İstanbul Opera Festivalinde Bir Rossini Klasiği: SEVİL BERBERİ

İstanbul Opera Festivali’nde
Bir Rossini Klasiği: “SEVİL BERBERİ

    

Hayati Asılyazıcı
                           
I.Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nin ikinci konuğu Deutsche (Alman) Berlin Operası’ydı. Geçmişi ve geleneği olan köklü bir Alman operası. Genelde klasik opera repertuarıyla dikkati çekmektedir. İstanbul Opera Festivali’ne katılmaları elbetteki önemliydi. Ünlü operaların, bu kısa zaman dilimi içinde, izleyeceğimiz Türk operalarıyla iyi bir başlangıcı oldu. Üçüncü konuğumuz, TÜRKSOY diye tanımlayacağım, Azeri operası’nın, çok sesli müziğin kurucusu, Üzeyir Hacıbeyli’nin ilk Doğu Operası diye bilinen ve tanımlanan “Köroğlu” operası 23 Temmuz’da gösterilecek. Haliç-Sütlüce’deki Kongre salonunda tek gösteriyi sunacak. “Köroğlu” operası’nı Prof. Dr. Eflatun Neimetzade sahneye koyuyor. Yapıtta, Türk Cumhuriyetleri’nden sanatçılar rolleri paylaşıyor. Mehmet Balkan, koreografiyi, Savaş Camgöz sahne tasarımını hazırlıyor.

Sevil Berberi
Gioacchino Rossini’nin operaları arasında en çok beğeni toplayan yapıtı. Dünya operalarının değişmeyen yapıtlarından biridir. Unutmayalım; “II. Mehmet-Fatih Sultan Mehmet” operası ile de sizinle bir “sıhrî hısımlığımız” var… Osmanlı dönemiyle ilgili iki opera daha, bu festivalde oynanacak. Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma” ve “Zahide” operaları…
“Sevil Berberi”nin ilk gösterimi 1816’da olmuş, ikinci kez ise 1846’da Paris İtalyan Operası’nda oynanmıştır. Olay, İspanya’da Sevilla’da geçmektedir.
Berlin Operası, aslına bağlı, küçük değişiklikler içeren yorumla oynandı. Doğal olarak, klasik çözümlemeli komik opera türüyle ama başarılı biçimde yorumlandı. “Sevil Berberi”nin, yapıtı kadar, hatta yapıtından çok daha kalıcı müziği, serenat ve uvertürüdür. Kont Almaviva’nın (Yosep Kang) hizmetçisi Fiorillo’nun (Nathan De’Shon Myers) yönetimindeki müzikçilerin seslendirdiği ünlü serenat ile başlar müzik. Almaviva’nın sevgilisi “Rosina” için yorumlanmaktadır. İtalyan müzik geleneğinin simgesidir serenat.
“Sevil Berberi”ni, Katharina Thalbach’ın Rossini’nin operası’na uygun yorumla, devinimli yorumla sahneye koyduğunu gördük. Orkestrayı, şef Enrique Mazzola’nın yönetiminde başlayan müzik başarıyla yorumlandı. Solist sanatçıların kendi ölçümleriyle eşdeğerde seslendirdikleri yorumlarında, güzel, görsel ve düzeyliydiler. 1977’de izlediğim Berlin Operası’nın güçlü bir kadrosu vardı. O kadrodan sonra, gidenlerin yerini alanların elbetteki farklılıkları vardı. Bu arada orkestranın çok başarılı olduğunu belirtmeliğim.
Rossini (1792–1868), dönemine göre çağının koşullarını iyi yansıtan müziğiyle, kalıcılığını sürdürüyor…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir