Puccininin ölümsüz yapıtı La Boheme

İDOB 50. YAŞINDA KADIKÖY’E TAŞINDI

Puccini’nin ölümsüz yapıtı ‘La Boheme’

İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB); 2009-2010 sanat döneminin ilk yapımı olan, Giacomo Puccini’nin doruktaki yapıtı “La Boheme” operasını Kadıköy Süreyya Operası’nda oynanmaya başladı. Geçtiğimiz dönem sonunda başlayan opera ve baleler ilgiyle izlenmekte, yeniler bu dönemde repertuara eklenmektedir.

HAYATİ ASILYAZICI

Aslında İDOB’un kendi repertuarı geniştir. Ne yazık ki, Atatürk Kültür Merkezi’nin iç onarımının gereksiz yere mahkeme kararıyla durdurulmasıyla, davayı açan dernek, bindiği dalı kesmiştir. Bu üzüntü verici bir olay.

ASLINDA ODA OPERASI İÇİN BİLE UYGUN DEĞİL…

İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin AKM’den sonra Süreyya Operası’ndaki etkinlikleri, binanın yetersizliğine karşın durmuyor ve yapımlar başarıyla sürüyor. Puccini’nin “La Boheme” operası, Süreyya Operası’nın koşullarında gerçekleştirilen başarılı bir yapımdır. 50. yılını kutlayacak olan İstanbul Devlet Opera ve Balesi ile bir olgu haline gelmiştir. Aslında, Oda Operası için yapılan binaların orkestra çukurları, sahneleri “La Boheme” gibi büyük yapıtların oynanmasına uygundur. Süreyya Operası, bütün sevimliliğine karşın oda operası ölçümlerinden bile uzaktır. Bununla birlikte, Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nı bugünkü konumuna getirmekle İDOB’a cankurtaran simidi olmuştur. İDOB’un Kadıköylülere şöleni sürüyor ki, bu da güzel bir olay. Kadıköy, artık bir kent, böyle bir operaya gereksinimi vardı.

LA BOHEME VE PUCCİNİ

Puccini’nin Fransa’da bir sanatçı olarak Paris’in en canlı yerlerinden biri olan Monmarte’yi odak bölgesi olarak görmesi boşuna değildir. Bohem yaşamın tüm inişli çıkışlı insanları burada boy gösteriyorlardı. Etki opera yaratıcısına dönüşecekti. Henri Murger’in “Scenes De La Vie De Boheme” (Bohem Yaşamından Sahneler) romanı, kafasındaki “La Boheme” operasının çatısını oluşturmuştur. Operanın librettosunu Giuseppe Giocasa ve Luigi İllica’nın yazdığı “La Boheme”, bir Puccini yaratıcısı olarak bestecisine dünya ölçeğinde ün sağlıyor.

KOLEKTİF BİR BAŞARI

“La Boheme”’deki konu ve müzik, doğrudan ya da dolaylı olarak bohem yaşamın da bir çeşit izdüşümünü veriyor. Yapıt öylesine güçlü ki, yorumu da uzayıp gidebiliyor. Ne var ki, İDOB sanatçılarının da sahnelenişindeki yoruma uygun müziksel zenginliği, duyarlılığı, psikolojik çözümlemeleriyle üstün bir başarıya ulaşılıyor. Kolektif bir başarıyı sanatçıların seslendirdikleri müziksel akıcılığı ayrı ayrı çiziyorlar. Flavio Trevisan, yapıtı iyi çözümleyerek sahneye koymuş. Oyuncularla, orkestra, uyumu güzeldi. Antonio Pirolli’nin orkestrayı başarılı yönetmesi, hem oyuncuları yani solistleri, hem de koroyu rahatlatıyor. “Mimi” de Hande Soner’in çok başarılı yorumu, rolüyle bütünleşen psikolojisini örtüştürmesi gerçek başarısını öne çıkardı. “Rodolfo”da Bülent Külekçi, evrenselliğe uzanan yorumu, ses rengi yorumuyla çok başarılıydı. “Musetta”da Şebnem A.Usanmaz, rolünü, sesiyle güzel kullandı ve başarılı bir karakteri betimledi. “Marcello”da Caner Akgün ve “Schaunard”da Alper Göçeri ikilisinin başarılı çıkışları dikkati çekti. Genç kadronun oynadığı “La Boheme”, takım olarak başarılıydı. “Colline” de Göktuğ Alpaşar da özenli çalışmış ve takım oyunculuğunda sesle de uyum sağlamıştı. “Benoit”de Utku Bayburt, “Alcindoro”da Alp Köksal, “Parpignol”da Engin Yavuz da katkı sağlayanlardandı. Genç sanatçıları öne çıkaran bir çalışmaya, sanat yönetmeni Suat Arıkan’ın da bilinçli katkı sağladığını belirtmeliyim. Koro Gökçen Koray ve Aydın Karlıbel’in yönetiminde önemli işlevini yerine getirmiştir. Sahne tasarımını İsmail Dede, küçük sahnede görselliği yitirmeden çalışmış. Kostümlerde Çimen Somuncuoğlu, “La Boheme”in dönemine uygundu. Berk Sarıbay’ın kareografisi, operanın yorumuna hareket ve renk kattı.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir