her zaman, yan yana getirilmesi bir rastlantıdan fazladır. Modernliğin görsel kültürünün köklerini Rönesans’ta bulanlar, “otonomluk” kavramının ortaya çıkışını da ressamların lonca bağlarından kurtulduğu, bağımsız alıcıların ve market talebinin arttığı bu dönemlere yerleştirmektedir. 18. yüzyıldan itibaren, sanatın özerk bir alan olarak gündelik hayatın dışına çıktığı ve “bağımsız” yaratma süreci olarak araçsal akla karşıt bir konuma yerleştiği düşünülmektedir.i Kant estetik yargıyı “duyuların ve aklın alanlarının arasında bir yerde” konumlandırırken, bu yargının “özgür ve ilgiden bağımsız” olduğunu söylemektedir. Öte yandan, bu öznel yargı, onun için, aynı zamanda evrenseldir.ii Estetik modernizm sanatçının yaratma anında tüm ilgilerden bağımsız olması gerektiğini tartışırken, böyle bir üretimin biricikliğinin, bireyselliğinin ve otantikliğinin yanı sıra evrensel niteliğine de vurgular yapmaktadır. Bununla birlikte, modern sanat yapıtının bu özellikleriyle sahip olduğu “hale”si, onun seçkin bir pazar nesnesi olmasını beraberinde getirecektir.

Nuri İyem, Akademi’ye girdiği günden başlayarak, ısrarla ressamın bağımsız olması gerektiğini savunmuştur; Türkiye’de resim sanatının var olabilmesi için her şeyden önce ressamlığın bir meslek olması ve ressamın da sadece resimlerini satarak yaşayabilmesi gerekmektedir. Bu sağlandıktan sonra, sahte olanın, suni olanın tahammül edilemezliğinden kurtulmak için, resmin, sanatçının iç gerçeği, kişisel tutkusu ile damgalanması gerekecektir. Nuri İyem’in deyişiyle, ressam yaratma anında “spontane” olmalıdır. Yani, “kafası tam bağımsızlık içinde” olmalı, tüm başka ilgilerden kurtulmalıdır; “zihnîlik spontane olmayı bozar.”iii Eğer ressam dış dünyayı kendi duygularına göre geliştirir ve bunu dürüstlük içinde yaparsa, resim inandırıcı bir gerçek forma dönüşecektir.iv Böyle bir sanat hakiki, bu nedenle de evrensel olacaktır. Nuri İyem bir söyleşisinde öznelliğe yapılan vurguyu açıkça ifade etmektedir: “Kesin söyleyeyim kendimi anlatıyorum, sürekli olarak kendimi anlatıyorum. Burada ortaya çıkan sonuçlar benim. Benim dünyamdır, bana ait duygulardır. […] Ben kendi tutkumun damgasını vururum. Ben başka bir maksatla resim yapmıyorum.”v
2001 TÜYAP “Dünden Yarına Nuri İyem” sergisi 1500’den fazla resmin yanısıra, ressamın bağımsız olarak kendi ayakları üzerinde durabileceğini ve orijinalliğe verilen önemi de sergilemiştir; yüzlerce koleksiyoncudan sergiye Nuri İyem’ler akarken, sahtelerine karşı orijinal Nuri İyem’ler sertifikalandırılmıştır.

Nuri İyem’in sanatında bağımsızlığın bir başka görünüşü ise, “illüstrasyon”dan, metne bağlı kalmaktan kurtulma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Metinsellikten kurtulma (de-narrativation, de-textualization) perspektifçi geleneğin Rönesans’ta temelini attığı ve 20. yüzyıl modernizminin başlıca derdine (ya da klişesine) dönüşen bir konudur. Norman Bryson’a göre bu, resmin “gerçekçilik” etkisini arttırır.vi Çok benzer bir yaklaşımla, Nuri İyem de “resimdeki gerçeğin” metnin bağlarından kurtulmuş bir “form” ya da “öz” olduğunu söylemektedir.
Nuri İyem’in kemikleşmiş kurallara, akademizme karşı tavrı ve yenilik düşüncesiyle avant-garde’ın zaman anlayışına yaklaştığı düşünülebilir. Ne var ki, Nuri İyem “d Grubu”nun “modernistliğini” Türk resminin kısa geçmişinde oluşmakta olan bir geleneğin zincirini kırmakla eleştirmektedir. Nuri İyem’i avant-garde’a asıl yaklaştıranın ise, sanatı yaşam pratiklerine tekrar sokma düşüncesi olduğu söylenebilir. Avant-garde, sanatın toplum içindeki işleyişini eleştirel bir biçimde gözden geçirirken, sanatı yeniden hayatın içine sokmayı amaçlıyordu. Türkiye’de, Batı’dan farklı olarak, başından beri yaşam pratiklerinin zaten dışında olan resim sanatı “ilk defa” halkın yaşamına götürülmeliydi. Nuri İyem’in sözleriyle “resim toplumla bağ kurmalı, hayatı kuşatmalıydı.”

Nuri İyem ve Gerçekçilik: Seyircinin Yaratılması

“Liman Şehri İstanbul” sergisi 10 Mayıs 1941’de Beyoğlu Basın Birliği Salonu’nda açılmıştır. Sergiye katılanların büyük bölümü daha sonra “Yeniler” adı altında birleşerek bu ilk serg
ide belirlenmiş olan çizgide devam etmişlerdir. “Yeniler” sanatta “toplumsal gerçekçilik”i savunmaktadır. Toplumsal gerçekçilik daha sonraki yıllarda da, Anadolu kadını, köy, göç ve benzeri resimleriyle Nuri İyem’i nitelendirmede çok kullanılan bir terim olmuştur. Ancak, hem “Yeniler”de hem de Nuri İyem’de “toplumsal gerçekçilik” ve “gerçekçilik” tanımlarının sanat teorisinde kullanıldıkları anlamlara göre farklılık gösterdiği düşünülebilir.
“Toplumsal gerçekçilik” Marksist gelenekten kaynaklanan bir kavramdır. Marksist sanat kuramcıları bu kavramı modernizm-gerçekçilik karşıtlığı içinde ele alır. Avant-garde, burjuva düzeninin kalıntılarının temsilcisi olarak eleştirilirken, geleneksel yağlıboya resmin becerilerini savunan ressamların Kızıl Ordu’nun başarısını, işçileri, köylüleri, devrim insanlarını ve emeğin kahramanlarını gösteren resimleri “toplumcu gerçekçi” olarak adlandırılır. Kendi başına bir akım olmamakla birlikte, Plehanov ve Lukács gibi kuramcılar tarafından kavramsallaştırılan “toplumsal gerçekçilik” ise, “toplumcu gerçekçilik”ten güdümlülüğü ya da partizanlığı temel almaması ve sanatın toplumsal niteliğini öne çıkarmasıyla ayrılmaktadır. Sanatı kitlelere yaymayı amaçlayan toplumsal gerçekçiliğin temel izleği, bireyle toplum arasındaki karşılıklı ilişkinin gözden kaçırılmamasıdır. Bu terim, daha genelde burjuva bireyciliğine karşı, sanatsal ifadeyi toplumsallaştırmayı amaçlayan (örneğin Meksika resmi), üretim tarzlarını ve sınıf kavramını konu edinen sanatçılar için kullanılmaktadır. Lukács toplumsal gerçekçiliğin başlıca özelliklerinden birinin “toplumculuğu kurma yolunda çalışan güçleri içerden betimlemek” olduğunu belirtir.viii Bununla birlikte, sanatın ideolojik ödevi her şeyden önce seyircisini yaratmak ve dönüştürmektir.

Nuri İyem’in toplumsal gerçekçiliği ve “d Grubu”na eleştirileri bu bağlamda değerlendirilebilir; sanatla aydınlanabilecek bir kitleyi görmezden gelerek resmin Akademi’ye kapanmasına karşı bir tavırla, toplumsal yaşamın sorunlarını konu alan resimleri halka götürmek. Ama bunun ötesinde, Nuri İyem ve “Yeniler” grubundan başka ressamlar “sol” ve “sosyalist” eğilimli siyasi hareketler içinde de yer almışlardır. Sanat ve politikayı yan yana getiren böyle bir tavır, İkinci Dünya Savaşı döneminin politik ve ekonomik baskıları altında soruşturmaları ve tutuklanmaları beraberinde getirmiştir. Ancak, burada şunu anımsamak gerekiyor: Nuri İyem ve “Yeniler” kuşağının çoğunluğu için “resimsel” sorunlar her zaman ön planda olmuştur. Dolaysıyla da, adanmışlık ve gerçekçilik biçim değiştirmektedir. Nuri İyem’in “d Grubu”na eleştirileri modernizm ya da otonomluğa doğrudan yönelmeyip, onların aktarmacı, taklit ya da kişiliksiz tavırları başlıca eleştiri konusunu oluşturmaktadır.

Benjamin Buchloch, topluma yönelik sanatta “yeni bir izleyici kitlesi için, ikonik temsiller inşa etme ihtiyacının” öne alındığını söylemektedir.ix Nuri İyem’in toplumsal gerçekçiliği ve “adanmışlığı” resmin yok sayıldığı bir toplumda oluşturulacak seyirciye yönelmektedir.
Öte yandan, bir resmin “gerçekçi” olarak nitelenebilmesi için toplumsal konulara yönelmesi yeterli değildir. Gerçekçilik optik gerçekliğin temsilini, Rönesans perspektifi ve camera obscura geleneğini içine alan bir anlam taşır. Bununla birlikte, Panofsky’den beri perspektifin kültürel bir sistem olduğu biliniyor. Norman Bryson, imgeler/resimler söz konusu olduğunda “gerçekçiliğin” her toplumun kendi varoluşunu kendisine görsel biçimlerde anlatmak için bir araç olarak seçtiği gerçekgibilik (vraisemblable) düşüncesinin ifadesi olarak tanımlanabileceğini söylüyor. İmgenin, bir toplumun resme inanmasını doğallaştırmadaki başarısı, onun kendisini bağımsız bir biçim olarak ne kadar gizleyebildiğine bağlıdır. Gerçekçi yapıt anlam üreten bir yer olduğunu perdeler ya da gizler.x Bu anlamda, Nuri İyem optik gerçekliği “bize ait olan”ı kullanarak dönüştürmeyi, amaçlar. Zira, bu yapılmadığı takdirde resimle seyirci arasında yabancı bir söylem ağı olacak, resim gerçekliği temsil ederken kendini gizleyemeyecek ve “resim” olarak kalacaktır. Resim ancak yerel bir gerçeklik koduna dönüştüğünde seyircisine ulaşabilir. Lukács’a göre toplumsal sanat özü gereği ulusal sanatdır: “Ulusal sanat deyiminin ne gizemci bir halk duyarlılığı, ne de ırkçı nitelikte bir bağnazlıkla ilgisi vardır. Üzerinde durulması gereken nokta, her ulusun geçirdiği evrim içinde kendisini belirleyen tarihsel koşulları yansıttığı gerçeğidir.”xi
Nuri İyem’in toplumsal gerçekçiliği bu çerçevede düşünülmelidir.

