KAMUSAL ALANDA SANATIN YENİ YÜZÜ ve
THOMAS HİRSCHHORN
NEW DIMENSION OF PULIC ART and THOMAS HIRSCHHORN
Dr.Emre TANDIRLI
Özet:
Toplumlar için kamusal alanda sanat yapıtı sosyal ve kültürel bir göstergedir. Bu anlamda kimi güncel sanat yapıtlarının kavramsal yapısı çerçevesinde kamu alanlarının en uygun teşhir mekânları olduğunu söylenebilir. Nitekim Avrupa’nın büyük kentlerinde kamusal alanlar, çağdaş sanatçılar tarafından işlevsel bir sanat platformu olarak kullanılmaktadır. Günümüzde büyük etkiler oluşturabilen kamusal alanda sanat yapıtının başarısı, estetik ve plastik geleneklere yaslanarak aynı zamanda bu geleneklere karşı koyabilme cesaretinden kaynaklanmaktadır. Klasik ve alışıla gelmiş olan klişeler güncel sanatçılar için uyulması gereken kurallardan öteye geçmiş yapıtlarını üretmek için kavramsal bir çıkış noktası halini almıştır. Bu anlamda kamusal alanda sanat özellikle Thomas Hirschhorn için vazgeçilmez bir zemin oluşturmaktadır.
1. GİRİŞ
Kent sadece belli bir nüfusun yaşayıp ikamet ettiği bir yerleşim olarak görülmemelidir. Kent aynı zamanda kompleks ilişkiler bütünden oluşmuş dinamik bir sistemdir. Bu dimanizmin birebir yaşandığı yerler ise şüphesiz kamusal alanlarıdır. Bu alanlar halkın eşit ve kardeşçe bir araya gelmesini sağlayan ortak kullanım alanlarıdır. Dünyada ve ülkemizde kamusal alanlar istinasız bir şekilde bu aynı amaca hizmet etmektedirler. Sanat yapıtı kamusal alanlarda bireysel mekânlarımıza kıyasla çok daha etkin bir tüketim sürecine girmektedir.
Toplumların kültürleri ve yönetim biçimleri göz önünde bulundurulduğunda bu etkin tüketimin farklı kamusal alan anlayışlarıyla kendini gösterdiğini görmekteyiz. Buna bağlı olarak kamusal alanda sanat yapıtının ve sanatçının yeri de bu farklı anlayışlarla birebir ilişkilidir. Nitekim Avrupa ülkeleri, eski Sovyet ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş pek çok toplumda kamusal alanlar ve bu alanlardaki sanat yapıtları sosyal ve kültürel bir geleneğin göstergesi olarak görülmektedir. Bu ülkelerde kimi güncel sanat yapıtlarının kavramsal yapısı çerçevesinde kamu alanları en uygun teşhir mekânları haline gelebilmektedir. Ancak ülkemizde genel olarak kamusal alanlardan, bu anlamda yeterince istifade edilebildiği söylenemez. Ayrıca dünyadaki gelişmiş ülkelere kıyasla Türkiye’de kamusal alan sanatının sosyolojik ve kavramsal konumu toplumun ortak söylemini ortaya koyma bağlamında, maalesef yeterinde yerine oturduğunu da söyleyemeyiz. Avrupa’nın büyük kentlerinde kamusal alanlar çağdaş sanatçılar tarafından işlevsel bir sanat platformu olarak kullanılmaktadır. Toplumda büyük etkiler oluşturan çağdaş kamusal alan sanatının Avrupa’daki başarısının altında, geleneklere yaslanarak aynı zamanda geleneklere karşı koyabilme cesaretinin yattığını söyleyebiliriz.
Kamusal alanda sanat yapıtının toplum bireylerine en etkili şekilde ulaştığını göz önünde bulundurduğumuzda, tarih boyunca pek çok sanatçının yapıtında ana malzemenin mekân ve boşluk olduğunu ve buna bağlı oluşan ihtişam duygusu olduğunu görmekteyiz. Klasik ve alışıla gelmiş estetik geleneklerin bu noktada güncel sanatçılar için uyulması gereken kurallardan öteye geçerek yapıtlarını üretmek için kavramsal bir çıkış noktası olabileceğini görmekteyiz. Kamusal alan güncel sanat yapıtı için çok daha farklı bir zemin oluşturmaktadır.
2. KAMUSAL ALANDA SANATIN YENİ YÜZÜ
Kentin önemli meydanlarında tarihsel, kültürel veya siyasi içerikleriyle boy gösteren ihtişamlı anıtların halk üzerinde büyük etkileri olduğu göz ardı edilemez. Bu etki günümüzde kısmen de olsa sürerken çağdaş kamusal alan sanatının klişeleşen ihtişam kavramından vazgeçmekte olduğunu da gözlemlemekteyiz.
Kamusal alandaki sanat yapıtının yeni formlarla ve yeni sunumlarla vücut bulmasının altında yatan nedenlerden biri de kavramsal anlamda geleneklere karşı olan duruştur. Söz konusu günümüz kamusal alan sanatı, galeriler ve müzelerdeki eserleri izleyen kitleden çok daha çeşitlilik gösteren bir topluluğa hitab etmektedir. Çağdaş sanatın en önemli açılımlarından birinin de, yapıtın galerilerde alınıp satılan bir meta olmanın ötesine geçmiş olmasıdır. “Güncel sanat pratiklerinin, yapıtın da izleyicinin de biçimsel olarak tanımlanmamasının ve bir araya gelme alanı olarak kamusal alan kavrayışının da aynı şekilde maddi niteliklerden arındığını ve/veya genişletildiğini anlamış bulunuyoruz…. Bir taraftan, sanat yapıtının kendisi (geniş anlamıyla) geleneksel biçimlerden (maddi olarak) ve bağlamlarından (galerileri müzeler, vb.) kopmuştur; diğer taraftan ise, deneyim mekânları olarak tanımlanabilecek (başka) bir değişkenler takımına, yani, izleyicilik kavramları ve iletişim platformlarının kurulması ve/veya sanat yapıtının içinde veya etrafındaki, izleyicilik anlamındaki farklı çıkış noktalarına bağlı olan ve bunlara göre değişen ağlara bağlı kalmıştır.”[1]
Günümüz kent yaşamının yoğunluğu göz önüne alındığında kamusal alanda sanat yapıtı kendine özgü güçlü bir etkiye ve yoğun bir tüketim ortamına sahiptir. Evlerimizin duvarında asılı duran resimlerden veya başköşemizde yerini bulan heykellerden çok daha etkin ve yoğun bir tüketim süreci söz konusudur. Bu nedenle kamusal alanda sanat yapıtı eleştirmen Simon Sheilkh’inde belirttiği gibi özel mekânlarımızdaki koleksiyon metasından daha farklı bir boyut kazanmaktadır; “Kamusal sanat çalışması kavramı geleneksel olarak, bir sanat yapıtının sadece basitçe bir kamusal mekâna yerleştirilmesini gerektirir. Bu şekilde ve bu bağlamda yerleştirilen yapıtların özel alandaki sanattan. Yani galeriler arasında alınıp satılan, dolaşıma giren yapıtlardan haliyle farklılaşmaları beklenir. Kamusal sanat projeleri farklı bir izleyici kitlesini ve başka türlü izleyicilik kavramını gerçekten de zorunlu kılar.”[2]
Günümüz kent yaşamı çerçevesinde kamusal alanda sanatın bu yoğun ve etkin tüketimi, onun geleneksel kavramlarını ve formlarını değiştirdiğini görüyoruz. Günümüzde kamusal alan sanatında heybet ve anıtsallık kısmen sürdürülse de çoğunlukla gelenekselleşmiş olan bu klişeler yerini bazen izleyicinin de bir parçası olduğu çok farklı yaklaşımlara bırakmaktadır.
Çağdaş sanatta 1960’lardan sonra, teknolojinin hızlı gelişimiyle pek çok disiplinin bir anda ortaya çıktığını görmekteyiz. Örneğin günümüz kamusal alanında heykel yeni açılımlara girerken, heykel dışında pek çok yeni plastik uygulama da toplumun görsel tüketimine sunulmaktadır. Bunlar arasında enstalâsyonlara (yerleştirmelere), performanslara, videolara, hatta ışık gösterilerine bile rastlamak mümkündür. Bu anlamda galerilerden satın alınıp özel mekânlara taşınan sanat yapıtları ile kamusal alanlarda kendini gösteren sanat yapıtları arasındaki görsel tüketime dayalı fark dikkat çekicidir. Öyle ki sanat yapıtı bir meta olmanın dışına çıkmış, hatta kimi zaman geleneklere karşı çıkarak anlık tüketim sürecine girmiş, teşhir sırasında çekilen fotoğraflarla belgelenir hale gelmiştir. Kamusal alan yapıtının anlık teşhiri, gösteri sanatlarının kavramsallığıyla bütünleşerek, performanslar, ışık ve lazer gösterileri, geçici enstalâsyonlar gibi pek çok disiplinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Aslında bu pek de yeni sayılmayacak disiplinlere günümüz batı ülkelerinde sıklıkla karşılaşılmaktadır.
3. “HERKEZ İÇİN SANAT” ve THOMAS HİRSCHHORN
Net olarak görünen, çağdaş sanat yapıtı için kamusal alanın öncelikle kavramsal açıdan en iyi teşhir alanı olma özelliği oluşudur. Aynı zamanda güncel sanat yapıtının kavramsal olarak toplumla birebir ilişki kurmaya dayalı bir eyilimi olduğu gözlenmektedir. Öte yandan sanatçı birey ilişkisinin geleneksel plastik kriterlerine muhalefet eden eserlerin en iyi teşhir alanı da yine kamusal alanlardır. Çağdaş sanatın üretim ve tüketim aşamalarını irdeleyen Sezer Tansuğ “Herkes İçin Sanat” adlı kitabında bu konuyla ilgili şöyle yazmıştır; “Çağdaş sanatın güncel etkinlik sorunlarına yaklaşmak, soruna salt sanatçı birey açısından çözüm getirmeye çalışmak değil, kitle boyutunu da araştıran bir iş yapmaktır.”[3]
Ayrıca, Yrd. Doç. Mustafa Yüksel, Mersin üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü ve Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliğinde düzenlenen 4. Uluslararası Taş ve Beton Heykel Sempozyumu kapsamında yer alan “Kamusal Alanda Sanat” konulu panel’de şöyle belirtmektedir; “Sanat sosyal sınırları kaldırıcı ve dışlanmış insanların katılımını sağlayıcı bir araç da olabilir.”[4]
Değerli hocamızın bu söylemine çok yakın bir tavrı İsviçreli sanatçı Thomas Hirschorn da görmemiz mümkündür. Onun sanatında izleyici sanat yapıtının bir uzantısı halini almaktadır. Thomas Hirschorn gerek siyasi söylemleriyle gerek klişeleşen geleneklere karşı olan duruşuyla çağdaş kamusal alan sanatının en önemli örnekleri arasında gelmektedir. Onun kamusal alanda sanat yapıtına yüklediği kavramsal boyut çok farklı bir tüketim sürecini gözler önüne sermektedir. Burada izleyici eseri sadece görsel anlamda tüketmeyip aynı zamanda eserin aktif tüketimini, yani yağmalanıp yok edilmesini de sağlamaktadır. Sanat eserinde dahil edilmiş bir performans olarak bu eylem izleyicinin bilinçsiz bir şekilde gerçekleştirdiği bir aktivitedir.
Gündelik hayatta kullanılan, işe yarar çeşitli toplama eşyaları bantlayarak bir araya getiren sanatçı bu eşyaları belirli kamu alanında teşhir etmektedir. Oluşturmuş olduğu kompozisyonları özellikle Paris, Berlin, Zürih ve çeşitli Avrupa kentlerinin kenar mahallelerindeki kamu alanlarına yerleştirmektedir. Genelde göçmenlerden oluşan bu bölge insanı her ne kadar sanat yapıtı olarak algılasa da bu yapıtları sökerek yağmalayarak yok etmektedir. Bu eylem onun sanatın bir parçası durumundadır. “Musee Precaire” adını verdiği seriler bu tüketim sürecine en iyi örneği teşkil etmektedir.
Thomas Hirschhorn kamusal alanı sanatı için çok yerinde kullanmış ve sokakları sanatının ana malzemesi haline getirmiştir. Belirli bir süre teşhir edilen yapıtları ile sadece o yere ve o zamana ait olmanın ötesinde Hirschhorn’un eserleri herkes tarafından yoğun bir tüketim sürecine girerek hafızalarda güçlü bir kalıcılık kazanır.
Kompleks ilişkiler bütünden oluşan kentin kamusal alanları güncel sanatçılar tarafından yeni boyutlar kazanmaktadır. Thomas Hirschhorn’un eserleri gibi nice güncel sanat yapıtı, kavramsal boyutu itibarıyla kamusal alanlar en uygun teşhir mekânları haline gelebilmektedir. Kamusaldaki sanat yapıtının alışılagelmiş geleneklerinden uzaklaşma ve yeni yüzüzünü net bir şekilde görebilme anlamında Hirschhorn’nun eserleri bizlere yepyeni kavramsal açılımlar sunmaktadır.
Ögrt. Gör. Dr. Emre TANDIRLI
Beykent Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümü
Kaynakça
SHEİLK, Simon, “Anstelle der Öffentlichkeit? Oder: Die Welt in Franfmenten,” (“Kamusal Alanın Yerine Ne mi? Ya da, Parçalardan Oluşan Dünya”), Kritik der Kreativiat, yay. Haz. Gerald Raunig ve Ulf Wuggenig (Viyana: Turia + Kant, 2005), ss. 80-88’de yayınlanmıştır. Metin, yazarın izniyle Türkçeye çevrilmiştir. Bu makalenin yer aldığı kaynak: “Olasılıklar, Duruşlar, Müzakere, Güncel Sanatta Kamusal Alan Tartışmaları”, Santralistanbul, İstanbul, Bilgi Üniversitesi yayınları, 2007, İstanbul
TANSUĞ, Sezer, “Herkes İçin Sanat”, Altın Kitaplar Yayınevi, 1982, İstanbul, s. 24
YÜKSEL, Mustafa, (Mersin üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü öğretim üyesi), 4. Uluslararası H. Gezer Taş ve Beton Heykel Sempozyumu” kapsamında 28 Kasım 2006 tarihinde “Kamusal Alanda Sanat” konulu panel
[1] Simon Sheilk, “Anstelle der Öffentlichkeit? Oder: Die Welt in Franfmenten,” (“Kamusal Alanın Yerine Ne mi? Ya da, Parçalardan Oluşan Dünya”), Kritik der Kreativiat, yay. Haz. Gerald Raunig ve Ulf Wuggenig (Viyana: Turia + Ka
nt, 2005), ss. 80-88’de yayınlanmıştır. Metin, yazarın izniyle Türkçeye çevrilmiştir. Bu makalenin yer aldığı kaynak: “Olasılıklar, Duruşlar, Müzakere, Güncel Sanatta Kamusal Alan Tartışmaları”, Santralistanbul, İstanbul, Bilgi Üniversitesi yayınları, 2007, İstanbul
[2] Simon Sheilk, “Anstelle der Öffentlichkeit? Oder: Die Welt in Franfmenten,” (“Kamusal Alanın Yerine Ne mi? Ya da, Parçalardan Oluşan Dünya”), Kritik der Kreativiat, yay. Haz. Gerald Raunig ve Ulf Wuggenig (Viyana: Turia + Kant, 2005), ss. 80-88’de yayınlanmıştır. Metin, yazarın izniyle Türkçeye çevrilmiştir. Bu makalenin yer aldığı kaynak: “Olasılıklar, Duruşlar, Müzakere, Güncel Sanatta Kamusal Alan Tartışmaları”, Santralistanbul, İstanbul, Bilgi Üniversitesi yayınları, 2007, İstanbul
[3] Sezer Tansuğ, “Herkez İçin Sanat”, Altın Kitaplar Yayınevi, 1982, İstanbul, s. 24
[4] Yrd. Doç. Mustafa Yüksel, (Mersin üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü öğretim üyesi), 4. Uluslararası H. Gezer Taş ve Beton Heykel Sempozyumu” kapsamında 28 Kasım 2006 tarihinde “Kamusal Alanda Sanat” konulu panel.