Türkülerimizde yaşayan Ruhi Suyu anıyoruz

Türkülerimizde yaşayan Ruhi Su’yu anıyoruz

Ruhi Su(1912-20 Eylül 1985), Atatürk’ün öncülüğünde Ankara’da açılan Devlet Konservatuvar’ında opera sanatçısı olmak için şan eğitimi almıştı. Konservatuvarın ilk mezunlarındandı(1942). Takbikat Sahnesi’nin kuruluşu(1940-1944). Devlet Konservatuvar’ında eğitim alanlar önce Takbikat Sahnesi’nde stajyer sanatçı olarak denemelerini sürdürmüşler, daha sonra Devlet Tiyatrosu, Operası ve Balesi olarak 1947’de profesyonel düzeyde birer kurum olarak çalışmaya başladılar. Rusi Su’nun Takbikat Sahnesi’ne katılışı(1942) idi. Bas-bariton sesi ile dikkati çekiyordu. 1951 yılına kadar kadrolu bir opera sanatçısı olarak sanat yaşamını sürdürdü. 1951 tutuklamaları Rusi Su’yu operadan ayırdı. Cezaevinden çıktığı zaman yeniden Ankara Devlet Opera ve Bale’sine dönemedi. Suçsuz olarak cezaevinde yatmış olmasına karşın Devlet Kurum’unda görev verilmedi. 1960 yılında Taksim Gazinosu’nda Ruhi Su’nun sahneye çıktığını görüyoruz. Sazını ve türkülerini duyarlı yorumuyla tanımaya başladık. Halk türkülerindeki yorumu biçem olarak bir yenilik getiriyordu. İlerleyen yıllarda geniş bir repertuara sahip olan Rusi Su, halk türküleri yorumu ile aşılmayan bir düzeyde sanat yaşamını sürdürdü. Kendisini yakından tanıdığım için hemen belirtmeliyim; operada kalsaydı olgunluk döneminde uluslararası düzeyde bir opera sanatçısı olurdu. Özel bir bas-bariton sesine sahipti. Her türküyü özgün biçeminden alarak daha da ileriye götürüyordu. Volümlü ses rengi halk müziğimize de Ruhi Su biçemini katmıştı.

Konserleri ve sanatsal gücü

Bu süreç içerisinde İstanbul Radyo’sunda solo programlar yapmaya başladı. Radyo, genel olarak ülke çapında yaygın olduğu için Ruhi Su geniş kitlelere ulaşmaya başlamıştı. Bir programında “Serdari halimiz böyle n’olacak? Kısa çöp uzundan hakkın alacak” türküsü ile radyodaki programları noktalandı. Serdari bir halk ozanıydı. Onun şiirlerinin çoğu türkülerimizde yerini almıştı. Serdari, Sivas’ın Şarkışla ilçesinde(1834-1918) doğmuş Anadolu ozanlar geleneğinden beslenen bir sanatçıydı. Aşık Veysel ile aynı bölgenin, Şarkışla’dan oluşları güçlü halk ozanlarının nitelikçe birer özellik taşıdıklarını da söyleyebiliriz.

Ruhi Su sazı ve sözüyle sanatsal gücünü önce çeşitli konserle sürdürdü. Halkın, aydınların toplumdaki birçok kesimlerin ilgi odağı oldu. Önce plakları bu ilginin ürünü olarak ününün daha da genişlemesini sağladı. Bu arada Ruhi Su Dostlar Korosu‘nu kurdu.(1975). Plaklardan sonra, kasetlerle birçok kesime ulaştı(1978). Kitle konserlerinde ayrıcalıklı bir sanatçı olarak yaşamını sürdürdü.

1978 yılında romatizma şikayeti ile gittiği hastanede kemik iliği kanseri başlangıcında olduğunu öğrendi. Askeri yönetimin uzun süreli direnişinin ardından bir defaya mahsus olmak üzere pasaport çıkarıldı. Almanya’ya gittiğinde Dr. Seyfi Önder tarafından yapılan tedavi sonuç vermedi. 1983 senesinde bacaklarında aşırı his kaybı olduğu için hastaneye yatırıldı.17 Eylül 1985 tarihinde eşi Sıdıka Su’ya vasiyetnamesini yazdırdı. 20 Eylül 1985 günü derin bir sinir krizi geçirdi. Akşam saatlerine doğru sinir krizi beyin kanamasına dönüştü. Dört saatlik uzun bir uğraşıya rağmen akşam saat 21.09’da yaşamını yitirdi. Ölümünden 22 gün sonra cenazesi İstanbul’a götürüldü. Ruhi Su’nun cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve cenaze 12 Eylül döneminin ilk büyük kitle gösterisi haline dönüştü. Cenazede gözaltına alınan 163 kişi İstanbul siyasi şubede 15 gün süreyle gözaltında tutuldu.
Ruhi Su’nun pasaportunu geciktiren sıkıyönetim, 12 Eylül 1980 askeri cuntası ile gerçek yüzünü ortaya koydu. Aydınlarımızın, sanatçılarımızın çoğu zaman yazgıları acı sonla bulmaktadır. Nazım Hikmet boş yere cezaevinde yatırıldı. 1950 affı ile çıktığında kalbinden rahatsızdı. Tedavi görmesine olanak tanınmadan Nazım Hikmet’i askere almak istediler. Amaçları askerlik sırasında Nazım’ı öldürmekti. Ruhi Su aynı sağlık nedeni ile -üstelik ilik kanseriydi- yurtdışına çıkışını geciktirdiler. Tıpkı Silivri Zindanında hastaları zorla tutup ölümlerine neden olunduğu gibi.

Ruhi Su’yu sevgi ve saygı ile anıyoruz.

Hayati Asılyazıcı

hayatiasilyazici@yahoo.com
Alıntı: Aydınlık Gazetesi
Son Güncelleme: Perşembe, 20 Eylül 2012 17:28

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir