30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü Kutlu Olsun

30 Ağustos Zafer Bayramı Türk Silahlı Kuvvetler Günü
Kutlu Olsun…

SAYIN GENELKURMAY BAŞKANI HULUSİ AKAR’IN ZAFER BAYRAMI VE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ GÜNÜ MESAJI (30 AĞUSTOS 2015)

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Değerli Mensupları,
Kahraman Türk Ordusunun, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde, bağrından çıktığı Yüce Türk milletiyle bir bütün olarak verdiği destansı mücadelenin sonunda, tarihe altın harflerle yazdırdığı Büyük Zafer’in 93’üncü yıl dönümünü gururla kutlamanın heyecanını yaşıyoruz.
 
Türk tarihinde, 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Meydan Muharebesi neticesinde kazanılan zaferle Anadolu’nun Türk yurdu olduğu tescillenmiş; yine 26 Ağustos 1922 günü başlatılan Başkomutan Meydan Muharebesi, 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlandırılarak devletimizin yeniden inşa süreci başlatılmış ve ilelebet payidar kalacak “yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırılmış, ebedî hayatı burada taçlandırılmıştır.”
 
Yüce Önder ATATÜRK, Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Zaferi'nin anlam ve önemini; "Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât, Türk Ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir âbidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun Başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur." ifadesiyle veciz bir şekilde vurgulamıştır.
 
30 Ağustos’ta kazanılan bu zafer, aynı zamanda, aziz milletimizin çağdaşlaşma yolunu açan, modern çağın gerektirdiği siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal reformları gerçekleştiren Türk inkılâbına ışık tutan bir meşale olmuştur.
 
2224 yıllık ordu geleneğine sahip, Orta Asya’dan Anadolu’ya, Akdeniz’e bir küheylan olup akan, gücünü aziz milletimizin sevgi ve desteğinden alan Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri; geçmişte olduğu gibi bugün de yüce milletimizin temel karakteri olan ve hiçbir zaman ödün vermeyeceği egemenlik ve bağımsızlığının, şehit kanlarıyla yoğrulup bayraklaşan kutsal vatan topraklarının bütünlük ve güvenliğinin teminatı olmaya devam edecektir.
 
30 Ağustos günleri, aynı zamanda “Türk Silahlı Kuvvetleri Günü” olması vesilesiyle Silahlı Kuvvetlerimizin mensupları için; bir yandan bir üst rütbeye terfi etmenin heyecanının, diğer yandan da görevi tamamlamanın huzuru içinde emekli olmanın gururunun yaşandığı müstesna günlerdir.
 
Bu vesileyle, terfi eden tüm personelimize yeni rütbelerinin hayırlı ve uğurlu olması temennisiyle görevlerinde başarılar diliyor, Silahlı Kuvvetlerimizdeki görev sürelerini tamamlayarak emekliye ayrılan mensuplarımıza da verdikleri değerli hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyor, aileleri ile birlikte; sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir hayat sürmelerini temenni ediyorum.
 
Başta, büyük bir coşkuyla kutladığımız bu eşsiz zaferin mimarı Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve kahraman silah arkadaşları ile bayraklaşan kutsal vatan toprağının bütünlüğü ve şanlı al bayrağımızın daima hür bir şekilde dalgalanması için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve saygıyla, kahraman gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.
 
Bu duygu ve düşüncelerle; Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her kademesinde ciddiyet, samimiyet diyalog ve koordinasyon içinde görev yapan, general/amiral, subay, astsubay, devlet memuru, uzman jandarma, uzman erbaş, erbaş ve erlerimiz, köy korucularımız, işçilerimiz ve tüm askerî öğrencilerimiz ile yıllarını bu Orduya vermiş emekli personelimizin Zafer Bayramı’nı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü’nü kutluyor; kendilerine değerli aile mensuplarıyla birlikte, başarı, mutluluk ve esenlikler diliyorum.
Hulusi AKAR
Orgeneral
Genelkurmay Başkanı
 
 
TARİHÇE
Tarih sürecinde siyasi düzeni, askerî düzenle birlikte doğup gelişen Türklerin tarihi, beş bin yıl öncesine dayanır. Orta Asya'da başlayan uzun öykü, büyük göçlerin neden olduğu hareketlilikle tüm ana karalara yayılmıştır. Doğuda, Hun, Göktürk ve Uygur ulusları, Batıda ise 1040 yılında Oğuz kökenli Türklerin kurduğu ilk Türk devleti Selçuklu imparatorluğu, Türkleri dünyaya tanıtmıştır.
 
Türklerin gerek Orta Asya'da gerekse Orta Asya dışındaki geniş sahalarda ve çeşitli yabancı kavimler üzerinde hâkimiyet kurmaları ancak güçlü orduları sayesinde olabilmiştir. Kişi olarak askerliğe gönül veren Türkler tüm dünyaya ordu-millet olduklarını kanıtlamışlardır. Orta Asya'daki Türk uluslarından başlayarak, her Türk savaşçı durumunda olduğundan askerliğe özel meslek gözü ile bakılmamıştır. Göktürk Kitabeleri'nde belirtilen tanrı vergisi askerlik misyonu, Türklerin bütün zamanlarda ülküsü kabul edilmiştir.
 
Asya Hun İmparatorluğu'nda İmparator Mete tarafından MÖ 209 yılında ilk defa teşkilatlı bir ordu kurulmuş olup bu tarih Türk ordusunun ve Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir. Mete Han tarafından kurulan ilk daimi Türk ordusu 10'lu teşkilat sistemine göre oluşturulmuştur. Bu teşkilatta en büyük birlik 10.000 kişilikti ve bu b
irliğe "tümen" adı veriliyordu. Tümenler de 1000'li, 100'lü ve 10'lu olmak üzere kademeli olarak küçülen birliklere ayrılıyordu. Söz konusu bu teşkilat, ufak değişikliklerle bütün Türk devletlerinde varlığını sürdürmüştür.
 
1071 yılında Malazgirt Zaferi'yle kapıları açılan Anadolu topraklarına giren Türkler, Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurmuşlardır. Türklerde deniz kuvvetlerinin tarihi Anadolu Selçuklu Devleti ile başlamıştır. 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonraki on yıl içinde öncü Türk beyleri, Ege ve Marmara kıyılarına ulaşmıştır. Türkleri açık denizlerle tanıştıran ilk öncü beyi Emir Çaka (Çağa Bey) Bey olmuş ve ilk Türk donanması onun zamanında (1081) denize indirilmiştir. 19 Mayıs 1090 tarihinde Çaka Bey'in Bizans donanmasını yendiği Koyun Adaları Zaferi, Türk Deniz Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir.
 
Anadolu Selçuklu Devleti, ömrünü tamamladığında yerini Anadolu Beyliklerine bırakmış; Türklüğün yaşama azmi ve var olma iradesi, kurulan beyliklerle tarih sahnesinde yeniden ortaya çıkmıştır. Bu beylikler arasında Osmanlı Beyliği, kısa sürede en kuvvetlisi hâline gelmiş ve imparatorluğa geçiş sürecinde ordu büyük rol oynamıştır. Gazilerden kurulu beylik ordusundan, yeniçeri ve tımarlı sipahilerden oluşan daimi orduya geçiş, Osmanlı Devleti'nin yapı taşlarını oluşturmuştur. Osmanlı İmparatorluğu, Türk ordusunun savaşma azim ve gücü, yeni savaş teknolojilerinin takibi ve adil devlet idaresi ile batıda Macaristan'a, kuzeyde Kafkaslar'ın yarısına, doğuda Mezopotamya ve Arabistan'a, güneyde Mısır'a ve Akdeniz adalarına ulaşarak üç kıtada hüküm sürmüştür.
 
Osmanlının "İmparatorluk" niteliği kazanmasında kara kuvvetleri ile beraber deniz gücü de önemli rol oynamıştır. Bu kapsamda Gelibolu Deniz Üssü'nün 1401 yılında tamamlanması ile birlikte "Kaptan-ı Derya/Kaptan Paşa" terimi de Osmanlı Deniz Kuvvetlerinde yerini almıştır. Saruca Paşa Türk deniz tarihinin ilk Kaptanıderyası olmuştur. Osmanlı donanması Kanuni Sultan Süleyman zamanında ise en parlak dönemini yaşamıştır. Barbaros Hayrettin ve Turgut Reis gibi kıymetli denizcilerin tecrübelerinden yararlanılarak Akdeniz ve Kızıldeniz'de üstünlük Osmanlı İmparatorluğu'na geçmiştir.
 
Osmanlı İmparatorluğu'na havacılık teşkilatının girişi ise 1 Haziran 1911'de kurulan "Tayyare Komisyonu" ile olmuştur. Bu tarih günümüzde Hava Kuvvetlerinin kuruluş günü olarak kutlanmaktadır. Bu komisyon, Balkan Harbi'ne girilmesinden sonra dağılmış, harp sonrasında ıslahat çalışmalarına yeniden başlanmıştır.
 
Jeopolitik ve jeostratejik koşullar sonunda zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu, en zayıf döneminde Birinci Dünya Savaşı'na katılmış, Türk askerî tarihinde yeni ve destansı sayfalar açılmıştır. Dünya coğrafyası ve siyasal düzeni üzerinde yaşamsal rol oynayan Çanakkale Muharebeleri, Türk milletinin yeniden doğuşunu simgelemiştir. Birlikte yola çıktıkları müttefiklerinin yenilgisi, Osmanlı İmparatorluğunun da sonu olmuş, ülke toprakları işgal edilerek ordu dağıtılmıştır.
 
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından tarihe karışan bu köklü imparatorluğun topraklarında doğan yeni bir güneş, sonsuza dek sürecek Türk Cumhuriyeti'nin temellerini atmıştır. Karanlık bulutları yırtan bu güneş, XX.yüzyılın büyük asker ve devlet adamı olan Mustafa Kemal ATATÜRK'tür. Mustafa Kemal Paşa'nın, 19 Mayıs 1919'da yalnız Türk ulusuna güvenerek başlattığı mücadele ordu-millet dayanışması sonucu zaferle taçlandırılmış ve bu zaferin ardından Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşu gerçekleştirilmiştir. Asker kökenli bir reformist olan ATATÜRK, kurduğu devleti ileri götürerek, dehasını tüm uluslara kanıtlamıştır. Sınırları kanla çizilen Türkiye toprakları üzerinde artık yepyeni bir cumhuriyet vardır.
 
İkinci Dünya Harbi sonrasında dünya üzerinde yaşanan değişimler neticesinde Türkiye, Kore Harbi'ne katılmış, Türk birlikleri savaşın en can alıcı bölgelerinde görevlendirilerek harbin seyrini değiştirmiş; Türk askeri, azmi ve kahramanlığıyla pek çok ülke ordusuna örnek gösterilmiştir.
 
18 Şubat 1952'de NATO'ya katılan Türkiye Cumhuriyeti, Silahlı Kuvvetlerinde modernizasyon çalışmaları başlatmıştır. Caydırıcılık gücü sürekli artan Türk ordusu 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nda güç ve yeteneğini bir kez daha kanıtlamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, 1980'li yılların sonunda yeniden yapılanma sürecine girmiştir. TSK, caydırıcılık niteliğinin korunmasının yanı sıra, terörden klasik harbe kadar çok geniş bir yelpazedeki risk ve tehditlere karşı hazır olmak amacı ile kendisini dinamik bir şekilde yeniden yapılandırmaktadır.
 
Günümüzde birbirlerinden farklı siyasi rejimlerin, dinlerin, ekonomik sistemlerin ve askerî güçlerin karşı karşıya geldiği bir bölgede yer alan Türkiye; Karadeniz'e, Ege'ye, Akdeniz'e, Balkanlar'a ve Orta Doğu'ya hâkim olan konumu ile üç kıta arasında kara ve deniz ulaşım yollarının kesiştiği Cebelitarık Boğazı'ndan başlayıp Orta Doğu ve Orta Asya'ya uzanan stratejik halkalar zincirinin odak noktasını oluşturmaktadır. Türk Boğazları'na sahip olan Türkiye, Süveyş'i ve dolayısıyla bölgedeki deniz ulaştırmasını kontrol edebilecek bir mevkidedir.
 
Türkiye'nin Orta Doğu, Kafkas ve Hazar havzasındaki enerji kaynaklarına yakınlığı ve enerji ulaşım halkasının merkezinde olması sebebiyle stratejik önemi daha da artmıştır. Stratejik önemi bu denli büyük olan Türkiye'nin bulunduğu bölgede köklü değişiklikler oluşmakta, büyük değişikliklerin yaşandığı bu süreç beraberinde birçok sarsıntı getirmektedir. Değişimin kapsam ve süresi belirsizliğini sürdürmekte, Türkiye bölgede bir güven unsuru olarak varlığını devam ettirmektedir.
 
Bu belirsizlik ortamında, Türkiye'nin güvenliğine yönelik tehlikeler, eskiden olduğu gibi yalnızca bölgedeki askerî güçleri değil bu ülkelerdeki politik, ekonomik ve sosyal dengesizlikler, sınır anlaşmazlıkları, iktidar ve güç mücadeleleri ile terörizmi de kapsamaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgesindeki krizlerin yanı sıra politik kararlara bağlı olarak dünya barışını tehdit eden krizlere de müdahaleye hazır olmak zorundadır.
 
Büyük ATATÜRK'ün "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesine bağlı olan Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri; saldırgan emeller gütmez; ancak, bağımsızlığı, ülkesi, milleti, onuru tehlikeye maruz kaldığında ve üyesi bulunduğu uluslararası kuruluşların müşterek idealleri doğrultusunda, gücünü kullanır.
 
Türkiye Cumhuriyeti, NATO Savunma Paktına dahil bulunmakla savunma güvencesini arttırmış, aynı zamanda global dengenin korunmasına katkıda bulunmuştur. Değişen dengeler sonucu büyük güç olarak kalan ABD ile savunma ve ekonomik işbirliği içerisinde olan Türkiye, Silahsızlanma ve Silahların kontrolü girişimlerini desteklemekte, silahsızlanmanın hiç bir ülkenin güvenliğini olumsuz yönde etkilemeyecek bir biçimde ve etkin denetim altında gerçekleşmesi gereğini savunmaktadır.
 
Türkiye belirsiz tehdit ve risklerin bulunduğu bir bölgede, barış zamanından itibaren millî savunma olanaklarını güçlü bulundurmak ve Silahlı Kuvvetlerini olası tehditlere karşı hazır ve güçlü bir yapıda bulundurmak zorundadır.
 
Türkiye'nin savunma politikasının unsurları; millî savunma için kararlılık ve irade, Türk Silahlı Kuvvetleri ve NATO dayanışmasıdır.
 
Türk Silahlı Kuvvetleri, Soğuk Savaşın bitiminden sonra Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu, Afrika ve Asya'da meydana gelen krizlerin çözümü için Birleşmiş Milletler ve NATO'nun şemsiyesi altında barışı koruma harekâtlarına ve diğer harekâtlara katılmıştır ve katılmaya devam etmektedir.
 
Jeopolitik ve jeostratejik önemi bu denli büyük olan Türkiye Cumhuriyeti'nin Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığına bağlı olan Kara, Hava, Deniz Kuvvetlerinden oluşmaktadır. Barış zamanında iç güvenlik kuvvetlerinin bir parçası olarak görev yapan Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı, savaş zamanında Kara ve Deniz Kuvvetleri komutası altına girmektedir.
 
Genelkurmay Başkanı; Silahlı Kuvvetlerin komutanıdır. Savaşta Başkomutanlık görevini Cumhurbaşkanı adına yerine getirir. Silahlı Kuvvetlere komuta etmek, savaşa hazırlanmasında personel, istihbarat, harekat, teşkilat, eğitim-öğretim ve lojistik hizmet ilkeleri ve programları Genelkurmay Başkanlığının sorumluluklarıdır.
 
Genelkurmay Başkanlığı ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerinin NATO ve diğer ülkeler ile askeri ilişkilerini yönlendirir.
 
KUVVET YAPISI
Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığına bağlı Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile barış döneminde İçişleri Bakanlığına bağlı olarak görev yapan ve sefer durumunda Kara ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesine dahil olan Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığından meydana gelmektedir.

http://uyg.tsk.tr/ataturk/ataturk.asp
http://www.tsk.tr/index.html


Sayfa düzeni: Tenise Yalçın evetbenim
tenise.yalcin@gmail.com 

Haber içerik: http://www.tsk.tr/index.html

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir