148İNCİ SESSİZ ÇIĞLIK – FOÇA-İZMİR konuşması:
E.Tuğamiral Turgay Erdağ
KATİLLER YARGILANSIN…
Değerli dostlar bugün 148’inci kez Sessiz Çığlık eyleminde yine bir aradayız. 148’inci kez adalet istiyoruz, hukuk talep ediyoruz, özgürlük istiyoruz, demokrasi istiyoruz. Ne yazık ki isteklerimiz karşılıksız kalıyor. Ne adalet ve hukuk alanında, ne özgürlüklerin geri verilmesi konusunda, ne demokrasi konusunda bir ilerleme görülmüyor.
Sadece bu alanlarda değil ülkenin tamamında büyük sıkıntılar var. Demokrasi ile yönetilmesi gereken ülkemizde demokrasinin esamisi okunmuyor. Ulusal bütünlüğümüz tehdit altında. Eğitim politikaları çağ dışı bir rotada sürdürülüyor. Yolsuzluk yapanlar iktidara yakın ise yolsuzluğun soruşturulması bile yasaklanıyor. Gazetelerde kumpaslar nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne komuta edecek subay kalmadığı yazılıyor. Her gün askerlerimiz ve polislerimiz şehit oluyor. Seçim yapılalı iki ay olmasına rağmen hükümet kurulamıyor. Paralel dediğimiz yapı içerisinde yer alanlarla ilgili soruşturma başlatıldığı duyurulmasına rağmen bugüne kadar yapılan hiçbir işlem yok. Her gün değişik sektörlerde işçiler ihmal nedeniyle ölüyorlar. Sınırlarımız yolgeçen hanı olmuş, Suriyeliler ve İŞİD’li teröristlerle beraber yaşıyoruz.
Değerli dostlar bu olumsuz tabloyu daha fazla uzatmak istemiyorum. Hepiniz durumumuz hakkında yeterli bilgiye sahipsiniz. Hepiniz kaygılısınız. Bunu biliyorum.
Bütün bunlardan dolayı bir siyasal partiyi ya da bir kişiyi de sorumlu tutmak istemiyorum. Böylesi kolaycılık olur. Peki yaşadıklarımızın sorumlusu kim? Bugün gelinen noktanın sorumlusu kimdir?
Değerli dostlar bugün yaşadıklarımızın sorumlusu sömürü zihniyetidir. Bu zihniyet sadece Türkiye kökenli de değildir. Dünya çapındadır. Bu sömürü zihniyetine karşı çıkarsanız tepki görürsünüz, işsiz ve aç kalırsınız. Bu düzene karşı çıkarsanız görevinizde yükselemezsiniz. Bu düzen için tehdit oluşturursanız hapse atılırsınız. Bu düzene büyük zarar verirseniz en sonunda öldürülürsünüz. Yıllarca aydınlarımız, gazetecilerimiz, bilim insanlarımız bu düzenin sürdürücüleri tarafından öldürüldüler, diri diri yakıldılar. Ülkemiz askeri darbeler yaşadı. İşkenceleri, ölümleri, zindanlarda çürütülen aydınları, vatan hasretiyle geçen sürgün yaşamlarını gördük.
Değerli dostlar tüm yaşadıklarımızdan sonra ne yazık ki büyük çoğunluk hala ne oluyor bize, neden bu hallere düştük diye soruyor.
Sahi toplum olarak biz neden bu duruma düştük.
Çünkü cumhuriyetin kuruluş felsefesinden uzaklaştık.
Çünkü yaşadığımız kötülükleri ve çirkinlikleri kanıksadık.
Çünkü adaleti ve hukukun üstünlüğünü sağlayamadık.
Çünkü laik yaşamı benimsemiş insanları ülkeye egemen kılamadık.
Çünkü din ve mezhep ayrımcılığını kışkırtanlara engel olamadık.
Çünkü siyasetçilerin dini sömürmelerine engel olamadık.
Çünkü Habur’da teröristler baş tacı yapılırken barut kokan yurtsever askerlerin terörist, fuhuşçu, casus, darbeci denilerek zindanlara doldurulmasına sessiz kaldık.
Çünkü hapislere düşmüş vatansever askerler birer birer Silahlı Kuvvetlerden tasfiye edilirken dur diyemedik.
Çünkü yaşadıkları hukuksuzluğa ve üzerlerine atılan iftiralara dayanamayarak yaşamlarına son veren yiğitlerimize sırtımızı döndük.
Çünkü hapishanelerde amansız hastalıklara yakalanan sivil ve asker güzel insanlar için dünyayı ayağa kaldıramadık.
Çünkü Cumhuriyetimizin kurucusu, dünyanın tarihteki en önemli insanlarından biri olan Mustafa Kemal Atatürk’e yapılan saldırılara gereken büyük tepkiyi veremedik.
Çünkü gazilerimizin aşağılandığını, coplandığını gördüğümüzde ortalığı ayağa kaldıramadık.
Çünkü “Bu generallerle iyi ki savaşa girmemişiz” diyen siyasetçiye haddini bildiremedik.
Çünkü işçilerin iş güvenliklerini hala sağlayamadık.
Çünkü hala hakça bir düzeni sağlayamadık.
Değerli dostlar çünkü’leri devam ettirmek mümkün. Burada duruyorum. Görülüyor ki yaşananların sorumlusu biziz, başkası değil. Halk boyun eğmese, yapılanları onaylamasa, tepkisini gösterse bütün bunlar olamazdı. Sorumluluğu toplum olarak üzerimize alırsak belki daha sağlıklı kararlar verebiliriz.
Bugün sömürü düzeninin sürmesi için ulusal özelliklerimiz değiştirilmeye çalışılıyor. Tarihimiz yeniden ve onların istediği gibi yazılıyor. Ortaçağ seviyesinde bir eğitim ve öğretim uygulanması hedefleniyor. Bütün istenen bir başka ülkenin, bir başka sınıfın ya da grubun zenginliğine zenginlik, gücüne güç katmaktır. Buna engel olmak da bilinçli yurtseverlerin olmazsa olmazıdır.
Değerli dostlar,
Kumpas davalarda hepimizin çok canı yandı. Bunu söyleyerek kendimizi öne çıkarmak gibi bir niyetim yok. Bize yani Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılanlara tarihsel perspektiften uzak, küresel açıdan bakamazsak yanılırız. Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılanları konuşmamın başından beri söylediklerimin içinde değerlendiriyorum.
Bugün itibarıyla kumpas davalarının hiçbiri sonuçlanmamıştır. Bildiğiniz gibi Balyoz davasında tüm delillerin sahte olduğu bilimsel olarak kanıtlanmasına rağmen savcılık 7 kişi için temyize gitti. Bütün bu davaların kumpas olduğunu sadece biz değil dünya biliyor ama davalar hala devam ediyor. Neden acaba?
Kahraman bir helikopter pilotu, vatansever bir subay, Yüzbaşı Murat Eren hapiste yatıyor. Ana
yasa Mahkemesi hala bir karar veremiyor. Neden acaba?
yasa Mahkemesi hala bir karar veremiyor. Neden acaba?
Kumpas davaları planlayanlar ve icra edenler hakkında başlatılan soruşturmalar bir türlü ilerlemiyor. Neden acaba?
Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli karargâhlarının göbeğinden çok gizli planları çalanlar, sahte dijital verileri döşeme altlarına gömenler bulunamıyor. Neden acaba?
Değerli dostlar bu davalar ile cinayetler işlendi. Yalnızca Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının kimliklerini, fotoğraflarını burada görüyorsunuz. Abdülkerim Kırca’ya, Ali Tatar’a, Berk Erden’e, Kâşif Kozinoğlu’na, Murat Özenalp’e, Teoman Koman’a, Mehmet Haşimoğlu’na, Olgun Ural’a, Muzaffer Tekin’e, Halil Yıldız’a, Tarık Akça’ya ve ne yazık ki son olarak Cem Aziz Çakmak’a İlhan Selçuk’u, Uçkun Geray’ı, Türkan Saylan’ı, Engin Aydın’ı, Erhan Göksel’i, Kuddusi Okkır’ı da eklerseniz kayıplarımızın ne kadar büyük olduğunu görürsünüz. Bu değerli insanlar ölmedi, öldürüldü. Ortada birden fazla cinayet var. Peki katilleri nerede? Katilleri bulunamıyor. Neden acaba?
Değerli dostlar,
Bu değerli insanların katillerinin bulunmasını ve yargı önünde hesap sorulmasını istiyoruz.
Kendi ordusuna kumpas kuranlar kim ise bulunmasını ve yargı önünde hesap sorulmasını istiyoruz.
Silahlı Kuvvetlerin çok gizli savaş planlarını 1’inci Ordu Karargâhından çalarak servis yapanların bulunmasını ve yargı önünde hesap sorulmasını istiyoruz.
Donanma Komutanlığı’nın göbeğine sahte dijital verileri yerleştirenlerin bulunmasını ve yargılanmalarını istiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “Kumpas Davaları Araştırma Komisyonu” kurularak, aktif ve pasif sorumluların tespit edilmesini, haklarında suç duyurusunda bulunulmasını ve hazırlanan raporun kamuoyuna açıklanmasını istiyoruz.
Bütün bunları yapamazsak, çürümüş düzeni iyileştiremezsek her gün şehit cenazelerinin ardından gözyaşı dökmeye, maden işçilerinin ölümlerine ağlamaya, parklarımızda yatan yoksul Suriyelilere üzülmeye, çocuklarımızın geleceğinden kaygı duymaya, can güvenliğimizin olmayışından dolayı korkmaya devam ederiz.
Değerli dostlar bugün en büyük ihtiyacımız birlik ve beraberlik içinde olmaktır. Saydığım bütün olumsuzluklara karşı tek bir yumruk olmalıyız. Daha iyi bir yaşam, daha çok demokrasi ve özgürlük talep etmeliyiz. Çocuklarımıza kumpas kurulmaması için kumpasçıların ortaya çıkarılıp yargılanmalarını talep etmeliyiz. Lanet olası teröre karşı omuz omuza durmalıyız. Askerimize ve polisimize daha çok sahip çıkmalı onları bu zor mücadelesinde desteklemeliyiz. Bu ülke sahipsiz değildir. Bu ülkeyi sömürü düzeninin ortaçağ düşünceli işbirlikçilerine bırakmamalıyız.
Değerli dostlar son günlerde şehit olan asker ve polislerimiz ile vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimizin başı sağ olsun.
Güzel, aydınlık, barış dolu günler diliyor, saygılar sunuyorum.
E.Tuğamiral Turgay Erdağ
148'İNCİ SESSİZ ÇIĞLIK – FOÇA-İZMİR
E.Tuğamiral Turgay Erdağ konuşma haber ileti:
Engin Demirkollu
engindemirkollu@gmail.com
08 AĞUSTOS 2015 CUMARTESİ GÜNÜ İKİ AYRI YERDE VE SAATTE
"SESSİZ ÇIĞLIK" ETKİNLİĞİ