‘TİYATROKARE’DE LEYLA’NIN EVİ
Hayati Asılyazıcı
Zülfü Livaneli’nin yazdığı, Nedim Saban’ın tiyatrokarede sahneye koyduğu “Leyla’nın Evi”, değişik kurgusuyla dikkati çekiyor. İyi bir anlatımı ve derinliği olan roman, Zülfü Livaneli’nin güzel türkçesiyle izleyicinin ilgiisini çekiyor. Kurgu ve yorum daha çok bir film senaryosu şeklinde akıcı. “Leyla’nın Evi” adlı oyunu sahneye koyan Nedim Saban, oyunu bir sahne yapıtından çok bir senaryo akışı içinde yorumluyor. Bunlar sahne açısından “Leyla’nın Evi”ni bütünleyen, tamamlayıcı öğeler. Belki de bu yazış biçimi izleyiciyi konunun odak noktasına yoğunlaştırıyor. Bir Osmanlı paşasının kızı Leyla, bugün çokca rastladığımız insanları evinden etme yöntemiyle yalısı elinden alınmış, sokakta bırakılmıştır. Oyunun eksen kişisi Leyla, dramatik kurgu içerisinde kendince savaşımını veriyor.
Günümüzde sayısı oldukça azalmış olan boğaziçi yalıları, eski ailelerin elinden bir takım dolaplarla satın alınıyor ve ekonomik gücü olan ama kültür ve görgü düzeyi düşük insanların eline geçiyor.
Leyla karakteri deneyimli sahne sanatçısı Celile Toyon tarafından abartılmadan doğru ve güçlü bir yorumla çiziliyor. Ayrıca takım oyunu olarak “Leyla’nın Evi” iyi bir düzeyde oynanıyor. Ömer rolünde Volkan Severcan nitelikli oyunculuğunu sergiliyor. Ayça Varlıer’e gelince yetenekli iyi oyuncu özellikle müzikallerde değerlendirilmesi gereken bir oyuncu. Ama buradaki “Roxy” rolünde biraz abartılı oynuyor. Bahadır Vatanoğlu, Melda Gür, İsmail Karaer, Halim Ercan, Nuri Gökaşan, Ethel Mulinas, Meral Asiltürk de kollektif başarıda etkili oluyorlar. Zeynep Avcı’nın uyarlamasının, romanı kadar başarılı olduğunu söyleyemem. Zülfü Livaneli ve Ferhat Livaneli’nin müziklerinin de oyunu etkilediği ve değer kattığını belirtmeliyim.