RENKLİ, DERİN TINILARLA MÜZİK ZİYAFETİ 27. Ankara Uluslararası Müzik Festivali


RENKLİ, DERİN TINILARLA MÜZİK ZİYAFETİ

27. Ankara Uluslararası Müzik Festivali


HAYATİ  ASILYAZICI

27. Ankara Uluslararası  Müzik Festivali tüm görkemiyle sürüyor. Ankara bir kültür başkenti olmayı hak ediyor. Cumhuriyet aydınlanmasının kazanımları olan kültür kurumlarıyla sanatın ışıkları başkentte başlamış, oradan alev alev tüm yurda yayılmıştır. Örnek vermek gerekirse, 1923’te Cumhuriyetin ilan edilmesinin hemen ardından 1924’de Musiki Muallim mektebi açıldı. Dört yıl sonra çok sesli müzik eğitimiyle eğittiği müzik öğretmenleri yurdun dört köşesine yayıldı. 1934’te bu okul Ankara Devlet Konservatuarı’na dönüştü. Müzik, şan, tiyatro ve çeşitli enstrümanların eğitimi çağdaş düzeyde verilmeye başlandı. Karl Ebert, Paul Hindemit, Bela Bartok, Muhsin Ertuğrul gibi üst düzey eğitmenler kendi ekollerini uyguladılar. Ankara’nın Cebeci semtindeki konservatuar 1944 de ilk mezunlarını verdi. Bu mezunlar müzik, tiyatro, opera alanında ilk öncüler, ışıklar oldular. Genç sanatçıların deneyim kazandığı Tatbikat Sahnesi’nden Devlet Tiyatrosu ve Devlet Opera ve Balesi’ne geçildi. Böylece Cumhuriyet aydınlanmasının sonucu olan sanat tarihimiz yaratılmaya başladı.

FESTİVAL AÇILIŞINDA ÜÇ DUYURU

27. Ankara Uluslararası  Müzik Festivali’nin açılışında Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay üç güzel duyuru yaptı.

İlk duyuru Ankara Demiryolu’nun cer atölyesi Modern Sanat Müzesi’ne dönüştürülmesi ve çağdaş bir anlayışla açılması,

İkinci olarak, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın konser salonunun onarılarak işlevsel hale getirilmesi,

Üçüncü olarak da konservatuarın Cebeci’den Hacettepe Üniversitesi Kampüsü’ne taşınmasından sonra işlevsiz kalan tarihi konservatuar binasının, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen’in girişimleri doğrultusunda “Tiyatro ve Müzik Müzesi”ne dönüştürülmesi oldu.

Kültür ve Turizm Bakanı  Ertuğrul Günay’ın bu güzel açıklamalarından sonra geriye çağdaş anlamda Ankara’ya yakışacak bir Opera ve Bale binasının beklentisi kalıyor.

EROL ERDİNÇ  VE GENÇ ORKESTRA

Başkent’e yakışan 27. Uluslararası Müzik Festivali’nin açılışını Şef Prof. Dr. Erol Erdinç’in yönetiminde Hacettepe Senfoni Orkestrası gerçekleştirdi. Erol Erdinç bu orkestranın sürekli şefi olup, orkestranın gelişip büyümesinde en önemli paya sahiptir. Hacettepe Senfoni Orkestrası yurt genelinde en genç elemanlardan oluşan ve sürekliliği olan bir orkestradır. Prof. Dr. Erol Erdinç aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı öğretim üyesidir.

Açılış konseri büyük ilgi topladı. Konser programında bir Türk bestecisinin yapıtının da bulunması çok güzel bir şeydi. Şef Erol Erdinç ve Hacettepe Senfoni Orkestrası tarafından bu konunun gelenek haline getirilmesi övgüye değer. Türk bestecileri aslında çok az seslendiriliyor. Oysa ulusal çok sesli müziğimizin köklü bir geçmişi var. Bestecilerimizin yapıtlarına daha fazla yer verilmesinin ilke edinilmesi çok olumlu sonuçlar verecektir. Bu bağlamda ele alınınca konserin ilk parçası bizleri mutlu etti.

Konser Nejat Başeğmezler’in “Bir Festival Uvertürü” adlı yapıtı ile devam etti. Bu aynı zamanda yapıtın dünyada ilk seslendirilişi oldu. Kompozisyon ve ezgi açısından oldukça beğenildi.

Maurice Ravel’in “Sol Majör Piyano Konçertosu”,  Laure Favre-Kahn tarafından seslendirildi. Ravel Fransız besteciliğinin izdüşümüdür. 20. yüzyılın müziğinin ezgilerini akıcı ve etkileyici üslubuyla modern müzikle harmanlayıp, ulusaldan evrensele taşımıştır.

Genç piyanist Laure Favre-Kahn, Ravel’in müziğiyle derinlemesine bütünleşti, renkli, derin tınılarını başarıyla duyumsattı. Konçertonun ilk bölümünden sonra sanatçının estetiksel yorumu giderek yükseldi ve inanılmaz bir ezgi zenginliğiyle konçertoyu tamamladı. Şefin başarılı yorumu ve orkestranın düzeyli eşliği de eklenince çok değerli müzik dakikaları yaşandı.

SON YAPIT ÇAYKOVSKİ’DEN

Açılış konserinin son yapıtı  Peter İlyiç, Çaykovski’nin “Patetik” adıyla bilinen 6. senfonisi idi. Çaykovski’nin son bestesi olan senfoninin diğerlerinden daha farklı olduğu bilinmektedir. Çaykovski bu yaratısında yoğun duygularıyla üstün müziğini birleştirmekteki dehasını en üst dereceye taşımıştır. Bu yapıtta ayrıca bestecinin normal yaşamdaki kişiliğiyle uyuşmayan bir melankoli sezilmektedir.

Erol Erdinç, Çavskovski yorumlarında oldukça deneyimli bir şef. Hem bestecinin ülkesinde, hem kendi ülkemizde gerçekleştirdiği Çaykovski yorumları ve çözümlemeleri 6. Senfonide de izleyicileri etkisi altına aldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir