Kafesteki Aslanlar Gibi

Kafesteki Aslanlar Gibi

Kafesteki Aslanlar Gibi Çoğumuz hayvanat bahçelerini ziyaret ederek orada barındırılan hayvan türlerini zevk ve merakla seyretmişizdir. Bu imkana sahip olamayanlar da mutlaka ekranlarda belgeselleri izlemişlerdir. Özellikle aslanların kükremeleri insanda bir korku hissi uyandırır. Afrika`da belgesel filim yapımcıları, aslanlara yaklaşamadıklarından onların yaşamını, nasıl avlandıklarını uzaktan filim çekerek bizlere televizyon ekranlarında göstermeye çalışırlar. Bizler de zevkle ve heyecanlanla bu filmleri izleriz. Doğadaki, diğer yırtıcı hayvalarda olduğunu gibi, bu özgürce kükreyen aslanlardan başka bir de hayvanat bahçelerinde kafeste yaşayan aslanlar da vardır ki, bunlar kafeste veya kendilerine ayrılan küçük bir alanda sessiz sedasız dolaşırlar. Bunlar, onları izleyenlerde korku hissini uyandırmazlar. Sadece ve sadece kafes yaklaşanlara homurdanırlar o kadar. Gerek internetteki sitelere gerek gene internetteki elektronik postalara baktığımda, yazılanlan yazıları okuduğumda, bunlar bana kafesteki aslanları hatırlatıyorlar. Sadece ve sadece homurdanma!.. Sadece ve sadece kabararak dolaşma! Sadece ve sadece onlar yani yazanlar, ya kendi kendilerine ya da birbirlerine kükrüyorlar. Belki de “Neden ben buradayım?” ya da “Buymuş benim kaderim” diyerek homurdanıyor olmalılar kafesteki aslanlar gibi. Bütün etkinlikleri bundan ibaret.. Kükremek…

Blzdeki sivil toplum örgüt yetkillerini de, siyasi partilerin yetkilerini de kafeste kükreyen aslanlara benzetiyorum. Ne görünüşleri ne de çıkardıkları sesler, bırakınız toplumu iktidarı bile etkilemiyor, etkileyemiyor!.. Korkusuzca iktidar da istediğini, dllediğini yapıyor. İktidar biliyor ki, onlar kafesin arka tarafındalar. Gerek Siyasi partilerin yetkilileri gerek sivil toplum örgütlerinin yetkilileri durmadan kafesteki aslanlar gibi kükrüyorlar. Kükrüyorlar, ama duyan yok… Ve diyorlar ki: “Ülkenin durumu 1919` u hatırlatıyor.” Peki, o zaman tarihin sayfalarını karıştırıp 1919`a bir bakalım.

Osmanlı hükümeti, ülkenin işgaline kayıtsız kalmışdı. O kadar kayıtsız kalmıştı ki, Sevr Antlaşması`nı bile imzalamışlardı. Ülke ha gitti ha gidecek elden!.. Bu ilgisizce davranış toplumda bir huzursuzluk ve öfke yaratmıştı. Bu durum karşısında hakların savunulması için harekete geçildi. Trakya Paşaeli Cemiyeti İzmir Müdafaa-i Hukuk Osmaniye Cemiyeti Şark Vilayetleri Müdafaa- i Hukuk-i Milliye Cemiyeti Trabzon Muhafaza-i Hukuk- i Milliye Cemiyeti Kilikyalılar Cemiyeti Anadolu Kadınları Müdafaa- i Vatan Cemiyeti v.s. Bütün bu cemiyetler yetmemiş olmalı ki, 3 bine yakın Kastamon`lu kadın ülke işgaline karşı miting düzenlemiştir. Dikkatinizi çekerim; tarih 1919 ve I. Dünya Savaşı yeni bitmişti. Halk şimdiki gibi refah içinde değildi. Tekrar dikkatinizi çekmek isterim bir konuya: Bütün bu cemiyeti kuranlar, mitingleri düzenleyenler, kafesteki aslanlar gibi sessizce kükremediler. Olayları kafes arkasından izlemediler. Doğada hür yaşayan aslanlar gibi korkusuzca kükrediler ve ülkenin kurtuluşuna katkıda bulundular. Eğer onlar da, şimdikiler gibi bulundukları yerden yani kafes arkaından kükreselerdi, bu gezegende Türkiye Cumhuriyeti diye bir ülke olmayacaktı.

Konuyu özetlemek gerekirse; eğer zat-ı muhteremlerin durmadan ifade ettikleri gibi, ülkenin durumu 1919 a benziyorsa, saniye bile kaybetmeden, kafes içinde değil, kafes dışında kükremeleri gerekir aynen 1919`da yapıldığı gibi. Bu yapılmadığı takdirde, sessiz kükremeleri bırakıp kafes arkasında "yan gelip yatmak", Başbakanımızın dediği gibi, yapılacak en güzel etkinliktir!..

Dr. Yüksel Cavlak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir