SÖYLEV (NUTUK) VAZGEÇİLMEZ TEK MANİFESTOMUZDUR
Manifesto deyince elbette aklımıza ilk gelen; düşünür Karl Marx’ın, 1848 yılında yükselen kapitalizme karşı toplumsal sınıf karşıtlıklarını (burjuvazi ve proletarya) konu edinen, ültimatom niteliğinde yaptığı açıklamadır. 20. Yüzyıla girildiğinde ise, yükselen uluslaşma süreçleri kapsamında kapitalist ülkelerin feodallikten sıyrılamamış ülkelere uyguladıkları yıldırı ve baskılar sonucunda ortaya çıkan başkaldırılar, “ezen-ezilen ülkeler” doğrultusunda sınıf farklılaşmalarının yönünü değiştirmiştir. Bu değişimin en apaçık ve çarpıcı “manifesto”sunu da, Türk Milletinin kurtuluş ve kuruluş evrelerine imzasını atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk yazmıştır. Onun manifestosunun adı ise: Söylev (Nutuk) tur ve 20. Yüzyıldan başlayarak, tüm gelecek zamanların “savaş” ve “barış” yönünü tayin eder.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; asker, devrimci, siyasetçi, iyi bir konuşmacı (belagat ve hitabet ustası) ve “düşünür-yazar” olduğunu, edebi bir başyapıt olduğu kadar Çağdaş bir Manifesto olan Söylev’iyle kanıtlar.Atatürk; NUTUK’a, emperyalist işgalle yağmaya uğrayan ülkemizin elbirliğiyle ayağa kalkma çabalarını anlatarak başlar. İşgale karşı dirençle kazanılan Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizmin (Lozan antlaşması sürecindeki tehditler, vatan hainlikleri ve arkadan vurmalar da dahil) bütün direnmelerine karşı kurulmuştur. Yapıt; Atatürk’ün, “BUGÜN ULAŞTIĞIMIZ SONUÇ, YÜZYILLARDAN BERİ ÇEKİLEN MİLLİ YIKIMLARIN YARATTIĞI UYANIKLIKLIĞIN VE BU SEVGİLİ YURDUN HER KÖŞESİNİ SULAYAN KANLARIN KARŞILIĞIDIR.” Tümcesiyle ve bu tümceyi izleyen “GENÇLİĞE HİTABE”siyle biter.
Dünyaya da (gelecek adına) ışık tutan çağdaş Manifestomuz Nutuk, ne yazık ki okullarımızda sürekli okutulmamış, genç kuşaklarımız kendi çağdaş tarihlerini birinci elden öğrenme olanağından yoksun bırakılmıştır. Çünkü emperyalizmin küreselleşerek bizleri yeniden egemenliği altına alma girişimleri sonucunda, Atatürk’ün gösterdiği yoldan cayılmıştır. Oysa O; Manifestosunda tüm dünyaya gelecekte neler olacağını da gösterdi. Bugün ülkemizde yapılan CIA güdümlü yobaz kalkışmaları da bunun en canlı kanıtı. Hal böyleyken, kimi siyasal partilerimiz hâlâ “Bu bir emperyal Fetö ve PKK darbesidir, yapımcısı da CIA’dır” demekten kaçınıyorlar. Son örneğini de CHP Taksim Mitinginde gördük. Lozan övülürken, onun yedi düvelin düşmanlığına karşı verilen bir ders olduğu neden vurgulanmadı? AB ülkeleri de buna müdahil… Oysa yine Atatürk’ün Nutuk’ta belirttiği gibi; “Sonunda, elbette cumhuriyet başarı kazandı. Ayaklananlar yok edildi. Ama cumhuriyet düşmanları büyük komplolarının sona erdiğini kabul etmediler. Alçakça, son bir girişimde bulundular. Bu da, İzmir’de düzenlenen cana kıyma girişimiydi (İzmir suikastı.) Cumhuriyet mahkemelerinin ezici pençesi bu kez de cumhuriyeti, cana kıyıcılarının elinden kurtarmayı başardı.”
Adaletin, eğitimin, ordunun ve siyasetin, toplumların emperyalizm kuşatmasını yarabilmesi için, çağdaş Manifestomuz Nutuk’un okullarda ders olarak okutulması gerekiyor. Kanımca tüm dünya (özellikle Avrupa) okullarında da…
TANSU BELE / 25 TEMMUZ 2016