Nuri İyem ve Türkiye’ye Özgü Sanat

Türkiye’de Batılılaşmanın, modernleşmenin düşünsel temellerinden yoksun, dolayısıyla köksüz, yapay ya da aktarma süreçler olduğu yaygın bir düşüncedir. Türkiye’nin modern sanatının ne şekilde olursa olsun Batıdaki tarihsel süreçleri ve dönüşümleri yaşamadığı, sadece biçimsel boyutta kaldığı iddia edilmektedir. Modern sanat tarihimizde de “köksüzlük” ve “aktarmacılık” terimleri başlıca tartışma konularından biridir. Kuşaklar birbirlerini aktarmacılıkla eleştirirken Doğu-Batı karşıtlığı ve ulusal sanat konuları tartışmalarda öne çıkar. Örneğin “d Grubu”, Çallı Kuşağı resmini Türkiye’nin ihtiyacını karşılamaktan uzak, aktarma bir izlenimcilik olarak değerlendirirken, “Yeniler”, “d Grubu”nu André Lhote kübizminin kişiliksiz taklitçileri olarak görmektedir. Böylece, çağdaş ama yerli bir biçem oluşturma, aktarmacılıktan kurtulma, Türkiye’nin konularına ve kendi görsel geleneklerimize yönelerek ulusal bir resme ve yerel bir zevke ulaşma Cumhuriyet’in erken yıllarından yüzyılın son çeyreğine kadar Türk resminin ana sorunsalını oluşturmaktadır.
Nuri İyem Türkiye’de modern sanatın köksüzlüğü ve izlenmesi gereken yol konusunda Ahmet Hamdi Tanpınar’ın düşüncelerini paylaştığını söylüyor. Eskiden yeniye geçiş ve kültürel kimliğin değişmesini düşüncesinin merkezine alan Tanpınar’a göre karşıtlık Doğu-Batı değerleri arasında değil, kendimize has olanla sahte olan arasındadır.xii Berna Moran’a göre, Tanpınar çağdaşlaşmaya değil köksüzlüğe ve dolayısıyla zevksizliğe karşıdır.xiii Tanpınar’a göre &ldqu
o;Garp medeniyetlerinin büyük meziyeti de bir realitenin mahsülü olmasında ve inkişafını onunla beraber yapmasındadır”.xiv Tanpınar yenileşmenin biçimlerini Türk toplumunun oluşturmasını isterken, bunun yolunun da “kendimize has”, ve “sahici” olmak olduğunu söylemektedir. Onun böyle bir yenileşme için önerdiği yol “ne mazidedir, ne Garptadır. Batı da Doğu da gerçekliğimizin içindedir ve biz bunlardan ikisinin ülkemizin gerçeğine uygun, kendimize özgü bir bileşimini yapmak zorundayız”.xv Böyle bir düşünce Nuri İyem’in modernliğinin ve gerçekçiliğinin birleştiği yerlerden biridir. Nuri İyem’e göre yüzünü sadece Batılı biçimlere dönen sanat köksüz ve taklit olarak kalmaya mahkumdur. Ancak, bize özgü resmi oluşturmanın yolu “pentür”ün dışında olan folklorda, nakışta ve yerli motiflerde ya da geçmişte kalmış minyatür ve benzeri görsel biçimlerde aranmamalıdır. Nuri İyem’in aradığı kendi toplumsal gerçeklerinden beslenen “realist pentür”dür. Ona göre çağdaş, aynı zamanda evrensel bir sanat yaratabilmenin temelinde gerçekliğimize ait özellikler bulunması gerekir. Bunun yolu ise seyircisi ve ortamı olan, bağımsız bir resim yaratmaktır. Pek çok eleştirmene göre Nuri İyem kavramsal dayanağı olan, Türkiye’ye özgü bir sanat yaratmayı, bir anlamda modernlikle yerelliği birleştirmeyi başarmıştır.

Soner Özdemir

Bu yarışma nedeniyle; Nuri İyem  ustamızı saygıyla anıyor, yarışmayı düzenleyen Evin Sanat Galerisi’ne; resim sanatına yaptığı katkılardan dolayı teşekkür ediyor; yarışmaya katılacak sanatçılara sonsuz başarılar diliyoruz..
evetbenim.com

Haber Kaynak: İleti Haber; lebriz.com
Evin sanat Galerisi web sitesi, google görsel
Yarışma Sonuçları: 26 Mayıs 2009 Cumhuriyet Gazetesi
Yarışma Sonuçları ve Görsel: Asude Çatalbaş Akçay Evin Sanat Galerisi
Haber Düzenleme: Tevfik Yalçın evetbenim.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir