Penderecki ve Münih Oda Orkestrası
Krzysztof Penderecki, yüzyılımızın yaşayan çok önemli ve büyük bestecilerinin başında geliyor. Ünü, 20. yüzyılın ikinci yarısında yaygınlık kazandı. Çağını ve yaşadığı olayları müziği ile olağanüstü boyutlara taşıdı. 1980’li yıllardan sonra her bestesi sadece ülkesi Polonya’da değil, dünyada ses getiriyor. Modern müzik, ayrıcalıklı bestecisini bulmuştu. Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşunun 100. yılında bu ülke adına bestelediği yapıt, ABD’nin tüm evrelerini yansıtıyordu. Müziğinde kullandığı içerikler salt soyut kavramlarla kalmayıp, çalgıların tonal renklendirilmesinde ustalığı öne çıkmaktadır. Bu yorumu ile Penderecki’nin biçeminin özelliklerini görürüz. Besteci Lech Walesa’ya adadığı Lacrimosa ile başladığı Polonya adlı Requiem’i ile ününe ün kattı ve Polonya’da en çok satan müzik yapıtı oldu. Defalarca dinlediğim Requiem’in bir müzik olayı olarak çağımızın önemli bir müzik yaratısını ortaya koyuyordu. Walesa’nın hak etmediği bu Requiem’in evrensel başarısında Walesa altında kalmıştı. ‘Loudon’un Şeytanları’ adlı operasını Varşova’daki Wielki operasındaki gösteriminde ilgi ile izlemiştim.
Penderecki’nin birçok yapıtı bulunmaktadır. Anne-Sophie Mutter (2. Keman Konçertosu (Metamorfoz), Mstislav Rostropovich (2. Viyolonsel Konçertosu) Boris Pergamenschikow (Konçerto Grosso) gibi yapıtları belirttiğimiz ünlü solistler tarafından seslendirilmiştir. Penderecki, bestecilik alanındaki ağırlığını daha çok senfonilere vermiştir. Örnek vermem gerekirse 7. senfonisi, Kudüs’ün 3000. kuruluş yılı için yazdığı bir senfonidir. Kudüs’ün Yedi Kapısı beş şarkıcı solist, anlatıcı, üç koro ve büyük orkestra eşliğinde seslendirilen, şan parçaları Tevrat’tan alınan görkemli bir bestedir. 8. senfonisi, ‘Faniliğin Şarkıları’ başlıklı solistler, koro ve büyük orkestra için yazdığı önemli bir başka yapıtıdır.
Münih Oda Orkestrası
Alexander Liebreich festivalin açılış konserinin yerini tutacak düzeyde bir program sundu. Avrupa Oda Müziği geleneğinin seçkin bir örneğiydi bu konser. Konserin ilk parçası Igor Stravinsky’nin “Concerto en Re”sini özenli bir başarı ile seslendirdi. İkinci yapıt Wolfgang A. Mozart’ın “Piyano Konçertosu No. 23 La Majör KV 488” adlı yapıtını, Khatia Buniatishvili müziksel derinliğini yetkin yorumuyla ortaya koydu. Özenli seslendirişi, ‘bis’ parçasında da kendini gösterdi.
Programın ikinci bölümünde Penderecki’nin “562 Yaylı İçin Hiroşima Kurbanlarına Ağıt” adlı bestesi, etkinin ötesinde beni ABD’nin zulmüne götürdü. Aynı zamanda Nâzım Hikmet’in ‘Hiroşima’ adlı şiiri ile bilin-çaltımda buluştuğumu duyumsadım. İkinci Dünya Savaşı’nın unutulmayan tregedyalarından biriydi Hiroşima. Joseph Haydn “Senfoni No. 45 Fa diyez minör, ‘Veda’” adlı bestesinin oda müziği ölçeğini görsel ve işitselliği ile seslendirildi. Program, artılarla dolu bir konserle sonuçlandı. Penderecki’ye, İKSV’den Yaşam Boyu Onur Ödülü verildi.
Hayati Asılyazıcı
hayatiasilyazici@yahoo.com
Alıntı: Aydınlık Gazetesi
Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Haziran 2013 19:49