Yurtseverlik üstüne bir oyun

Yurtseverlik üstüne bir oyun
“Geçtim Ama Tiyatrodan"

Hayati Asılyazıcı

 İstanbul Devlet Tiyatrosu, yeni bir yazarı tanıtıyor. Atilla Şendil, Kosovalı genç bir yazarın başarılı bir yapıtını sahneye koydu. “Geçtim Ama Tiyatrodan” adlı Yeton Neziray’ın ilgi çeken oyunu kolektif bir başarıyla oynanıyor. Yeton Neziray, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan eden Kosova’nın bu bağımsızlığını tiyatroya taşıyarak bile yurtseverlik örneği sergiliyor. Bir örnek vermem gerekirse Vatan Şairi Namık Kemal (1840-1888), “Vatan Yahut Silistre” (1872) adlı ünlü tiyatro oyunu sahnelendiğinde oyun olağanüstü ilgi görmüş, halk sokağa dökülmüştü. Buradaki ayrımı yazarların benzerlikleri açısından göstermek istedim. Dağılan Yugoslavya halklarının bağımsızlık savaşımında ölçüsüz katliamların gerçekleştirildiğini bir an olsun anımsayalım. ABD’nin kışkırtmasında Almanya’nın desteklediği Yugoslavya’nın dağılmasında halklar büyük acılar çekti. En çok Müslümanlar ezildi, katledildi ve tecavüze uğradı. Özellikle Bosna Hersek halkı, Sırp kasabı diye bilinen Miloseviç’in faşist olarak yönetime hakim olması onun yönetim sürecinde parçalanan Yugoslavya’nın halklarını büyük acılardan sonra yeniden ayrı bağımsız devletler olarak çıkabildi.

Vatan Yahut Silistre” Abdülhamit’in İstibdat yönetiminde oynandı ve halkın özgürlük istemesi tiyatro oyununa bambaşka bir boyut kazandırdı. Oyun yasaklandı. Namık Kemal Magosa Zindanı’nda buldu kendini. Özgürlükler halklar için her zaman kolay kazanılmıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun Sevr ile parçalanmasından sonra Kuvay-ı Millliye’nin getirdiği Kurtuluş Savaşı sonunda Cumhuriyet kurulabildi. Bugün korumaya çalıştığımız bu Cumhuriyeti Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları kurdu. Geçmişte olduğu gibi Abdülhamit, Vahdettin, Hitler, Mussolini, Franco ve Miloseviç gibi diktatörler her zaman yıkılıp gitmeye mahkumdurlar.

GEÇTİM AMA TİYATRODAN

 Yeton Neziray’ın yazdığı, Senem Cevher’in başarılı biçimde dilimize çevirdiği “Geçtim Ama Tiyatrodan” adlı oyunu estetiksel açıdan yurtseverliği özenle betimleyen bir yapıt olarak dikkati çekiyor. Yazarın söylemi ve geçişleri tiyatro diliyle örnek olacak biçimde sahneye aktarılıyor. Yazar eski ve yeni yurtseverliği ayrımsal biçimde çok iyi niteliyor. Geçmişteki yurtseverliğin çok daha gerçekçi ve tutarlı olduğunun altını belirleyici bir biçimde çiziyor. Bir tiyatro yazarı için çözümleyici ve açıklayıcı oyun olarak örnek gösterilecek düzeyde. Atilla Şendil oyunun ana temasını görsel ve işitsel yorumuyla büyük başarıyla çözümlüyor. Yazarın estetik anlayışını oyuncuların tümünde görebiliyoruz. Oyunculuk açısından bir başka örnek oluşturacak düzeyde bir çalışma. Başta da belirttiğim gibi takım oyunculuğu dikkati çekiyor. Rossie rolündeki Gamze Yapar Şendil, oyunun kurgusuna uygun karakter rolünde çok başarılı. Yönetmen rolündeki Şahin Çelik yazarın oyuna getirdiği dili ve söylemi siyasal içeriğiyle birlikte inandırıcı güzellikte oynuyor.

 Eski ve yeni yurtseverlik işte burada ortaya çıkıyor. James rolündeki Ozan Dağara çizdiği karakter ile başarısını kanıtlarken geleceğini de bize muştuluyor. Dilo rolünde Cengiz Baykal, başarılı kare ası tamamlayan yetkin bir oyuncu. Politik duruşu ile insancıl görüntüsü öne çıkan bir karakteri iyi çizdi.

Suzan Erbilgin’in sahne ve giysi tasarımı oyuna katkı sağlıyordu. Cenap Oğuz’un müziği oyuna ayrı bir renk katıyordu.

 Hayati Asılyazıcı
hayatiasilyazici@yahoo.com
Alıntı: Aydınlık Gazetesi 7 Ocak 2015

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir