> Özgeçmiş > Tablolar > Freeline |
SANAT YAZILARI
"Buluşma Noktası Çorum"
Resim Sanatının Önemi, Kısaca Sanat’ın tanımı: “…yüksek duygu, yüksek düşünce ve yaratıcılık…” öğelerini içinde toplayan bir eylemdir, diyebiliriz. Güzel sanatları; el sanatlarından ayıran temel ayrım da budur. “Sanatçı kim?” sorusunun yanıtı ise; “bu işlevi yerine getirendir”. Bu genel sanat tanımlamasının yanı sıra daha değişik bir yaklaşımla öznel bir tanıma gidebiliriz. Sanat: İnsanın duygu, düşünce, sezgi, bilgi ve becerisini; şifreleyerek enerjisine yükleyip maddeye aktarmasıdır. Bu madde bez tuval ise; resim, taş ise; yontu, nota ise; müzik olacaktır. İnsanların ortaya çıkan bu yapıtlardan hoşlanması, satın alarak ona sahip olması için sanatçının şifrelediği enerjisini çözmesi gerekmektedir. Bu noktada şifrenin çözümüyle izleyici; sanatçının sezgi, bilgi duygu ve düşüncesindeki “yüksek” diye nitelediğimiz değere ulaşacaktır. Bir Van Gogh tablosundan insanların farklı izlenimler bulmaları, hoşlanmaları, severek duvara asmaları bu sonuca dayanır.Sanat eserlerinin bir ticari mal ve yatırım olarak düşünülmesi; bir ekonomik gerçekliğin doğruluğunda, bizim konumuz dışında olup o bir ticari iştir. Tüm sanat türleri içinde insanın en hızlı algıladığı sanat türü resim sanatıdır. Bizlerin renk diye algıladıklarımız (sarı, kırmızı, yeşil vb.) fizik bilimi açısından birer dalga boyu veya parçacıktır. Kısaca; göz, renkleri dalga boyu veya foton (parçacık) olarak görür. Yine beyni olan her canlı; renkleri ayrı dalga boylarında görür. İnsanın 400-600 anometre dalga boyunda gördüğü renkleri; kuş türünden baykuş daha yüksek düzeyde görür. Kısaca baykuşun renk gördüğü söylenemez. Yine insan gözü objeleri ters görür. Bir ağaca baktığımız zaman; göz ağacın kökünü havada görür. Bu ters görme işlemini ancak beyin düzeltir. Bu nedenle resim sanatının başında olan gençlerin yaptıkları çalışmaları zaman zaman ters çevirip bakmaları çok yaralı olur. Özellikle hava perspektifi açısından bu çok öğretici bir yöntemdir. “Buluşma Noktası Çorum Karma Sergisi”ndeki bir tabloyu izleyen seyirci; saniyede 300 bin km hızla bu tabloya bakar ve algılar. Bu hızı başka hiçbir sanat eserinin izlenmesinde göremeyiz. Örneğin bir heykel; üç boyutlu bir yapıttır. Onun hakkında bir yargıya varabilmek için önünden, arkasından, sağından ve solundan izlememiz gerekmektedir. Kısaca heykelin etrafında dönmemiz gerekir. Bir tiyatro oyunu ortalama bir saatin üstünde izlememiz gerekmektedir. Bir bale ve opera eseri için daha çok süre gerekebilir… İşte resim sanatının gücü, gizemi ve zorluğu buradan kaynaklanmaktadır. Karşısına geçip seyrettiğimiz zaman; o sanat eseri, arkasından baktığımızda ise; bir bez parçası, bir kağıt ve kartondan başka bir şey değildir. Resim sanatı; insanlığın gelişiminde temel olmuştur. Yazı, resim sanatına dayanır. MÖ. 4000 yıllarına dayanan yazının bulunuşu (Sümer ve Mısır) insanlığın gelişiminde en büyük katkıyı yapmıştır. Yaşadığımız Çorum topraklarından bir örnek vermek gerekirse: Bu toprakların ilk sahibi olan Hatti’ler çok güçlü bir uygarlık kurmuşlardı. Ancak yazıyı bulamamış olmaları ve diğer gelen kavimlerin yazı ile bu topraklara gelmeleri sonucunda o büyük Hatti uygarlığı yıkıldı ve onun yerine yazıya egemen Hitit Uygarlığı geçti. Hattiler bir yerde esir toplum oldular. Bu konuda ülkemizin yetiştirdiği ve alanında dünya çapında bir otorite olan Ekrem Akurgal’ın kitaplarının incelenmesi çok yararlı olur. Yine Osmanlı döneminde matbaanın çok geç gelişmesi de buna benzer sonuçlar yaratmıştır. Günümüzde bilgisayarın ve internetin de ihmal edilmesi, yeterince kullanılmaması da çok olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ancak devletimizin bu konudaki kararlı tutumu sonucu; bu teknoloji, istenilen bir teknoloji olarak kullanılmakta ve uygulanmaktadır.. Özel sektörümüzün bu konudaki gelişmesi, öncü rolü; gelecek açısından çok umut vericidir. Resim Sanatında eğitim gerekli midir? Akademisyen mi olmak gerekir., naif olmak mı gerekir? Okullu mu iyi resim sanatçısıdır, alaylı mı iyi sanatçıdır? Bu sorunun bize göre yanıtı; resim sanatı günümüzde bir bilimsel eğitimdir ve bu eğitim örgün bir eğitimdir. Günümüzde Van Gogh gibi kulak keserek bir yere varılamaz. Bilgi çağında; bilgiyi yok sayarak yüksek değerde estetik ürünler yaratmak neredeyse olanaksızdır… Ancak bu sonuç bizi şu yanlışa götürmemelidir: İlle resim yapmak için bir okul bitirmek veya resim yapma hakkı yalnız akademisyenlerin elindedir demek çok yanlıştır. Zaten çağdaş resim sanatı bize askerlerimiz tarafında 17. yüz yılın sonlarında Askeri Mühendis Okulu aracılığıyla gelmiş ve daha sonra okullarda ders olarak okutulmuştur. Bunun sonucu Türk Resim sanatı içinde bir Asker Ressamlar kuşağı oluşmuştur. Halil Paşalar, Şeker Ahmet Paşalar, Hoca Ali Rıza ve Hikmet Onat, birer askerdiler. Daha sonra Osman Hamdi tarafından Sanayi Nesfise; daha sonra Güzel Sanatlar Akademisi ve bugün Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi adlarını alan yüksek okul kurulmuş ve çağdaş ve evrensel boyutta sanat eğitimine geçilmiştir. Benim araştırmalarıma göre 1881 tarihinin çok çarpıcı üç başlangıcı vardır. Bu yıl içinde Atatürk doğmuş, ikincisi Osmanlı Duyunu Umumiye ile iflasını istemiş ve batılılar; Osmanlı Maliyesine el koymuş ve yine Maliye nezaretinin bir odasında Osman Hamdi’ye bir oda vermiş, ödenek ayırılmış ve sanayi Nefise Okulunun kuruluşunu yapması istenmiştir. Çöken bir İmparatorluk! Gözlerini dünyaya açan bir kurtarıcı; Atatürk ve toplumun modern sanat isteğinin göstergesi olarak Güzel Sanatlar Yüksek okulunun kurulma çabaları… Yakın zamanda yayımlanan bir roman var: “Benim Adım Kırmızı”. Yazarı Orhan Pamuk. Bu kitabı kısaca özetlersek; Osmanlı toplumunda resim sanatının neden geri kaldığı ve bu konuda neden bu denli zaman kaybettiği görülecektir. Kitabın yazılış tekniği biraz macera romanı gibi görünse de; Orhan Pamuk’un araştırmalarında altı yılı alan önemli bir yapıt olarak görülmektedir. Özellikle Osmanlı nakkaşlarının o ilginç yaşamları, perspektif ve anatomiyi bilmemelerinin sonucunda sanattaki kısır döngülerini okumak ve buradan yeni sentezlere gitmek…Önemli bir yapıt, sanat severlere önerir; Türkçe, resim ve sanat tarihi öğretmenlerimizin dikkatine sunarım. Bugün, başta Üniversitelerimizin Güzel Sanatlar Fakülteleri, Eğitim Fakülteleri içinde resim öğrenimi yüksek düzeyde yapılmaktadır. Ancak bundan on yıl önce çok önemli bir adım atılmıştır ki o çok önemlidir. Bu adım: Anadolu Güzel Sanatlar Lisesidir… Bu gün sayıları 22 olan bu okulların ilki İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesidir. (2005 yılı olarak sayıları 55) Bu yıl 10. kuruluş yılını kutlayacak olan bu okulumuz dört yıllık bir öğretim programına sahiptir. (Avni Akyol Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi) Türkiye ilk kez on dört yaşındaki çocuklarına sanat eğitimine başlatma fırsatını yakalamıştır. Buluşma Noktası Çorum Karma sergisinin sekiz sanatçısından altı tanesi İstanbul Güzel Sanatlar Lisesini bitirmiş gençlerdir. Bu gençler, gelecekte, batının sanat konusundaki çifte standardını yıkacak, insanımızın bu konudaki hakkının yenmişliğini geri alacak sanatçılardır. Bu gençler, toplumun her kesimi tarafından desteklenmelidir. Bilinmelidir ki sanat eğitimi çok zor, pahalı ve uzun zaman isteyen bir eğitimidir… Atatürk’ün sanat ve sanatçı konusundaki kararlı görüşleri yeniden hatırlanmalıdır. Sanatta iki boyut olan Resim Sanatının insanlık adına görevi devam etmektedir. Batının içine düştüğü hazır yiyicilik ve yaratamamadaki geldiği nokta ve onun sonucunda geleceği karartma çabaları boşunadır. Resim sanatı hep var olacaktır. Ne zamana kadar? Işık yeryüzünde olduğu sürece… Renk, ışık demektir.
Tevfik YALÇIN |