Tiyatromuzun çınarı Tanır ın ardından

Tiyatromuzun çınarı Tanır’ın ardından

Macide Tanır (1 Ocak 1922-6 Şubat 2013), Cumhuriyet aydınlanmasının ışıklar saçan sahne sanatçılarından biriydi. M. Kemal Atatürk’ün kurduğu Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünü, sınıf atlayarak 3 yılda bitirdi. Aslında Tiyatro ve Şan bölümünü de kazanmıştı ama o tiyatroyu seçti. Atatürkçü askeri veteriner hekiminin kızıydı. Yaşamı boyunca bağlı kaldığı Atatürk ve ilkeleri onun değişmeyen düşünce biçimiydi. 1926’da 4 yaşında bir çocukken Mustafa Kemal’i tanıması, bu büyük insan tarafından kucaklanarak sevilmesi onun yaşam öyküsünün unutulmaz çıkış noktalarından biriydi. Tatbikat Sahnesi’ne 1943 yılında katıldı. Carlebert’in seçkin öğrencilerindendi. Sesinin güzelliği, tiyatro dilinde beden diliyle buluşuyor ve çizdiği kompozisyonlarla izleyicilerini yetkin oyunculuğu ile etkiliyordu. O, Cumhuriyet ışığı olarak tiyatro sahnesine çıktı, meşale olarak sahneden çekilinceye kadar baş rollerde oynadı ve unutulmaz kompozisyonlar çizdi. Sınıf atlayarak konservatuvarı bitirdiği için ilk mezunlarla birlikte sanat yaşamına başladı. Tatbikat Sahnesi’nin dikkat çeken genç oyuncuları arasında yer aldı. Burada Carlebert’in sahneye koyduğu deneysel oyunlardaki üstün başarısı onu büyük rollere taşıdı.

Devlet Tiyatrosu kurulduktan sonra oynadığı ilk oyunlara yetişemedim. Küçük Şehir-C. F. Başkut, Kıskançlar-O. Rıfat/M. C. Anday, bu iki yerli oyunla adını duyurduğunu biliyorum. Hekimliğin Zaferi-J. Romains, Tüccar-Platus, Dünya Gözüyle-C. Wildrac, Scapin’in Dolapları-Molier, Antigone-Sofokles gibi oyunlarla profesyonel çıkışını yaptı. Önemli rolleri paylaştı. Yerli ve yabancı oyunlardaki komedya ve tragedya oyunculuğunu büyük ölçüde pekiştirdi.

Profesyonel olarak yazarlığa başladığım dönemdi. Macide Tanır adı Ankara’da yaygınlaşmış, İstanbul’da duyulmaya başlamıştı. Sık sık Ankara’ya gidiyor, opera ve tiyatro sahnelerindeki son gösterileri izliyordum. Sevdiğim bir yazar olan Turgut Özakman’ın, Güneşte On Kişi adlı oyununda Macide Tanır’ı ilk kez izleme olanağı buldum. Daha sonra rol aldığı Schiller’in Hile ve Sevgi’sinde bir ayrıcalığı vardı. Buradaki rolünde onu daha çok sevdim. Etkili sesi, yorumu ve fiziksel özellikli yorumlarında Macide Tanır genç bir yıldız olarak parlamıştı. Meşaleyi eline aldığı yıllar başlamış, öncü sahne sanatçılarından biri olmuştu. Görselle işitseli birleştiriyor, soluklu rollerde inanılmaz kompozisyonlar çiziyordu.

60’lı yıllardan sonra Ankara Devlet Tiyatrosu İstanbul’a geliyor ve seçkin oyunlarını bu kentte sergiliyordu. Ankara D. T, Beyoğlu Karaca Tiyatrosu’nda Alejandro Casona’nın Ağaçlar Ayakta Ölür adlı oyununu sergiledi. Bu oyunda Macide Tanır ile Melek Ökte olağanüstü rolleriyle izleyicileri büyüledi. Ernest Thompson’un Altın Göl (1983)’ü İstanbul’da D. T adına oynadığı olağanüstü oyunlarından biriydi. Emekli olduktan sonra Tiyatro Kare’de oynadığı, Neil Simon’un Müziksiz Evin Konukları (1992) özel tiyatrodaki ilk oyunuydu. Macide Tanır, kendi sanat yaşamını anlatan “Tiyatronun Cadısı” adlı yapıtıyla ancak değerlendirilebilir. Yine de onu sevgi ve saygıyla anıyor, tiyatro tarihimizdeki yerini her zaman koruyacağına inanıyorum. Hayati Asılyazıcı hayatiasilyazici@yahoo.com Alıntı: Aydınlık Gazetesi Son Güncelleme: Perşembe, 14 Şubat 2013 19:34

Hayati Asılyazıcı
hayatiasilyazici@yahoo.com
Alıntı: Aydınlık Gazetesi
Son Güncelleme: Perşembe, 14 Şubat 2013 19:34

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir