MASALLARIN DUVARLARI YÜKSEK OLUR: “PERİ DEVDEN KORKUYOR”
2012-2013 sezonunda İstanbul'da “neşrü neva” bulan Tiyatro Kartela, İranlı yazar Abbas Hekim'in Mehmet Kanar’ın dilimize kazandırdığı ''Peri Devden Korkuyor'' adlı öyküsünden Özgür Erkekli'nin uyarlayıp yönettiği, Zeynep Erkekli ve Gözde Çetiner'in rol aldığı oyunu sahneliyor.
''Peri Devden Korkuyor'', bir baba-oğul’un masallara ilişkin konuşmasıyla başlıyor. Konuşma, masalsı biçem içinde otuz beş dakika sürüyor. Oyun sürerken Oğul’un, masalları babasından daha önce pek çok kez dinlediği anlaşılıyor. Ama öyküde masal anlatılmıyor, masaldan sadece söz ediliyor. Çünkü babanın, oğlunun sorularına yanıtları, bir anlamda yaşam hakkında kendi kendine konuşması anlamını taşıyor.
İYİLER-KÖTÜLER DÜNYASI
Özgür Erkekli’nin ''Peri Devden Korkuyor'' uyarlamasıyla, benim adını (ne yazık ki) hiç duymadığım, tüm ansiklopedik araştırmalarıma karşın hangi dönemde yaşadığını dahi bulamadığım Abbas Hekim ile beni/bizleri tanıştırmasına teşekkür etmem öncelikle “farz” oluyor, ama oyunu izlerken amaçlandığı gibi kendimi masalların iyiler-kötüler dünyasında bulamadığımı da itiraf etmem gerekiyor.
Abbas Hekim’in anlattığı, bilinmeyen bir zamanda geçen, inandırıcı hiçbir öğesi bulunmayan masalın anlatımında, Özgür Erkekli black-out’larla sekize böldüğü oyunda izleyenin dikkatini çekmek için kullandığı, sahnenin iki ucunda duran iki valizden çıkan ve oyuncuların çekerek çıkardıkları sonra da sürükledikleri birbirlerine düğümlenmiş gömlek-pantolon esprisi de hiç anlaşılmıyor.
SEZİNLEYEMEMEK
Betimlemeler ve soyutlamalar seyirciye geçmediği gibi oyuncular için de itici güç oluşturmuyor. Dramatizasyon duygu iletmiyor, iki oyuncunun stilize devinimleri izleyenin beyin kıvrımlarını iğnelemiyor. Seyircinin birleşik tepkisi oluşmuyor, Özgür Erkekli gibi deneyimli bir tiyatrocunun bilinçli zihinlerden birleşik tepkinin kolay elde edilemeyeceğinin ayırtında olmayışı doğrusu beni şaşırtıyor.
Bir gerçek daha var ki, tiyatro bugüne değin her dönemde yalnızca dil olmaktan daha fazlası olmuş.
Dil kendi başına okunabiliyor, ancak gerçek tiyatro yalnızca sahnede açıkça görülüyor.
Kusura bakılmasın, kimse kırılmasın, ama anlatılmak istenilen oyunun ana öyküsü yakalanamıyor; ana öykü yakalanamayınca, ana öykü dışında kalması olası parçalara ulaşılamıyor; parçalara ulaşılamayınca görünenin dışında bir başka gerçeklik olabileceği sezinlenemiyor.
OYUNCULUK
Oyunculardan Gözde Çetiner, narin görsel ve yüzsel aygıtını kas bağlamında tüm denetimsizliklerden, sistematik temrinler sonucu kazanılmış karşıt alışkanlıklardan başarıyla koruyor.
Benim tiyatro oyuncusu olarak gözdelerimden Zeynep Erkekli istek, kesintisiz aksiyon, yani çabalama ve elde etme üçlüsünü birlikte ele alarak ve de kotararak, rolünü coşkusal olarak yaşamanın yaratıcı sürecini oluşturmayı başarıyor.
Zeynep Erkekli, sahne üzerinde devinimsizliğin bile bir eylem olduğunun bilinci içinde.
Geride kalan gerçek, yani perinin devden korkması, beni pek ilgilendirmiyor.
Üstün AKMEN
akmen
EVRENSEL GAZETESİ