Ölüm Sessizliği

Ölüm Sessizliği

Ölüm Sessizliği İster İslam ister Hıristiyan mezarlığı, ister küçük ister büyük mezarlık olsun, buralarda bir sessizlik hakimdir. Ya esen rüzgarın salladığı yaprakların çıkardığı hışırtı ya da öten kuşların sesleri sessizliği bozar. Buralarda sessizlik hakimdir, çünkü orada yatanların vücutları son istirahatındadırlar. Belki ruhları havada uçuşuyorlardır, onları göremiyoruz dünya gözüyle. Belki de seslerini duymak bizler için imkansız oluyordur, çünkü bizim frekansımız onların frekanslarıyla uyuşmuyor. Geriye sadece mezarlıklarda ölüm sessizliği hakim oluyor. Orhan Veli Kanık, bunu ne güzel tarif etmiş: "Ne vahşi, ne korkunç; insanın tüylerini diken diken eden bir ölü sessizliği var." Gerçekten de, ne olduysa oldu, insanlarda ölüm sessizliği hakim olmaya başladı. Yoksa 11 Kasım 1938`den itbaren serpiştirilen “ölü toprağı” etkisini şimdi mi göstermeye başladı? Herneyse, tarifi “ölü toprağı” serpilmiş olsun veya “ölüm sessizliği” olsun, sonucu değiştirmiyor. Bilinen tek gerçek, toplumu bir ölüm sessizliğinin sarmış olduğudur!.. Toplumun büyük bir çoğunluğunun ölüm sessizliğine büründüğünün en güzel örneği, ne içeride ne de dışarıda olup bitenlere tepki göstermesidir. Aç yatıp aç kalkıyor, ama tepki yok! İş arıyor, iş bulamıyor, ama tepki yok! Kendisine verilen düşük ücretle geçinemiyor, ama tepki yok! Ülkesinin çevresi ateş ile çevrili, ama tepki yok! Bir çevresine baksa görecek; Yunanistan iflasın eşiğinde, halk haftalardır sokaklarda, etrafı yakıp yıktılar ve Avrupa Birliği`ne bağımlı olmak istemiyor. Aldıkları ücretleri kıstılamak istiyorlar, direniyorlar günlerce haftalarca. Aynı şekilde, İtalya, Portekiz, ispanya kaynıyor, halk ayakta… Bğenmediğimiz Arap halkı bile isyanda. Keza Almanya`da da durum pek de parlak değil. Kaç günden beri havaalannda grev var, uçaklar kalkmıyor. Kısacası, halk ayakta. Demekki buralarda yaşayan halk ne ölüm sessizliğini tanıyor ne de üstlerine ölü toprağını serptiriyor. Eğri oturup doğru konuşalım deniliyor ya, bizler de eğri oturup doğruyu söyleyelim veya yazalım. Tamam halk ölüm sessizliğindedir. Üstlerine habire ölü toprağı dökülüyor uyanmasınlar diye. Peki, aydın denenlere ne diyelim? Bir bakıyoruz, onlar da halk gibi derin uykudalar. Peki, sivil toplum örgütleri ne yapıyorlar? Kelimenin tam anlamıyla yan gelip yatıyorlar! Durmaksızın hafta sonu konuşmalar yapmakla günlerini gün ediyorlar! Sendika yetkilileri “ Bu böyle gitmez ha! Aksi takdirde genel greve gidip ülkeyi sarsacağız.” Ne yerel ne genel grev… Atatürkçüyüm diyenler ise başlı başına bir konu! Siyasi partiler? Onlarda gerçekten özel bir konu; niçin varlar kimse bilmiyor!.. 89 yıllık Cumhuriyet`te alt üst edilmedik kalmadı. İlkeler kuşa çevrildi. Milli Eğitim oldu mu sana dini eğitim! Ölüm sessizliği, yani başka bir deyişle “çıt “yok. Biri alkıp da sormuyor: Yahu sizler ne için varsınız? Yahu sizler neden sendikaları ve dernekleri kurdunuz? Herhalde soramıyorlar, çünkü yalnız halkın değil, hemen hemen hepsinin üstünde bolca ölü toprağı var. Bir türlü gözlerini açıp, etraflarına bakamıyorlar halkın yaptığı gibi… Söylediklerini bir türlü realize edemiyorlar, etkinliğe çeviremiyorlar. Bunları yapamadıkları için de hemen Norveç`te konuşulana sarılıyorlar: “Atatürk gibi düşün” Ne kadar kolay bir yöntem değil mi? Norveç` i örnek göster, işin içinden tereyağından kıl çeker gibi sıyrıl…
Dr. Yüksel Cavlak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir