MÜHENDİS…
Erkan Oyal facebook sayfasından alıntı:

İnsan, kainatın devasa takviminde, sadece kısa ömrüyle anılan bir canlı mı?
Eğer öyleyse, bazı insanların hayatlarını aşan amaçlar peşinden gitmesi, bir çılgınlık türü ya da en basitinden bir idealizm örneği mi? Yoksa bu da mı ‘zamanın ruhu’yla ilgili?
Önümüzde bir evren, bir dünya, bir doğa, bir varoluş ve sürekli akış var. Bu genel örüntüyü sezmek, anlamak, bazı insanlar için yaşamsal önemde. Her çağda, ‘bazı şeyler’in farkına varıp, “neyin nelerden etkilendiği”nin bilgisine yakalayabilenler, geleceği aydınlatma, hatta değiştirebilme şansını yakaladı.
Bilgi, teknoloji, insan, toplum ve uygarlık, bütünsel bir birikimle, yeni bir ufka koşuyor. Bilgiyi işleyerek toplumsal ihtiyaçlarla ilgili projeler geliştiriliyor. Yapay zeka, uzay araştırmaları güncel örnekler. Nerede bilgi varsa peşine düşmek, yoğun emek ve zihin gücüyle o bilgileri işlemek. Bütün mesele bu…

İz Bırakarak Kayan bir Yıldız
Mühendislik bilgisi ve geniş entelektüel kapasitesiyle farklı alanlardaki yaratıcı çalışmalarıyla tanınan, mükemmel insan, sevgili ağabeyim, yeğenim, Dr. Ersin Arıoğlu’nun sonsuzluğa yolculuğunun üzerinden tam bir yıl geçti.
O çalışkan, kapsamlı düşünebilen, bilime ve bilgiye çok önem veren bir bilgeydi. 1960’ların başlarında İTÜ’de genç bir asistanken, Ay’a beton dökmekten söz eder, İstanbul ve Ankara’nın trafik sorununu raylı sistemlerle, metroyla çözmekten, iki kıtayı Boğaz’ın altından tünelle birleştirmekten heyecanla söz ederdi.
Silikon Vadisi yeni yeni oluşurken, Türkiye’nin IT konusunda erken davranması için Contel’le işbirliği ilk şirketi kuran da oydu. Amacı ‘gökyüzü kuşları’ dediği satelit (uydu sözcüğü dilimizde henüz yoktu) iletişimine öncülük etmekti. Bunları dinleyip “ne geniş bir hayal dünyası” derdim!…
Hayat Görmeyi Bilenlere Fırsatlar Sunar…
Bugün de gündemimizde olan büyük İstanbul depremi konusunda Ersin Arıoğlu’nun henüz yirmili yaşlarında, çiçeği burnunda bir mühendisken gerçekleştirdiği bir “afete dayanıklı yapı” uygulamasının nasıl dünya deprem literatürüne girdiğini dilim döndüğünce anlatmak istiyorum. Bundan çıkarılacak sonuçlar olduğuna inanıyorum.
1967 yılındayız. Demirel yine, yeniden, bir kez daha başbakan.
Şehirler hızla değişiyor, yenileniyor. Her yerde altyapı çalışması, her yerde inşaat… Barajlar kazılıyor, yeni yollar açılıyor, apartmanlar daha da yükseliyor. Aslına bakarsanız işler pek de iyi gitmiyor. Siyaset çok dalgalı, toplum kıpır kıpır ve huzursuz …
***
Temmuz ayında Akyazı’da deprem meydana geliyor. Adapazarı çevresinde hasar büyük. Yetkililer yine suçlu arama telaşında. Suçlu bulunuyor; inşaatlardaki ‘asmolen’ döşemeler.
Asmolen kullanılan binalardan biri de Sakarya Vilayet Konağı.
Kullanılamayacak derecede hasar görmüş..
Projesini İTÜ’lü hocalar yapmış, mimari anlayışı çağdaş, üstelik
konkur kazanmış. Tek kusuru, asmolen döşemeler…
Ağır hasar yüzünden depremden sonra Adapazarı’ndaki kamu hizmetleri durma noktasına gelmiş. Üniversite hocaları, bilirkişiler gelip durumu incelemiş, ağız birliği ederek “binayı yıkılsın” demiş.
Oysa İl İmar Müdürü binadan umudunu kesmemiş. Galata Kulesi’nin restorasyonu inceleyen müdür Yapı Merkezi firmasının yöneticisi Ersin Arıoğlu’nu arayıp soruyor, “acaba bu binayı güçlendirerek kurtarabilir misiniz?” Arıoğlu binayı inceliyor; seçilen metodun yanlış olduğunu, hesapların doğru yapılmadığını görüyor. Binanın statik hesaplarını yeniden yapıyor ve zorlu depremlere dayanacak bir takviye projesi yapılabileceğine karar veriyor. Bakanlık, çalışmanın iki, üç ay içinde bitirilmesini şart koşuyor. O da kabul ediliyor. O yıllarda statik hesaplar yapmak, çok uzun zaman alan bir iş.
Bilgisayar daha ortada yok. Arıoğlu keşfettiği iki yöntemle söz konusu hesaplamaları 10-15 dakika gibi kısa sürede hesaplamayı başarıyor. Hesaplama yöntemi, sektörün ünlü “Structurel Engineering” Dergisinin “Mühendislikte yirmi yılın en önemli formülleri” listesine giriyor. Zamana karşı yarışla, takviye çalışmasını iki ayda tamamlanıyor. Eğer yıkılıp yeniden yapılsa, o zamanın parasıyla devlete 12 milyon liraya mal olacak bina, sadece 623 bin lirayla kurtarılıyor. Arıoğlu, Türkiye’nin tüm inşaatlarında deprem mühendisliği bilgisinin gerekli olduğunu düşünüyor ve Yapı Merkezi’nde ‘Deprem Bilgi Merkezi’ oluşturuyor.
32 Yıl Sonra Gelen Sınav
Adapazarı vilayet yapısının takviye işleminin üzerinden yıllar geçiyor. 1999’da Körfez Depremi meydana geliyor. Adapazarı bir kez daha, neredeyse tamamen yıkılıyor, ayakta kalan az sayıdaki binadan biri Vilayet Konağı. Çevredeki tüm binalar yerle bir olmuş. Vilayet Konağı deprem sonrası Afet Merkezi olarak hizmet veriyor. Halk arasında bir söylenti dolaşıyor; “Binayı Alman’lar yaptı, o yüzden sapasağlam kaldı“. Malum, garip bir milletiz, iyi işleri ancak yabancılar yapar; iyisi ya İngiliz sicimidir ya Alman postalı…
Adapazarı’ndan Naklen Yayın
‘99 Marmara Depremi’yle sarsıldığımız günlerde TV8 ana haberini sunuyordum. Depremi izleyen günlerde deprem bölgesinde, depremzede ailelerin de katıldığı programlarla sorunları çok yönlü olarak ele aldık. Yayınlardan birini de Adapazarı Vilayet Konağı önündeki meydandan yaptık. Acıyla yoğrulan Adapazarı’nda yurttaşların çektiği acıları aktarmak meslek hayatımın en zor görevlerinden biri olmuştu. O akşam sevgili Leman Sam da yayında bize eşlik etmiş, halkımızın dertlerine ortak olmuş, acılarını paylaşmıştı. Sakarya Vilayet Konağı restorasyonu, yapıya ‘deprem bilinci’yle yaklaşmanın önemini anlatan bir ders. MİT, Berkeley, Japon Tokai Üniversiteleri hocaları tarafından, deprem literatüründe özel yeri olan bir bina olarak değerlendirilmiş.
ABD Pasifik Deprem Mühendisliği Araştırmaları Merkezi, Türkiye depremleriyle ilgili raporunun bir bölümünü bu binaya ayırmış. Proje için “dünyada çok ender görülen bir rehabilitasyon örneği“ denilmiş.
Ve Hazin Son…
Depremi izleyen dönemde Adapazarı’nda bir uydu kent kuruldu. Vilayet Konağının oraya taşınmasıyla, bina boş kaldı. ODTÜ, Boğaziçi ve İTÜ deprem kürsüleri, Vilayet binasının, restorasyon örneği olarak korunmasını, deprem müzesi olmasını önerdi. Ancak devlet, sağlam bina için yıkım kararı aldı, yerini park yaptı.
Ersin Arıoğlu o sırada CHP milletvekiliydi. Duruma müdahil olmak istemedi. Adapazarı halkının ve akademinin yapıya sahip çıkacağını düşündü, daha doğrusu hayal etti. Boşuna tepki bekledi. Bu durumun sosyolojik bir davranıştan kaynaklandığını düşündü. O da şuydu; “Diğer binalar yıkılmış, bir tek bu bina ayakta kalmışsa; demek ki sadece bu bina sağlam yapılmış, diğerleri çürük. İnsanlar, “Peki diğer binalar neden çürük yapılmış diye soracaklarına, bu sağlam bina da yıkılsın ki, diğerlerine kötü örnek olmasın“ diye mi düşünür acaba? Kambura gel kamburunu düzeltelim demişler, hayır, siz de kendinizi kamburlaştırın demiş.”
Depremi Bekleyen Şehir; İstanbul.
Arıoğlu 2004’de İstanbul milletvekiliyken ülkenin deprem sorununun peşini bırakmadı. Konuyu Meclis gündemine taşımak için uğraştı.
Hazırladığı “Depremini Bekleyen Şehir: İstanbul” raporunu verdiği Baykal’dan nedense destek görmedi.
Sorunu başbakana götürdü. Başbakan Erdoğan’dı, randevu alındı.
Toplantıya müsteşar, devlet bakanı, Afet İşleri Genel Müdürü katıldı. 20 dakikalık randevu 2,5 saat sürdü. İstanbul valisi ve belediye başkanıyla toplantı yaptı.
Arıoğlu, patlamaya hazır mayın gibi duran yapıların nasıl temizleneceğini, kentsel dönüşümü, bilimsel yapılanmayı anlattı, gerekli yasaların el birliğiyle derhal çıkarılması gerektiğini tekrarladı. Sorun bugün o noktadan başlayarak devam ediyor.
Arıoğlu, “Yaşadığımız Topluma ve Çağa Karşı Sorumluyuz” sloganıyla, İstanbul’a ilk hafif metroyu (Beşiktaş-Bağcılar tramvayı), Avrasya Tüneli’ni ve Gelibolu’ya Çanakkale 1915 Köprüsü’nü, Orta Doğu ve Afrika’da metrolar, otoyollar, köprüler tren hatları inşa etti. Ruhu şad olsun.
Sonuç olarak, bir avuç insan; iyi ve adil bir dünyanın, barış içinde yaşanan bir dünyanın peşinde; toplumuna ve yaşadığı çağa karşı sorumlu, daha iyi eğitimli, daha iyi üretim yapan, yarattıkları değeri daha hakkaniyetle paylaşıp, daha iyi yaşayan, hukukun üstünlüğüne dayanan, hoşgörülü, adil ve olgun bir demokratik toplum arzuluyor. İşte o zaman ‘toplumsal değişim’, kaçınılmaz bir gereklilik oluyor.


Sayfa Düzeni: Tenise Yalçın/tenise.yalcin@gmail.com – Sayfa İçerik: Erkan Oyal Facebook sayfasından izin alınarak yayımlanmıştır.
