Şair Didem Madak’ı kaybettik…
Bir süredir kolon kanseri tedavisi gören Didem Madak’ı 23 Temmuz 2011 tarihinde Kaybettik. Cenazesi 25 Temmuz 2011 tarihinde Şişli Camiinde kılınan öğle namazından sonra; Edirnekapı Mısırtarlası Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Didem Madak: 8 Nisan 1970 Yılında doğdu. İlköğrenimine Uşak Gazi İlkokulu’nda başladı ve daha sonra İzmir Bornova Kars Halil Atilla ilkokulunda tamamladı. Orta ve lise öğrenimini İzmir Suphi Koyuncuoğlu Lisesi’nde tamamladı. Yükseköğrenimini; İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tamamlayan Didem Madak 2003 yılından itibaren İstanbul Eczacılar Odası Hukuk Müşavirliğinde hukuk danışmanı olarak çalışmaktaydı. Timur Çelik ile evli olan Didem Madak’ın üç yaşında Füsun adında bir kızı bulunmaktadır.
Didem Madak’ın şiir Kitapları:
Grapon Kağıtları 2001 Remzi Kitapevi Şiir Ödülü
“Ah”lar Ağacı 2002
Pulbiber Mahallesi 2007
Didem Madak aynı zamanda, Wayne Miller ve Kevin Prufer’ın yayıma hazırladığı New European Poets adlı antolojide İngilizcesi yayımlanan “Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım!” şiiriyle Türkiye’yi temsil etmiştir.
Didem Madak Şiirlerinden seçkiler:
Siz Aşktan N’anlarsınız Bayım? |
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Alt katında uyumayı bir ranzanın Üst katında çocukluğum… Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım! Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Süt içtim acım hafiflesin diye Ben işte miraç gecelerinde Kimi gün öylesine yalnızdım Siz aşkı ne bilirsiniz bayım |
Annemle İlgili Şeyler |
Sevgili Anneciğim Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda Kocaman bir dağ lalesi gibi Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran. Şimdi mucizevi bir yerdeyim Mavi saçlı bir Tanrı gibi severdim Burdur gölünü Kış başında bir ton kömür yığarlardı kapıya Senin şarkıların aç kuşlara buğday saçardı. Ben bu eve Muc’un ucuz evi diyorum.Yokluğunda böyle oldum. Şimdi mucizevi bir yerdeyim NOT: Ölen her kadın için bir şiir yazdım. |
MAHALLEDE BOMBA PATLIYOR |
Mahallemizde bomba patladı Martılar çok uçtular Mahallemizin çığırtkan gözyaşları olup havaya saçıldılar Bu bir çocuk romanıydı, artık anlaşılmıştı… |
Orhan Kahyaoğlu, “Modern masal tadında şiirler”, Radikal Kitap Eki, 4 Mayıs 2007
Didem Madak, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan şairlerin nadir iyilerinden biri. Özellikle, 1980’li yıllarla birlikte beliren farklı şiir çizgilerinin çoğu ortak bir paydada buluşmuştu: yoğun imgecilik. İkinci Yeni şiirinin bunda tabii ki payı vardı. Ancak, modern gelenekçi çizgiler olsun, Divan şiirini çağdaş bir kimliğe dönüştürmek isteyenler olsun ya da bunlara hiç bağlanamayan farklı şiir çizgilerinin çoğu etkili bir imgeciliğin izini sürdüler. Madak’ın 1995 ilkbaharında yayımlanmaya başlayan şiirleri sınırlı da olsa bir grup şiirsever için ilgi odağıydı. Gündelik dil, gündelik hayat tüm içtenliği, çocuksuluğuyla; kendine özgü ironisi, eğretilemeleri ve imgeleriyle şiirde inanılmaz bir duruluğu, insanın hallerini su yüzüne çıkarmıştı. Mükemmel şiirler miydi bunlar? Belki değil. Ama, Madak, farkına fazla varmadan şiire inanılmaz bir hakikiliği taşıyordu. Yıllar geçtikçe yoğunlaştı, olgunlaştı bu şiir. Çekiciliği, şiirlerin duruluğuydu. 2000’de çıkan Grapon Kağıtları adlı ilk kitap bir bütün olarak okunduğunda, çocuksuluğu, sıradanlığı içinde barındırırken; hem Garip şiirini sevenleri, hem de İkinci Yeni şiirine tutkuyla bağlı şiirseverleri aynı oranda hoşnut etmişti. Bu şiirin temel ayrıcalığı, kendine özgülüğü oldu.
Madak, ikinci şiir kitabı Ah’lar Ağacı‘nda kendine ait bir şiir kıvamını, rengini belirginleştirdi. Şehirli insanın günübirlik söylemi, dildeki sıradanlığı hatta şehir argosunun bile açık izleriyle karşılaşıldı. Çocuksuluk, evin gündelik, sıkıntılı hayatı ve ruh halleri bu kitaptaki şiirlere tam anlamıyla sinmişti. Hüzün, sıkıntı bu şiirlerde artık dibe çökmüş gibiydi. Hakikilik hep çocuklukta, çocuksuluktaydı şair için. Sevinmek nedense hep yedi yaşında diye bir dizeyle bile karşılaşılmıştı. İkinci kitabıyla birlikte, şairin bu şiirinde kendine has anlatımcılığı, sınırlı da olsa bir öykülemeciliğe dönüşüyordu. Zaten şiirde, bu özellikleri kullanmadan sıradan hayatın gizil izlerini sürdürmek son derece zordu.
Öykülemeci şiir
İlgiyle izlenen bu şairin, kısa süre önce üçüncü şiir kitabı çıktı: Pulbiber Mahallesi. Madak’ın önceki kitaplarında devamlı hissedilen çocuksuluk, masalımsı hava, bu yeni kitapta bambaşka bir kimlikle ortaya çıkıyor. Madak, bu kez bağımsız yazılmış şiirleri bir araya getirmemiş. En azından tüm şiirleri bir kitap bütünlüğü içinde kurgulamış; ortaya onbeş şiir-bölüm-den oluşan bir yapıt çıkmış. Madak’ın önceki kitaplarında yer alan bazı özellikleri geri plana çekilirken, bazıları belirgin bir biçimde öne çıkmış. Örneğin, bu kitap, öykülemeci bir şiir diline yaslanıyor. Daha da önemlisi bu dil ve kurmacadan hareketle Madak bir ‘modern masal’ kaleme almış. Bu şiirde kozmopolit kent hayatının insana, bu insanların evine taşıdığı gerginlik ve kaosun izlerine hep rastlanıldı. Bu modern masalda ise söz konusu özellik tüm kitaba yayılmış. Sıkışıp kalan, yalnızlaşan, yabancılaşan insan farklı kahramanlar, semboller yoluyla kitaba yedirilmiş. İlginç metaforlarla yüz yüze kalınmış. Şiirlerden birinde Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanına gönderme yaparken, bir şiirin başında yine Atay’ın Tehlikeli Oyunlar romanındaki trajikomik kahramanı Hikmet Benol’dan alıntı var. Ya da bir Sabahattin Ali öyküsü ve kahramanından izler. Bu küçücük kesitleri anımsatmamızın nedeni, bu şiir kitabının özünün de modern hayatın dışlanmış, itelenmiş kentli insanının bugünkü konumunu, şairin kendi ben’ini de katarak kitap boyu sorgulaması. Ancak bir masal edasıyla.
Aslında, şiirde, zor ve riskli bir işe sıvanmış Madak. Kitapta kurguladığı mahalle, İstanbul’un tam anlamıyla bir kültürel kozmopolitliğini işaretliyor. Yani modern olanla dışlanmışların birlikte yaşadığı bir kozmopolit ortamı. Dolayısıyla gündelik hayatın sıradan dil ve söylemi, argo şiirdeki öykülemeciliğin kopmaz bir parçası oluyor. Ama, Madak, tabii ki öykü anlatmıyor. İlginç bir şiir dili, ve tadıyla da bu öykülemeciliği hayata geçiriyor. Kaçınılmaz olarak, hüzün yüklü bir ironi, kurmacanın çoğu kesitinde belirginleşmiş. İmge kadar sembol ve metaforlara da baş vuruyor şiirlerinde. Öykülemenin kahramanları insan veya hayvan olsun –özellikle de kedi– yalnızlaşmanın, yabancılaşmanın çekici sembolleri. Ancak, şiirde öykülemeci dilin getirdiği doğal risklere bazı şiirlerin kesitlerinde şairin teslim olduğu söylenebilir. Bu, temasal olmaktan çok, şairin dili ve dizeyi oluştururken, meydana çıkan gevşeklik, esnekliklerle ilgili. Dolayısıyla da öykünün dizeye, şiir diline baskın olduğu şiir kesitleriyle karşılaşılıyor. Örneğin ‘Mahallede Bomba Patlıyor’ adlı şiirde tek tek çok güzel dizelere rastlansa da, öykülemecilik şiirin yapısının daha bir önüne geçiyor. Çoğu uzun şiirde de böyle kesitlere rastlanıyor.
Bu saptamaların yanında, kitap yapı ve kurgu itibarıyla, örneğine az rastlanır güzelliklerle de dolu. Pulbiber Mahallesi işaretlediği coğrafyanın, Galata, Tünel, Beyoğlu vs. toplumsal travmasının da sayısız izdüşümlerini içinde barındırıyor. Hem de çarpıcı imge, simge, öyküleme ve çağrışımlarla. Öte yandan, bu coğrafyadan hareketle asıl sorgulanan, insanın halleri, sevgisizlikler, içe dönüklükler, içe kapalılıklar. Özneler aslında, modern hayatın zavallılığını, modern insanın hayata dair çaresizliğini işliyor. Şairin, ne kadar büyüse, olgunlaşsa da, önce kitaptaki gibi çocukluğuna, çocuksuluğuna duyduğu özlemin izleri tüm kırılganlık ve isyanlarıyla kitaptaki şiirlere yedirilmiş. Öte yandan, şairin dilsel anlamda ciddi bir hakimiyet kurduğu çok sayıda şiir –bölüm–de var bu yapıtta. Örneğin ‘Poşet Süt’ şiirinde mükemmel bir şiir yapısıyla karşılaşılıyor. İlk üç şiirdeki ‘büyümek’ fiili ‘büyü’, ‘büyüyüm’ gibi sözcüklerle apayrı dilsel, sessel çağrışımları işaretliyor. Şairin sözcüklerle kurduğu ‘büyülü’ anlam dünyasını gün ışığına çıkartıyor. Hem de tam bu masalımsı atmosferle.
Roman esintileri
Çoğu şiirde, arkadaşları ve kedileri birer özne olarak, öykülemelerde ve şiirsel yapıda ayrıcalıklı bir önem taşımakta. Özellikle de Zeyna, kitabın kahramanının biricik yoldaşı. Yalnızlık veya ondan kaçış veya paylaşmanın en önemli sembolü Zeyna. ‘Pulbiber Mahallesi’ni Tanıyalım’da Roman kültürünün etkili esinleri, şiirleştirilme becerisi var. Hem de abartısız ve dil ustalığıyla. Argodan fazlasıyla esin alınarak yazılan ‘Pulbiber Mahallesi Tarihi’ aslında Madak’ın bugüne kadar yazdığı en cüretkâr ve o denli de başarılı şiiri. ‘Bizden Başkalarına, Onlara, Çocuklara’, çocuksuluğun, dip gezintilerin öne çıktığı etkili bir şiir. Ama, özellikle bu şiirin başlarında şiirin yapısında bir ‘gevşeklik’e ne yazık ki rastlanıyor. ‘Kaza Anıları’ adlı çok başarılı şiirde dolaylı bir Beat şiiri esinleri var. ‘Karşılıksız Hayat’ adlı uzun ve etkili şiir; içindeki şehir hayatını kıyasıya sorgulamanın yanında, nefis bir masalımsılığı, özel insan ilişkilerini, Tanrı olgusuyla hesaplaşma ve gündeliğe yansımasını içinde barındırıyor.
İroninin ön planda olduğu bu kitabın son şiiri ‘Kendim Ettim Kendim Buldum’u özellikle anmak gerek. Bu şiirde, diğer masallarda olduğu gibi eşyalar çokça canlanıyor; hareketleniyor bazı kesitlerde. Masallarla bugün arasında şairin kurduğu akrabalık belirginleşiyor. ‘oyun’ imgesi ilk kez kitabın da topyekün bir sorunsalı olarak çıkıyor ortaya. Açıkça “Bu oyunun kurucusu benim” diyebiliyor. Bu son düzanlatım şiiri bir sayıklamayla, poetik bir metin olma arasında gidip geliyor. Kitabın bu düzanlatımcı şiirin sonunda, aslında Madak, kendine, ben’ine yaslanan bir tür bildirge sunuyor. Ruh hallerindeki gidip gelişleri, poetikası, politikası hakkında fikirler veriyor. İnsanın trajik halinin, durumunun izini sürdüğünü belgeleme çabasında. Özellikle sonu çok güzel, çarpıcı bu düzanlatımın. Kendi ben’inden hareketle modern insanın kıskaçları su yüzüne çıkıyor. Çarpıcı bir son bu. Önceki şiirlerin tamamıyla sorunsal anlamında örtüşüyor bu metin. Ama, şiirsel yapının gücü konusunda birtakım kaygılarımız olduğundan söz etmiştik. Didem Madak, bu son ürünüyle de, özellikle son yirmi yıl içinde çıkan nadir şairlerden biri olduğunu bu kitabıyla da kanıtlıyor.
Didem Madak’ı, saygıyla anıyor; tüm aile bireylerine ve sanat dünyamıza evetbenim sitemiz olarak başsağlığı diliyor, acılarını paylaşıyoruz…
Haber Kaynakları: Şiirevi Web, google web, evetbenim özel araştırma,
metiskitap web sitesi
Haber Düzenleme Tevfik Yalçın evetbenim