Zafer Diper: Al Yazmalım

BİRGÜN Gazetesi Köşe Yazısı / 04.10.2011
 
Al Yazmalım
Zafer Diper    zdiper@bizimtiyatro.net

Yakında başlayacak “Huzurum Kalmadı” adlı dizide yer almama karşın dizileri pek izlediğim söylenemez. Ama “Al Yazmalı”nın bir ayrıcalığı var. Nedenlerinden biri; yönetmenin,kadın karakterlerin öne çıktığı üç önemli; Beyaz Bisiklet, Bir Kırık Bebek, Dünden Sonra Yarından Öncefilmleriyle yıllar öncesinden bildiğim Nisan Akman olması. Bir diğeri; Dokuz Eylül Üniversitesi Tiyatro bölümünü bitirdikten sonra geçen yıl Bizim Tiyatro’da Hamlet’i başarıyla yorumlayan  Memetcan Diper’in de bu dizide oynaması. Bir başka önemlisi de, yazarın, Cengiz Aymatov’un yapıtındaki içeriğin güzelim bir sinema diliyle günümüz koşullarında işleniyor olması. Biri şöyle dile getirmiş:  “Fırtınaların yoğurduğu aşık bir yüreğin huzuru, güvenliği, sabrı ve kendisine emek vereni seçişinin, kalbinin sonsuza kadar kırık kalmasını güç de olsa göze alarak başka bir yaşama geçişini konu alması…”              

Ne ki daha başlamadan, 1977 yılında filmi yapılan ve çok sevilen “Selvi Boylum Al Yazmalım”la nasıl da yanlış bir kıyaslama içerisinde dizi kimi yazılıp çizilenlere bakılırsa… Önyargılı olmak nasıl da yanlışlara götürebilir bireyi!? O filmin üzerine böyle bir şey nasıl yapılacağından tutun da, daha dizi yayına girmeden karalayıp duranlara ne demeli?  Biri diyor ki: ”Kızdığım bir şey var, o da bu muhteşem büyüsü olan bir başyapıtın dizi olması… Filmin büyüsü bozulacak bu diziyle.”  Böyle bir yaklaşım üzerine konuşmaya gerek yok bu dar alanda! Bir diğeri de: “(…) Ama dizide bu tadı almak mümkün değil zira bu hikayeyle benzer yanları yok denecek kadar az…”  İyi ya işte kendi ağzınla söylüyorsun; o film başka, bu dizi başka; Mahinur Ergun’un usta işi senaryosundan başlamış anlatım başkalaşmaya. Diğer sanatçılar da  şunları söylüyor bu başkalaşım üzerine:Biz filmden çok kitabı baz aldık. 1970 yılında yazılan bir romandan günümüzde izleyicileri heyecanlandıracak bir proje yaratıldı. Dizideki oyuncuları, filmde oynayan ne Türkan Şoray ile, ne de Kadir İnanır ile kıyaslamak doğru”; çünkü biz filmdeki karakterleri yeniden oynamıyoruz. Yani dizideki ile filmdeki karakterler çok farklı… Onlar “Al Yazmalım” da günümüzde yaşayan kasabalı insanlar… Dönem çok farklı, günümüze uyarlanıyor. Hikaye de günümüze çok uygun bir gerçeklikte anlatılıyor…”  Bu da çok doğru. Kasaba çerçevesinde insan ilişkileri-ilişkisizlikleri, genel geçer değer ölçüleri, sığ tutucu yaklaşımlar, kuşaklar arası ayrımlar gibi önemli kavramlar da yalnızca sevi-sevgi-emek üçgeni içinde değil; ama onu oluşturan, vareden insansal ve toplumsal ilişkiler ağı içerisinde ele alınıyor. Ve olay öyküsünde duruşların, durumların kopuşmalarına dek süre gidecek olan çatışkıları oluşturuyor…                                               

İncelikle işlenmiş her bir bölümü bir film çekimi titizliğinde; yazımıyla, yönetimiyle, oyunculuklarıyla…  Görüntüler, kurgusal geçişlerde renkler doğayla akıp giden zamanla iç içe… ve de aşırı sıklıkla kullanılmasından koktuğum Cahit Berkay’ın müziği, sıra dışı güzellikte…        

Yapılan haksız kıyaslamalara kanal da dayanamamış şu açıklamayı yapmış: “Al Yazmalım” dizisi,“Selvi Boylum Al Yazmalım” filminden değil, Cengiz  Aytmatov’un “Kırmızı Eşarp” adlı kitabından uyarlanmıştır.”  Yani bağlantılı olarak anacaksanız, filmden değil, Aytmatov’un yapıtından söz etmelisiniz denmek isteniyor kısaca… Bence, günümüze uyarlanması biçimiyle Aymatov’ un yapıtı daha da ayrıntısallaşarak gelişecek izlenecek süreçte, görünen o ki…
                                                                                                         
Evet, çok başarılı bölümler izledik. Ama nasıl da yorucu bir iş ?! Her hafta bir film niteliğinde bir dizi çekimi gerçekleştiriliyorsa hele!  Filmle dizi arasındaki tutarsız ve de anlamsız kıyaslamaları bırakalım da, biz somut bir olguyu, dünya ile kıyaslayalım isterseniz?! Amerika’da çekilen diziler, her bir bölümü 45 dakika dolaylarında sürüyor. Oysa bizde 90 dakika dolaylarında sürmesi zorunluluğuyla inanılmaz zor çalışma hangi koşullar altında gerçekleştiriliyor acaba?. O ne koşuşturmaca, nasıl da bir zamanla yarışmacadır, bir bilseniz?!  Oyuncuysanız şu saatte işiniz bitebilir, dinlenebilme olanağı bulabilirsiniz. Ama ya set? Onlar başka bir oyuncu(larla) başka sahnelere geçerler. Işıklar, alıcılar(kameralar) ordan oraya taşınır. En ince ayarlar yeniden yapılır. Her şey hep yeniden düzenlenir. Aksesuarlar, giysiler, yüz boyamalar yenilenir de yenilenir. “Saati günü gecesi olmayan çok ağır çalışma koşulları!” derseniz bu deyiş bile hafif kalır sanki. O zaman sorabilirsiniz: “Kim ilgilidir, kim ilgilenir böylesi bir işle?”   Bakalım… “Sahne, Perde, Ekran, Mikrofon Oyuncuları Sendikası” kuruldu yakın bir geçmişte…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir