Farkındalığın Eylemsizliği
Şimdi geldiğimiz noktada bir anahtar gibi ele alıp; bireysel durumumuzu irdelememiz gereken konumun, yeni bir yaklaşımla kavramsal anlatımı: Farkındalığın eylemsizliği… Burada; çoğumuz bu kavramı tersten okuyarak bir çıkış yolu arayabiliriz… Ancak bu yöntem bir kaçıştan başka bir işe yaramaz. “ÇOK İYİ” sözcüklerini tersten okuyup; “İYİ ÇOK” ve her iki sözcüğü de tersten okuyup; “İYİ KOÇ” noktasına gelinmesinin kaçışa ne yararı vardır? Bu iki sözcük içinde anlamını bulan kavrama yaşamın bilinçli her düzeyinde nasıl bir çıkış ve kaçış yolu aradığımızı kısaca değerlendirelim.
Çıtayı Yüksek tutmak:
Biyolojik olsun, eğitimsel olsun, mesleki olsun yaşamla ilgili her bitiş yeni bir başlangıcı önümüze koyar. Yalnız bu savda “ölüm” tek yönlüdür.
Başlarken hedefi belirlemedeki "Farkındalığın Eylemsizliği"ne düştüğümüz an; çıtayı yüksek tutar ve her geçen gün, her geçen yıl bu çıtanın üstünden atlamayı deneme çabamızı “bir daha ki sefere” diyerek erteler; ilk denemede de çıtanın üstünden geçmek yerine; çıtanın altından geçer ve bu başarısızlığa karşın; o çıtanın üstünden geçebileceğimizi kendimize inandırırız.
Yaşamımda üniversiteli gençlerle söyleşi yapmak, onlarla arkadaş olmak, var olan kıt olanaklarımı onlarla paylaşmak, yaşam deneyimlerimi aktarmak ve onların da bana yeni öğretileri aktarmalarını istemek; benim için bir yaşam biçimidir. Özellikle uzak illerden gelen genç üniversitelilerin birbirini seven bir aile ortamında en azından bir bardak çay içmek ve değer verildiğini, sevildiğini görmek çok önemlidir. Bu gençlerle ilk konuşmalarımda; okuldaki durumlarını sorar ve özellikle de not ortalamalarını öğrenmek isterim. Bu günlerde sistem gereği üniversiteli olmak, istenilen okul ve bölümlerine girmek bir ayrıcalık olup, neredeyse üniversite öğrenciliği bir meslek olma durumundadır. Yanıtlarda; alttan verilecek dersler, idare eden orta düzeyde bir öğrencilik ve 4’lük not sisteminde 2’nin biraz üstünde bir not ortalaması belirtilir. Ancak, öğrenim süreci içinde kendilerinin çıtalarının çok yüksek olduğu ve çoğunun bu çıtanın üstünden geçemeyecek durumda oldukları gerçeği ortaya çıkar. Bir gencin not ortalamasını yükseltmesi demek; çok çalışması, ek dersler alması ve ortalamasını yükselttikçe geleceğe dönük hedeflerine ulaşmada onu güçlü kılması demektir. Başka bir deyişle sıradan olma durumundan, özel olma durumuna geçmek demektir.
Bunu yapmak zor mudur? Kolay değildir… Ancak bu yola girmeme durumunda; yaşamın tüm boyutlarında zaman kaybı, yaşam yarışında ön sıralardan arkalara düşme, örselenmiş bir psikolojik yapı, sağlıksız barınma olanakları ve peynirli makarna yiyerek beslenme sonucu (ki ben onlara Peynirli Makarna Genci diyorum) gelinen nokta budur. Bu neden böyledir? “Farkındalığın eylemsizliği” neden farkındalığın eylemine dönüştürülemez.
Bunun nedenleri araştırıldığında; başta ekonomik güç, eğitimdeki çarpıklık, doğmalar, öncelikleri sıralayamama, töre ve birçok neden sayılabilir. Ayrıca karşı gücün de belirleyici olduğu söylenebilir. Farklı bilim dalları ve disiplinlerce ele alındığında ortaya daha çok belirleyici çıkabilir…
Burada “Farkındalığın Eylemsizliği” yazımın birinci bölümünü sonlandırıyorum. Gelecek yazılarımda; Sanat eğitiminde ve sanatçıda, aşk ve evlilikte, popülaritede, siyasette, sporda diğer yaşantımızda yer alan alanlarda tartışmaya devam edeceğim. Sizlerden isteğim: Kendiniz için "Farkındalığın Eylemsizliği" konusunu bireysel olarak ele alıp; sorgulamanız ve bir düşünmenizdir… Gelecek yazılarımda belirttiğim konu başlıklarındaki görüşleriniz varsa; burada yayınlamak benim için bir görevdir.
Esenlik Dileklerimle,
Tevfik Yalçın
tevfik@evetbenim.com
Fotoğraf ve kurgu: Tevfik Yalçın ; "Domates Güzeli"