“INISHMORELU YÜZBAŞI”
ŞİDDET, ANCAK ŞİDDET İÇİN VAROLUR: “INISHMORELU YÜZBAŞI”
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun oynamakta olduğu, İrlandalı oyun yazarı Martin McDonagh (1970)’ın 2001 yılında yazdığı ve bence “in-yer-face” türünün önemli bir örneği olan “Inishmorelu Yüzbaşı (The Lieutenant of Inishmore)” başlıklı oyunu, yazarının ülkesindeki umutsuzluk ve yılgınlık döneminin temelinde yer alan nihilizm (hiççilik) düşüncesinden kaynaklanan bir yapıt. McDonagh’ın, Royal Shakespeare Company tarafından da sahnelenen bu oyunu, diğer oyunları gibi toplum “kaos”una karşı bir tepki niteliğinde. Yazar bu kara mizahında, İrlanda’da kuşaklar boyu yaşamın parçası haline gelmiş olan şiddetin ve akan kanın üzerine kurulu düzeni olumsuzlama ve eleştirme gibi yönlere de yer vermekte.
ŞİDDETİN ANLAMSIZLIĞI
Büyük amaçları için ortalığı kana bulayan INLA örgütü üyesi Yüzbaşı Padraic’in hayattaki tek tutkusu, “Arap” adlı kedisine duyduğu sevgidir. O halde, Padraic’i tuzağa düşürmenin tek yolu da kedisi olmalıdır. İrlanda’yı kurtarmaya soyunmuş Padraic’in sevgi beslediği, sevgisini gösterebildiği biricik varlık olan bu kedi, her şeyin odağındadır. Yazarın, gülmece unsurunu, şiddet ve kanın anlamsızlığı yanı sıra, nedensizliğini ortaya çıkarmak için bir araç olarak kullandığı oyunda, mizah yoluyla “Şiddet ancak şiddet için varolmaktadır” gerçeği irdelenmekte.
REJİ
Murat Karasu, “Inishmorelu Yüzbaşı”da kara komedi türüne uygun düşen bir sahneye koyma biçemi ve yöntemi geliştirmiş. Yazarın satırlarını soyut ve imgesel olmaktan kurtarıp, sahne üzerinde somut ve gerçek yaşama kavuşturmuş. Belli başlı amacı elbette “etkilemek” olan oyunu, sahne buyrukları yönünden olabildiğince özgür bırakmış. Her şeyi aslına uygun uygulamış. Tabloları özellik ve önemlerine göre iyi ayırmış. Her tümcenin uygun bir tempoda söylenmesi gereken kendine özgü coşkusunu oyuncusuna yakalattırmış. Seyircinin anlatılanı “mimetik” olarak sorgulaması yerine; anlatılanı ve nasıl, kim tarafından hangi bakış açısına göre anlatıldığını gözlemlemesini sağlamış.
DİL
Ethem Özbora’nın dekor ve kostüm tasarımı, seyirci üzerinde hiç kuşkusuz olumlu izlenim bırakıyor, Özbora oyunun başarısında hiç de küçümsenmeyecek bir pay elde ediyor. Akın Yılmaz’ın ışık tasarımı, yaratıcı düşüncenin mantıksal dizgeyle birleştirilmesinden oluşmuş. Donny’nin: “Kelle koltukta gidiyorum” repliği yazılı metinde var mı bilemiyorum, ama Mehmet Ergen’in çevirisi titiz… Ergen, Türkçe ile İngilizce arasında eşdeğerlik kurmasını bilen bir çevirmen. İki dili, dillerin yansıttığı dünya görüşünü iyi biliyor. McDonagh’ın yerel ağız gereği çokça kullandığı kaba ünlemler, Devlet Tiyatrosu izleyici potansiyeli de dikkate alınarak sanırım Murat Karasu tarafından bir hayli törpülenmiş.
OYUNCULUKLAR
Davey’de Engin Şahin, rol arkadaşı Cengiz Baykal’ı iyi gözlemlemiş, Donny ile ilişkisini öncelikle söze değil, harekete indirgemiş. Hakan Şahin, işkence gören Christy’i korkusuyla, öfkesiyle güzel işlemiş. Orkun Gülşen, Joey karakterinin hatlarını pek güzel kesinleştirmiş. İlker Akdağlı da Brendan’ı istekle, keyifle çizmiş. Can Öztopçu, oyunun oluştuğu süreçte James’e hangi öğeleri kullandıracağını iyi bellemiş. Cengiz Baykal, yarattığı fiziksel varlığın içinde duruşunu yerli yerinde belirlemiş.
Reha Özcan, Padraic’in olası tüm yaklaşımlarını araştırmış, anlamış ve oyun içinde zengin bir oyunculuk örneği sergilemekte. Padraic için fiziksel ve psikolojik yönelimlerden oluşan bir skor oluşturmuş; skorunu üstünyönelimle biçimlendirmiş.
PARLAYAN ELMAS
Ve 2011-2012 sezonunda İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı “Aşkın Sıradanlığı”nın “Genç Hanna”sı olarak mercek altına aldığım, seyrederken heyecanlandığım Deniz Elmas (1990).
Elmas’ın sahne üstü hareketleri amaç anlamı taşımıyor.
Onun hareketleri algılanabilir-uygulanabilir davranışlar sırasında akıp giden düşüncelerin, duyguların anlatımı için sanki bir araç.
Mutlaka düzeltecek, bir daha hiç bir oyunda “muhatap” yerine “muhattap” demeyecek, inanıyorum.
Deniz Elmas’a güvenimi ısrarla sürdürüyorum.
ÜSTÜN AKMEN
akmen@evrensel.net
EVRENSEL GAZETESİ