Silivri’ye ilk gidiş
Ergenekon davasının ilk duruşmalarından birine kalabalık bir grup gittik. Alelacele yapılmış bir mahkeme salonu ve cezaevi… Buraya gerçek dışı, uydurma dosyalarla getirilmiş politikacılar, yazarlar, gazeteciler, askerler nedensiz tutuklamalarla hapsedilmişlerdi. Nemli, rutubetli, ıslak zemin üzerine kurulu Silivri Cezaevi bir cehennemi andırıyordu.
27 Mayıs 1960 devriminden sonra Celal Bayar, Adnan Menderes tüm Demokrat Parti öndegelenleri Yassıada’da yargılandılar. Sonuçlar ne olursa olsun orada Yassıada’da siyasilerin durumları Silivri’deki tutuklularla mukayese edilemeyecek kadar çok daha iyiydi. Abdullah Öcalan İmralı’da konfor içinde yaşıyor. Bir dediği iki edilmiyor, kırkbin kişinin katili istediğini AKP hükümetine yaptırıyor. Oysa Ergenekon ve Balyoz tutuklamaları altı yılı bile aşıyordu. Haklarını geri alıncaya kadar inanılmaz bir savaşım verdiler.
Gittiğimiz bu ilk duruşmada Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek eski neşesinden hiçbir şey yitirmemişti. Dirençliydi, korkusuzdu, haklı olduğuna inandığı için yılmadan Özel Görevli yargıç ve savcıları eleştirebiliyordu. Bir akademisyen olduğundan hukuku çok iyi biliyordu, bu nedenle hiçbir şey onu yıldıramıyordu. Sadece benim değil diğer gözlemcilerin de söyledikleri aynı doğrultudaydı. Haksız ve nedensiz tutuklanışını eleştiriyor, güçlü savunması karşısında yargıç ve savcılar tutunamıyorlardı. Özel Görevli mahkemenin yargıç ve savcılarının iddialarını hukuksal açıdan eleştiriyor, yanlışlarını çıkararak iddialarını yerle bir ediyordu.Görüşlerinde ve savunmasında haklı olmasına karşın cezalandırılıyor, hücreye konuyor, yine de yılmıyordu. Bu mahkeme bir ibret duruşmasıydı.
‘ENGİZİSYON MAHKEMESİ’
Bu önemli duruşmalarından birine, kalabalık bir grupla giderek izledik. Hepimizin anısında yer alacak olan Ergenekon ve Balyoz uydurma davaları Cumhuriyetimize indirilmek istenen bir gerici darbeydi. ABD, Gül, Tayyip Erdoğan, Fetullah işbirliği sonunda Türk ordusuna, Cumhuriyete bağlı politikacılarına, aydınlara, yazarlara, gazetecilere kurulmuş bir kumpastı. Bugünkü ülkemizin görüntüsünü ortaya koymak için bütün bu yollara başvurulmuştu. Tarih; Lozan’ı tanımayan, Türk dostu olmayan, sadece NATO ve Ortadoğu’da 1950’den sonra sağ iktidarları kullanmak için bizimle işbirliği yapan ABD’yi bütün boyutları ile yazacaktır.
Bu düşüncelerle büyük bir otobüsü doldurduk ve Silivri’ye hareket ettik. İlk gidenler arasındaydık. Tarihe ülkemizin siyasal yaşamına tanıklık edebilecektik. İşte ilk gidenlerin bir bölümünü şöyle anımsıyorum; Erkan Önsel, İbrahim Balaban, Cüneyt Akalın, Hüseyin Haydar, Ekrem Kahraman, İsa Çelik, Zafer Bilgin, Mustafa Bilgin, Namık Kemal Boya, Cemalettin Göbelez, Hıdır Hokka, Merdan Aslan, Ahmet Kalkan, Neriman Oyman, Banu Avar, Hasan Nazım Balaban, Hayati Asılyazıcı ve erken yitirdiğimiz Halit Refiğ, Altan Günbay ve Demirtaş Ceyhun bizlerle beraberdi. Dışarı çıktığımızda bir gazetecinin mikrofonu bana uzattığını gördüm. Mahkeme hakkında görüşümü sorduğunda kısa bir açıklama yaptım ve “Bu bir engizisyon mahkemesidir” diye konuşmamı tamamladım.
Hayati Asılyazıcı
hayatiasilyazici@yahoo.com
ALINTI 26.06.2015
AYDINLIK GAZETESİ