Savaştan ders almayanlar

Savaştan ders almayanlar

Hayati Asılyazıcı

II. Dünya Savaşı, büyük rakamlara ulaşan insan kayıpları, kentlerin acımasızca bombalanarak yerle bir edilmeleri, savaş denen zulmü insanların öldürülmesiyle anlatılması ve yorumlanması çok güç olan kavramdır. Bu savaşın ülkelere bölünerek insan kaybı ile birlikte kentlerin yok edilişi, doğanın katledilişi özellikle Sovyetler Birliği'yle Almanya arasındaki savaşta ortaya çıktı. 5 yıl süren bu savaşın en acı yürekleri dağlayan insan kayıp tablosu Sovyet Rusya'da ortaya çıktı. 26 milyon insanı yitiren bu ülke tarihin en büyük tragedyasını yaşadı ve sonuçta zafer Sovyet Rusya'nın oldu. Almanya bu savaşta 6 milyon asker ve insanını yitirdi. Bu da onlar için yenilgiyle biten Hitler böbürlenmesinin sonucuydu. Moskova'da Mareşal Kutuzof Bulvarı'nı gezerken gördüğüm kayıp insanlar müzesinin içindeki yazılı isimler 26 milyonu gösteriyordu. İnanılmaz bir durumdu bu. II. Dünya Savaşı'nda 26 milyon Sovyet askeri ve sivil halkı hayatını yitirmişti. Bu müzeye tek tek yazıyla yazılması karşısında donup kalmıştım. Sovyet-Alman savaşı Rusya topraklarında başlamış ve devam etmişti. Bu nedenle tarihin en büyük kayıplarına bu ülke uğramış olmasına karşın 5 yılın sonunda zafere ulaşan yine Sovyetler'di.

26 milyon insanı yitiren bir ülkenin bu savaş, şiirine, müziğine, edebiyatına, tiyatrosuna büyük ölçüde yansıyacaktı. 6 Mayıs 2013 Pazartesi akşamı Kadıköy Süreyya Opera binasında Kadıköy Belediyesi'nin düzenlediği bir konserdeydik. Müziğe özellikle opera sanatına yaşamını adamış bariton Mesut İktu konserin solistiydi. Hakan Şensoy'un yönettiği İstanbul Oda Orkestrası eşliğinde Rus savaş dönemi şarkılarından oluşan bir program yaşadık. II. Dünya Savaşı'nı her ezgide anımsatan şarkılar insanı yürekten vuruyordu. Mesut İktu bu şarkıları Rusça olarak okudu. Bu etki daha da arttı, beğeni topladı ve büyük ilgi uyandırdı. Her şarkının ezgisinde savaşı simgeleyen anılar gizliydi. Bunca insanın yitip gittiği savaşta böyle ezgilerin böyle şarkıların toplumdaki derin etkisi elbette ki günümüze kadar gelecekti. Bariton Mesut İktu önce bunu Mins kentinde oda orkestrası eşliğinde daha sonra S.t. Petersburg'da yine oda orkestası eşliğinde seslendirdi ve Rus dinleyicisi bir Türk sanatçısından bu şarkıları dinlemekten büyük mutluluk duydu.

Dmitri Şostakoviç'in (1906-1975) çağdaş Rus bestecileri arasında önemli bir yeri bulunmaktadır. 1933'te de Atatürk'ün konuğu olarak Bolşoy opera topluluğu ülkemize davet edilmiş; Ankara, İstanbul, İzmir'de konserler vermişlerdi. Gelen sanatçılar arasında 27 yaşındaki Şostakoviç de vardı. Oistrakh ise kemancılar arasındaydı. Ankara gösterilerinden sonra Atatürk konuk Sovyet sanatçıları adına bir balo düzenliyor ve onlara Atatürk imzalı birer altın tabaka armağan ediyordu. Bilindiği gibi Lozan'da bağımsız Türkiye'nin kabul edilmesinden sonra Türkiye'yi tanıyan ilk ülke S Rusya'ydı. Şostakoviç'in II. Dünya savaşının en büyük tragedyasını yaşayan Leningrad için yazmış olduğu senfoni bir destansı müzik yapıtıdır. 1941 yılında Şostakoviç'in bestelediği 7. senfoni, (op. 60) II. Dünya savaşındaki Leningrad kuşatmasını anlatır. Savaşı bütün yönleriyle veren bir senfoni olarak sanatsal estetiğiyle birlikte tarihsel bir niteliği de vardır. Hakan Şensoy yönetiminde orkestra Dmitri Şostakoviç'ten ''Andante ve Polka'' ve Barshai (Op. 110 Oda senfonisi)ni çok başarılı biçimde yorumladı. Bu yapıtların iyi çalışıldığı anlaşılıyordu. Şostakoviç'i seslendiren parçaları bestecinin biçemini yansıtıyordu.

Hayati Asılyazıcı

hayatiasilyazici@yahoo.com

Alıntı: Aydınlık Gazetesi
* Savaş fotoğrafları: google web

   

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir