O Patria Mia (sevgili vatanım)

“O Patria Mia” (sevgili vatanım)

Tansu BELE

İstanbul/Çağlayan’daki İşçi Partisi’ne katılım töreni çok görkemli oldu. Çok sayıda partili, partisiz yurtsever İP’ye katıldı ve üyeler konuşmacı olarak sahnede yer aldılar. En başta İP Genel başkanvekili Hasan Basri Özbey ve İstanbul İl başkanı Osman Bilge Kuruca çok duyarlı konuşmalar yaptılar. Özellikle gençlerimize, sanatçılarımıza ve aydınlarımıza “Atatürk’de birleştik” çağrısında bulunmaları oldukça önemliydi. Çünkü bu çağrıda sanatçıların, aydınların toplumla özdeşleşmeleri isteği de bulunmaktaydı. Onları dinlerken yıllar öncesine gittim ve İtalyan Ticaret Lisesi’nden sınıf arkadaşım Sinan Cemgil gözlerimin önünde canlandı. Sinan çok zeki ve çalışkan bir öğrenciydi, sınıfımızın birincileri arasındaydı. Onun 27 Mayıs günü okulu asarak, erkek arkadaşlarımızla birlikte Galata Köprüsü’nden Sultanahmet’e gidişini hiç unutamam. Dahası Nurhak Dağları’nda katledilişini de… Sinan’ın annesi Nazife Cemgil benim, Sarıyer Ortaokulundan edebiyat öğretmenimdi. 1789 Fransız Devrimi’ni ilk kez ondan öğrendim. İnsan Hakları kavramını da: Dahası aydın olmanın halkla iç içe, el ele olmaktan, toplumsal ilkeleri savunmaktan geçtiğini anlatmıştı bizlere Nazife öğretmen. Onun eşi Adnan Cemgil’le çok sonraları tanışacak, ona hayran olacaktım. Öğretmen, yazar, çevirmen olan, iki dil bilen Adnan Cemgil varlıklı bir ailenin çocuğu olmasına karşın sosyalistti. 1950’de kurduğu, Kore savaşı ve ABD karşıtı “Türk Barışseverler Derneği” yüzünden mesleğinden atılıp Yozgat’a sürgün edilmişti. Sonrasında eşiyle birlikte İstanbul’a döndüklerinde, Şehir Tiyatrosu’nda figüranlık, mahallesinde su sakalığı yapmış, bakkal dükkanı açmıştı! Evren yayınevini kurup 27 Mayıs sonrası İP üyesi olduğunda, oğulları Sinan ve Dumrul’la sınıf arkadaşı olacaktık. 27 mayıs günü “Litteratura İtaliana” sınıf öğretmenimiz sevgili Panza, sınıfın yarıdan çoğunun boş olduğunu görmüş, hiç sesini çıkarmamış ve bize “Patriot”/ yurtsever sözcüğünün anlamını anlatmıştı. Gabriele D’Annunzio’dan örnekler vermiş, onun “O Patria Mia” (sevgili vatanım) şiirini okumuştu. Öğretmenimiz Panza için sağ-sol ayrımı diye bir şey yoktu vatan ve toprak sevgisinde; ayrıca Popularism kavramına da bu açıdan bakıyordu. Ona göre aydın kişinin popüler (halkçı/ toplumcu, halktan yana ve onunla iç içe) olması çok önemliydi. Aydın halka tepeden bakmaz, kendini ayrıcalıklı bir öğretici yerine koymaz ve onu kınamazdı! Söz konusu vatan olunca sıradan insanıyla el ele olurdu… Ona yaltaklanmaz, çıkarını, mevkisini düşünmez ama beyin emekçisi olarak beden emekçisinin, işçisinin yanında, el ele yer alırdı. Onun kalkışmasına elbirliğiyle katılırdı. İşte ben, İP’nin üye katılımı töreninde Hasan Basri Özbey’in konuşmasını dinlerken bunları düşündüm. TGB’li, üniversiteli gençlerimizle ve sanatçılarımızla birlikte alkışlara, konuşmalara katılırken vatanımın, insanlarımızın emperyalizm eliyle getirildiği kültürel, siyasal yol ayrımlarını, parçalanışını düşündüm. Kurtuluş Savaşımıza katılan, Atatürk’e ve devrimlerimize destek veren aydınlarımızı, sanatçılarımızı, kadınlarımızı, gençlerimizi düşündüm. Selâm olsun bizi devrimlerimizde birleştiren tüm yurtseverlerimize, sanatçılarımıza, Levent Kırca’lara, Suzan Aksoy’lara, THY, Şişecam direnişçilerine ve selâm olsun Atatürk’ün kızlarına, selâm olsun başta Doğu Perinçek olmak üzere tüm tutuklu aydınlarımıza dedim. Bir selâm da; 21. yüzyılın Türk “halk” şairi, gelecekte Yunus Emre’si ve Nazım Hikmet’i olacak olan Hüseyin Haydar’a olsun, dedim. Bizler yeniden doğan Çobanyıldızları’yız Türk’ün göklerinde… Selâm olsun!

TANSU BELE

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir