Refet Angın ve Küçük Klarnetçi Kız

Refet Angın ve Küçük Klarnetçi Kız

Tevfik Yalçın

  

Yıl 1988 ve iki kızımdan büyüğünün ilkokul dördüncü sınıfta; öğretmeni ile büyük sorunları var. Her çocuk gibi kızım da müziği çok seviyor ve sevmenin ötesinde Devlet Opera Balesi Çocuk Korosu’nun sözleşmeli sanatçısı. Devlet, kızımla yaptığı sözleşme de “… Bundan sonra Kamucan Yalçın bu sözleşmede sanatçı olarak anılacak.” Diyor. Oyunlarda çocuk sanatçı olarak oynadıklarında yevmiye de alıyorlar ve ayrıca devlet sigorta da yaptırıyor.

Kızımın, bu ikinci okulu. İlk yıl okuduğu okul tam bir gecekondu okulu. Çocukları teneffüste bahçede oynarken izlemek büyük üzüntü veriyor; çocukların yüzde doksanının ayakkabı sorunu var… Kızımın sıra arkadaşı; bir temizlik işçisinin oğlu Ahmet. Kızım arkadaşını çok seviyor. Ahmet ne zaman yeni bir kaleme sahip olsa; kızıma “Kamucan, gel kalemlerimizi ölçek!” diyor. Kızım, okulunu da öğretmenini de çok seviyor. Okulunda 1. Sınıflar içinde ilk okumayı yazmayı söken çocuk, en iyi ödev getiren çocuk, bir de sınıf başkanı. Okula bir gidişi var; her sabah bu başarıların karşılığı olan rozet, pazubant, plastik kravatını takarak gidiyor; tam bir kahraman gibi. Sınıf öğretmeni, bizi okula çağırdı ve öğretmenler için hazırlanan kitaptan fotokopi çektirip, kızımıza ayrı bir program yaptığını ve arkadaşlarının seviyesinin yükselmesini bekleyerek zaman kaybetmemesi için bizi de bu işte görevlendirdi. Her şey yolunda… Ama değil! Bir sorunumuz var. Kızımın sınıfında dayanılmaz bir koku var. Karım bu kokunun peşine düştü; sorunu çözecek. Çözemiyor!.. Günaşırı sınıf sabunlu sular ile yıkanıyor, kendi gidemezse kadın tutuluyor, okul görevlilerinden yardım isteniyor ama sorun çözülmüyor… Karım çıldıracak… Uzun araştırmalardan sonra suçlu bulundu ve kokunun kaynağı, daha doğrusu nedeni anlaşıldı. Çocuklar, beslenme çantalarını  kaloriferin üstüne koyuyorlar. Başka koyacak yer yok ve beslenmeleri orada kalorifer sıcaklığında demleniyor… Hemen marangoz çağrıldı, özel raflar yaptırıldı, sınıf kısa süre içinde badana yaptırıldı, çocukların masa örtüleri her hafta bizde yıkanırdı onlar yenilendi ve o yıl böylece okul bitti, kızımız ikinci sınıfa geçti. Geçti ama karım ikinci yıl için bu uğraşı yeniden göze alamadı, kızımızı bu okuldan aldı ve başka bir okula yazdırdı. İkinci yıl da biz anlamadan geçti ve kızım üçüncü sınıf öğrencisi oldu…. İşte ciddi olarak okulu ve öğretmeniyle sorunları bu dönem başladı…

Sınıfında bir oğlan çocuğu var; her matematik yazılısı yapılacağı gün otomatiğe bağlanmış gibi hastalanıyor, bu çocuğun sınavını; öğretmen ertesi gün yapıyor ve çocuk sınıfın en yüksek notunu alıyor. Kızım, bu kepazeliği fark etmiş durumda…

Kızımın öğretmeni; müzik derslerinde sınıf şarkı söylerken Devlet Opera ve Balesi Çocuk Korosu sanatçısı kızımı “ Kamucan sen sus! Söyleme!.. Senin sesin cırtlak çıkıyor.” Diye susturuyormuş. Kızım da susuyormuş, arkadaşları şarkı söylerken o, susuyormuş… Ancak başka bir erkek öğretmen, kızımın çocuk korosu sanatçısı olduğunu öğrenmiş ve her müzik dersinde kızımın öğretmeninden izin alarak; müzik derslerini, sınıfında kızıma yaptırıyor ve kendisi öğretmen odasına gidip çayını kahvesini içiyormuş…

Bir gün kızım “Baba, Kenan Evren bizim okula gelir mi” diye sordu.O yıllarda Kenan Evren okulları ziyaret eder; öğrencilerin sorunları dinlerdi.  Ne yapacaksın diye, bu kez ben sordum. Tüm sıkıntılarını anlattı… Bilmiyorum gelir mi? Yazabilirsin, mektup yaz dedim. Mektupla bu işin olmayacağını düşünmüş ve onaylamadı. Okul müdürüne git. Onunla konuş dedim. “Beni dinlemez, sınıfıma kovalar…” dedi. Anlaşılan kızım; Milli Eğitim’in ilkokullarda nasıl işlediğini çok iyi biliyordu. Bu sıkıntı devam ederken; notlarında düşmeler oldu. Okula olan ilgisi azaldı… Yine, bir gün geldi ve “ Öğretmenimden nefret ediyorum!” dedi. İnanılacak gibi değil, bir ilkokul üçüncü sınıf öğrencisi kız çocuğu, bayan öğretmeninden nefret etsin… Aynı okulda kız kardeşi de ikinci sınıf öğrencisiydi ve hiç de böyle sorunlar getirmiyordu…

Çok üzüldük. Bu sorunu çözmemiz gerekiyordu ama okul yönetiminin bu sorunu çözemeyeceğine karar verip; İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün Rehberlik araştırma Merkezine başvurduk ve ailece sıkıntımızı anlattık… Bizi ilgiyle karşıladılar uzman rehberler. Ne okuldan yana ne de kızımızdan yana bir tavır belirlemeden dinlediler ve önce kızımıza zekâ testi yaptılar, daha sonra kardeşi de yanımızdaydı onu da teste aldılar. Sonuçlar çok mükemmeldi. İlkokul üçüncü sınıftaki kızımın matematik düzeyi ortaokul birinci sınıf düzeyinde çıktı. Puanı çok yüksek çıktı, inanılacak gibi değildi…

Anaokuluna gittiklerini söyledik; bu nedenle aldıkları toplam puandan gereken puan indirimlerini yaptılar ve yine de çok yüksek bir puan vardı ortada. Kızımızın düzeyinin; sınıf düzeyinden yüksek olduğu ve özel program yapılarak okula gönderileceği ve öğretmenin bu programı uygulayacağını ve konuyu izleyeceklerini söylediler. İçimize biraz olsun su serpildi ama kızımın “Öğretmenimden nefret ediyorum !”sözleri sürekli içimde bir yara olarak kanamaya devam etti.

Sonra ne oldu? Bir şekilde çalıştığım bankanın Liseler Arası Münazara Günleri etkinliğinde yolum Refet Angın'la kesişti. Bir efsane olarak adını duyardım. İstanbul Valiliği'nde özel bir odası olduğunu, bu aralar Milli Eğitim Bakanı adına Bakan Danışmanı olarak görev yaptığını biliyordum. Çalışma odamda konuk ettiğim ve baş başa kaldığımız bin anda; kızımın ve ailemizin bu özel sorununu baştan aşağı Refet Angın’a anlattım.

Dikkatle dinledi. Ne okul ve öğretmen ne de kızımın olaylar karşısındaki tutumu konusunda hiç bir yorum yapmıyordu. “Refet Hanım, her şeyi kabul ediyorum ama çocuğumun; öğretmenimden nefret ediyorum, sözünü mantığım almıyor! Ne yapacağımızı şaşırdık?!. Sözlerim karşısında; Birden gözleri büyüdü ve emredercesine: “ Olmaz yavrucuğum, çocuğ
unu o okuldan alacaksın” deyip kestirip attı. İtiraz edecek oldum: Okulu bitirmesine bir yıl var, dayanırız… Hem kardeşi de aynı okulda, ablası ayrılırsa yalnız kalır, üzülür bir de kardeşiyle de uğraşmak durumunda kalırız itirazlarıma; sert bir tavır la: “ Yok yavrucuğum! O okuldan alacaksın! Yoksa çocuğun okulunu mutsuz bitirir. Bu olmaz. Okullar açılınca beni arayacaksın, ben size bir okul önereceğim ve yeni okulunda okuyacak ve okulunu mutlu bir şekilde bitirecek” dedi. Yineleyerek kendisini okullar açılınca hemen aramamı otoriter bir tavırla belirtti.

O yaz çok güzel geçti. Bu olaydan kızımıza hiç söz etmedik. Okulların açılma tarihi yaklaştı. Okulların kayıt işlemlerini sürdüğü günlerde; Refet Angın’ı, sonuçtan pek ümitli olmadan aramaya karar verdim. Telefonu kaldırdım ve Valiliği aradım; Refet Angın ile görüşeceğimi söyledim; şıp diye bağladılar. Acaba hatırlayabilecek miydi? Kendimi tanıtım, sorunumu anlatmama fırsat vermeden konuyu o bana hatırlattı. “Ben, seni bir hafta içinde arayacağım yavrucuğum; benden haber bekle ..” dedi. Bir hafta dolmadan Refet Angın, beni aradı, “Sizi göndereceğim okul müdürü bayandır. Gidin selamımı söyleyin. Sizi, benim gönderdiğimi söyleyin; O, ne gerekiyorsa yapacak!” Okul Kadıköy Feneryolu'nda çok iyi bir okuldu. Kızımızın karnelerini, Çocuk Korosu Konser bültenlerini içeren bir dosya hazırlayıp, karım okula gitti.

Bayan okul müdürü; tüm yoğun çalışmasına karşın bekletmeden karımı kabul etmiş ve “Refet Hocamızın isteği bizim için bir emirdir” demiş. Okulundaki sınıflar altmışar kişiymiş ve çok kalabalıkmış. Kaydını hemen yapabilirmiş ama araştırıp; kızımızın öğrenimine başarıyla devam edeceği bir okul ve öğretmeni seçmesine izin vermemizi istemiş. Biz de öyle yaptık. Bayan müdür kısa sürede bizi aradı ve okulu, öğretmenini söyledi. Kızımızın kaydını önerilen okula hiçbir sorunla karşılaşmadan yaptırdık ve öğretmeniyle de tanıştık. Kızımız, ilkokul  beşinci sınıfını bu okulunda okuyarak; öğretmenini çok severek ve okulunu mutlu bir çocuk olarak bitirdi… İlerleyen yıllarda kızımız sırasıyla; Göztepe Ortaokulu, İstanbul Avni Akyol Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi müzik bölümünü, liseden sora Marmara Eğitim Fakültesi Müzik bölümüne girdi ve dördüncü yılında jazz okumak için Bilgi Üniversitesi’ni burslu olarak kazandı ve başarıyla bitirdi. Şimdi O, yaşamına bir sanatçı olarak başarıyla devam ediyor…

Bu olayı yaşadığım yılarda Refet Angın yetmiş iki yaşındaydı. Öğretmenlik mesleğindeki yüksek konumu ve kendisine bir efsane olarak bakılmasının, sorunları çözmedeki yaklaşımının küçük bir kanıtı; bir ilkokul öğrencisinin yaşamını nasıl güzelleştirdiğinin somut örneğidir. Refet Angın 31 Ocak 2010 tarihinde aramızdan ayrıldı. Ben, inanıyor ve biliyorum: Yüz binlerce Refet Angın; Milli Eğitim saflarında ellerinden geleni yapıyor ve çalışıyor. Önümüz bu kadar aydınlıksa, çocuklarımız “öğretmenlerinden nefret etmiyorsa” gelinen noktadaki bu büyük başarı; onların çabalarının bir sonucudur…

Teşekkürler sevgili öğretmenimiz Refet Angın, sonsuz teşekkürler… Seni Unutmayacağız!

Tevfik Yalçın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir