Çetin Altan ın yazdığı Islıkçı DT İlk Kez

“ISLIKÇI”

DEVLET TİYATROLARI’NDA

İLK KEZ…

Usta Gazeteci Çetin Altan’ın yazdığı, Yunus Emre Bozdoğan’ın yönetmenliğini yaptığı “ISLIKÇI” 7 Ekim 2009 Çarşamba günü (Yarın) İRFAN ŞAHİNBAŞ ATÖLYE SAHNESİ’nde prömiyer yapacak. Dekor tasarımı Sertel Çetiner, giysi tasarımı Funda Çebi, ışık tasarımı Kazım Öztürk, müziği Fatih Veli Ölmez, dans düzeni İnsan Bengier tarafından hazırlanan oyun 8, 10, 14, 15, 17, 21, 22, 24, 28, 29, 31 Ekim 2009 tarihlerinde de izlenebilecek.

“ISLIKÇI”da, Şahin Ergüney, Meliha Savaş, Oktay Dal, Mehmet Akay, Emre Erçil, İlyas Zeki Karaca, Erdal Karakurt, Ezgi Koç, Füsun Demirden, Dilara Gürdere, Alev Arslan, Güven Türkmen, ve Ferhat Alkuş rol alıyor.

“Oyunda modern dünya olarak nitelendirilen çağda bile, maddi değerlere ulaşmak için, insanı hiçe sayan, ezen bir sistemin, son derece akıllı bir biçimde inşa edildiği, ortak çıkarlar doğrultusunda davranan insanların kimseyi düşünmeden hareket ettiği, bu yapıya çomak sokan herkesin rahatlıkla suçlanabileceği bir mekanizmanın varlığı tartışılmaktadır.”

ALINTI: MİLLİYET

7 Ekim Çarşamba 2009


  Çetin Altan Şeytanın gör dediği
‘Islıkçı’

“Dünya gözüyle görmek” diye bir deyim vardır bizde, dünya gözüyle görmek…
“Islıkçı” ilk kez, 33 yıl önce Zeki Küçümen’in yönetiminde sahnelenmiş bir tiyatro oyunu bendenizin.
* * *
Yunus Emre Bozdoğan’ın yönetmenliğinde Ankara’da bu akşam yeniden canlanıyor. İrfan Şahinbaş Devlet Tiyatrosu’nun ramp ışıklarına çıkarak.
* * *
Bendeniz de, dünya gözüyle bir kez daha “Islıkçı”yı izleyebilmek için, birazdan başkente uçacağım Solmaz Kamuran ile; yarın da döneceğiz.
* * *
O nedenle de, perşembe ve cuma günlerinin yazılarını yazma olanağı bulamayacağım için, “Şeytanın Gör Dediği” köşesi 2 gün görünmezliğe uğrayacak.
* * *
Yalanı dolanı, kahramanlığı, üçkâğıtçılığı, saflığı, koşullanmışlığı, öfkesi, aşkı, kaçamakları, krallığı, köleliği, zekâsı, esprisi, psikopatlığı, neşesi, üzüntüsüyle, İNSAN’ın “gerçeği”ni, tiyatro sanatı; ülkeler, gelenekler, kuşaklar arasındaki ayrılığı, bütünleştiriveren ortak bir platformun üstüne oturtur.
* * *
Örneğin 2500 yıl önce yaşamış olan Sofokles’in “Antigon”u, “Elektra”sı, “Kral Ödipus”u; Shakespeare’den Freud’e, Corneille’den Anouilh’a kadar kimleri ve kimleri etkilememiştir ki?
* * *
Kendi “tabu” ve “dogma”larının kutsallık kalesi içinde; bilinçli bilinçsiz, bin bir sinsilikle riyakârlığın hamurunu yoğuran ve çoğunluk olarak, bir türlü yoksullukla eziklikten kurtulamamış olan bazı yörelerde; insanlar kendi gerçekleriyle yüzleşmek istemezler.
O nedenle de tiyatro sanatı, İNSANLIĞIN ortak bir çınarı olarak yeterince dal budak salamamıştır oralarda.
* * *
Gelelim dünkü Radikal’in manşetine:
“Türkiye kadın-erkek eşitliğinde sonlarda
Bu rapor utandırdı
İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde 79. sıraya gerileyen Türkiye, kadınlara fırsat eşitliği sıralamasında da 109 ülke arasında 101. sırada gösterildi”
* * *
Acaba Türkiye’de de tiyatro sanatının, yüzlerce yıllık bir geleneği olsaydı; durum, yine dünkü Radikal’in manşetindeki tabloyu mu gösterirdi; yoksa Radikal’in manşetine yansıyan durumdan ötürü mü, tiyatro sanatı köklü bir gelenekten yoksun kaldı?
* * *
Tiyatro sahnesi, İNSANI; güncel hayattaki püskülleriyle o kadar da gülünçleştirebilir ki, ister istemez kuşkular düşer “tabu”larla “dogma”ların üstüne…
* * *
Yüksek izninizle ufak bir deneme yapmaya çalışalım.
Gazi Paşa’nın ayak bakımını üstlenmiş eski bir pedikürcünün torunu; siyasete atılmış, şöyle bir nutuk söylemeye başlıyor sahnede:
– Şayet dedem, Gazi Paşa’nın ayak tırnaklarını kesmemiş olsa; ne Sakarya Zaferi olurdu, ne Dumlupınar. Çünkü Gazi Paşa’nın ayaklarını çizmesi vuracağından, zaferlerden zaferlere asla rahat koşamazdı. Ben de öyle bir dedenin torunu olarak, milletimin bağrına uzanmış kirli tırnakları kesmek için buradayım.
* * *
Bendeniz’in “Islıkçı” tiyatro oyunu da, 33 yıl önce ilk kez sahnelendiğinde; en ön sırada oturan birkaç yüksek rütbeli militer dostun da, nedense tersine gelmişti.
Alkışlara katılmamışlar ve oyun bitmeden kalkıp gitmişlerdi yerlerinden.
* * *
Şairlere, yazarlara, ressamlara, karikatüristlere, tiyatro sanatçılarına, müzisyenlere karşı duyulan öfkeyle; onlara karşı uygulanan kahredici baskıların yabancısı değilim.
* * *
Tiyatro sanatının binlerce yıllık bahçesine, değişik bir karanfilcik uzatmaya çalışma özeni olan “Islıkçı”; kolektif bir yaratıcılığın ortak dünyasında, bambaşka bir tazelikle yeniden canlanırken; onu “dünya gözüyle” bir kez daha izleme fırsatı, şaşırtıcı bir sürpriz oldu bendeniz için.
Umarım bugünkü yeni ve önemli bazı dostların da, artık tersine gelmez.
* * *
Karşılıklı sövüp saymalar, çatışmalar, çürütmeler, öve öve şişirmeler, karalaya karalaya batırmalar; sonunda yan yana sıralanmış beyaz taşlara dönüşür…
* * *
Kala kala ne kalmışsa, İNSANLIĞIN yüreği de orada atar.
* * *
Akşam saat 20’yi heyecanla bekliyorum.
Cumartesiye tekrar buluşmak üzere…

Haber Kaynak: İleti Haber, Tolga Savaşçı
DT Basın Yayın Bölümü
Haber Düzenleme: Tevfik Yalçın evetbenim

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir