Adnan Çoker ve resim dünyası



Adnan Çoker ve resim dünyası

Hayati ASIYAZICI

Bir ressamı tanımlamak, onu anlamakla koşuttur. Tablosuna bakmak, kullandığı renkleri tanımak biçemi ile yorumunu özdeşleştiren bir Adnan Çoker’den söz etmek istiyorum. Güzel sanatlar akademisinde başlayan eğitimini Zeki Kocamemi Atölyesi’nde tamamlayan ressam Çoker, başarısı ve yeteneğinden ötürü Avrupa Yarışması’nı kazanarak Paris’e gitti (1955). Adını duyduğum zaman Çoker’in ünü Akademi koridorlarında, gençlerin arasında konuşuluyordu (1954-1955). Merak ettim, bitirme sınavındaki çalışmasını görmek için hocasına kadar gidip, görmek istediğimi söyledim. Son dönem öğrencilerinden biri yanıma vererek mezuniyet sergilerinin bulunduğu salonda Çoker’in çalışmasını bulabileceğimi söyledi. O dönem Nuri İyem’in soyut resimlerinin de tutkunuydu. Aslında resmin hasını dört yıllık eğitimimde bana resim hocam Fethi Kayaalp öğretmişti. Böyle bir soyut ve somut resimle ilgili kendime özgü bir birikimim vardı. İstanbul’da Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Eyüboğlu ile sergiler ve resimler konusunda edebiyata ve sanata koşut olarak geniş söyleşiler yapıyorduk. En sık gittiğim yerlerden biride GS Akademisi’ydi.

Adnan Çoker’i şimdi tanımlamakta zorlanacağım bir soyut resmin, GS Akademisi’nin Yüksel Resim Bölümü’nün üstün başarı ile bitiren tablosunu hala anımsıyorum. Açık ve mat renkleri öylesine yetkin biçimde kullanmıştı ki, kompozisyon olarak genç sanatçıyı Avrupa’ya rahatlıkla atabilecek düzeyde olduğu anlaşılıyordu. Ben 1955’te gittiği için hala Çoker’i tanıyamamıştım. Arkadaşları ve hocaları ile izini sürürüyor, onun resim dünyasına girmeye çalışıyordum. Paris’te, Andre Lhote, Henri Goetz, Hayter ve Emilio Vedova ile çalıştı. Beş yıllık Paris’deki ünlü hocalarla çalışmalarından sonra, Osman Hamdi Bey’in kurucusu olduğu Sanayii-Nefise’nin Batı’dan dönen yeni kuşak sanatçısıydı Adnan Çoker. Asistan olarak başladığı eğitimciliğini, Profesör olarak emekli oluncaya kadar sürdürdü. Çok nitelikli ve yetenekli öğrenciler yetiştirdi. Bunlardan biri de Prof.Tülin Onat’dır. Nicelerini saymam gerekir ama yerimin darlığı, Çoker’in öğrencilerine saygım nedeniyle tümünü buraya alamadığım için yazamıyorum.

Tümünü anımsamak kolay değil ama 30 civarında kişisel sergisinden söz edebilirim. Karma sergiler bunların dışındadır. Ben yetkin döneminde çok sık olmasada, yeterince atölyesine gider çalışmalarını izlerdim. Öğrencileri ile olan diyaloğunu diğer hocalardan daha ayırt edici bulurdum. Yaşamı resmi gibi renkli, dostları ile ilgili toplumsal sorunlarla bağlantılı bir sanat insanıdır. Soyut resmin ülkemizdeki en başarılı temsilcilerinden biridir. Kompozisyonları dünyaya bakış açısının renklerle anlatımıdır. Tabloları, resimlerindeki anlatım biçemi düşünce ve eylem olarak etkin bir uç oluşturduğunu söylemeliyim. Çoker’in sanat yaşamı 20. ve 21. y.y.’ı kucaklayan dünya görüşü ile ulusal kültürü özdeşleştiren bir sanat biçeminin yorumcusudur.

“Adnan Çoker’in siyah resimler dizisine hacim (espas) anlayışının katılması aza indirgenmiş renk değerlerini karşıt anlamda etkilemez. Resmin her iki yarısında tekrarlanan simetrik biçimler küçük kırık parçalar olarak birbirine dönen, siyah karanlığa karşın düz yüzeylerdeki simetrik biçimlerin bir renk espası düşüncesinin oluşumunu doğrular”. Bu alıntılı cümle Adnan Çoker’i resim dünyasından görünen bir kesitidir. Onun bir iç dünyası ve birikiminin özümlendiği duygu ve görüşleri, düşünceleri tuale yansımaktadır.

İstanbul Sanat Festivali Resim ve Heykel Sergisi, Resim Birincilik Ödülü (1961), 23.Devlet Resim ve Heykel Sergisi, Resim Birincilik Ödülü (1962), “Mavi Grup”u kurdu (1963), Fransız bursu ile Paris’e gidip Hayter Atölyesinde gravür, Goetz Atöltyesinde resim çalıştı (1964-65), DYO Başarı Ödülü (1973), Uluslararası İskenderiye Bienali, İkincilik Ödülü (1976), İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü (1977), Türkiye İş Bankası Yarışması Resim Büyük Ödülü (1981), Ev Ofis Dergisi Büyük Onur Ödülü (1982), Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanlığı (1983), III. Uluslararası Asya-Avrupa Sanat Biennali “Dostluk ve Barış Sanat Ödülü” (1990), Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülünü reddetti (1994).
Anan Çoker’i ödülleri ile de tanıyarak, sağlık ve başarı dileklerimi sevgilerimle birlikte iletiyorum.

Not : 22 Temmuz 2012 günlü Aydınlık Gazete’sinde eleştirel bakış başlıklı yazımda sözünü ettiğim “Yıldırım Bayezid” adlı operanın önemli oyuncularından biri olan “Andronicus” rolündeki Elif Tuğba Tekışık ile ilgili değerlendirmem bilgisayar hatası nedeni ile beğenmeme karşın yazımda yer almadığını üzülerek gördüm. Sanatçıdan ve okurlarımdan özür dilerim.

Hayati Asılyazıcı
hayatiasilyazici@yahoo.com
Alıntı: Aydınlık Gazetesi
Son Güncelleme: Cuma, 27 Temmuz 2012 22:39

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir