Çok yönlü bir yazarın yol haritası
Hayati Asılyazıcı
Eren Aysan’ı Ankara Devlet Tiyatrosu’nun dramaturgu olarak tanımıştık. Dramaturgi çalışmalarını uzun incelemelerden sonra değerlendiren bir yazar. Önce bana bu görüntüyü veriyordu. Bir oyunu ele alıyor yazarı ve oyununu işlevsel hale getiriyordu. Seçtiği ya da üstünde çalışması gereken oyun yönetmenin seçiminden gelmesi halinde bile o titiz ve özenli çalışmasını ortaya çıkardıktan sonra oyunu, kendi raporu doğrultusunda yorumluyordu. Bir örnek vermem gerekirse ilk aklıma gelen Bertolt Brecht’in ‘Üç Kuruşluk Opera’ yapıtındaki titiz çalışmasından söz edebilirim. Bir yazar olduğu için Erhan Gökgücü Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahneye koymuş olduğu bu oyun Eren Aysan’ın bir dramaturgun yol haritasındaki çalışmalarında en güzel örneklerdendir diyebilirim. Daha birçoklarını saymam olası. Ama sınırlı olan köşemde asıl konum olarak Eren Aysan’ın bir yeni boyutunu ortaya koymak istiyorum.
DT sanatçısı Cengiz Korucu’nun 19 Şubat 2015 günlü Aydınlık’ta çıkan Eren Aysan söyleşisi kitapla buluşmamı çabuklaştırdı. Ne idi bu kitap diye soracak olursanız ‘Gece Uyurken’ adlı romandan söz etmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde 2015 Yunus Nadi Roman Armağanı’nı kazanan, Eren Aysan’ın Gece Uyurken adlı romanı değişik çizgiler ve görüntüler sergilerken, 21. yüzyılın roman anlatısıyla sesleniyor. Eren Aysan çok yönlüydü. Yeri olsun olmasın söylenmeden geçilemeyen, Sivas Madımak Oteli’nin bağnaz yobazlar tarafından katledilen 37 insanımızdan biri olan şair Behçet Aysan’ın kızıydı. Bu tümce onun yazgısında yer almıştı. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümünde Tiyatro Tarihi ve Teorisi okudu. Bitirdikten sonra ABD’ye gitti. İki yıl orada çalışmalarını sürdürdü. O dönemlerde ve bugünlerde beyin göçünün devam ettiği bu emperyalist ülkenin hiçbir özelliğine takılmadan yurduna döndü. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda dramaturg olarak çalışmaya başladı.
Kültür ve sanatı özümseyerek ilk roman çalışmasını bana göre olağanüstü başarı ile denemiş oldu. Gece Uyurken yenilikleri içeren tema ve çizgileriyle kokusunu duyumsadığım bir roman. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı kadar beni duygulandırıp heyecanlandırdı. Bunu karşılaştırmak (mukayese etmek) için söylemiyorum. Deneyimsel ve yeniliklerin sevdalısı bir yazar ve okur ya da aynı yöntemin tiyatro izleyicisi olarak ben böyle bir değerlendirmenin tümcesini yürekten söylüyorum. Bana güvenip inananların bu romanı okuduklarında haklı nedenlerime tanıklık edeceklerini düşünüyorum.
DUYGULARLA DOLU GERÇEKÇİ BİR ROMAN
Gelelim romanın kendisine, Amerika’daki eğitimini tamamladıktan sonra ülkesine dönen Gazel’in yolculuğu sırasında çağrışımlar yoluyla usundan geçenleri aktarıyor okura. Şair babasını faili meçhul bir cinayet sonucunda yitiren roman kahramanı, ceberrut devletin yaşattığı acılardan kurtulmanın mümkün olmadığını biliyor. Zamanın her şeyin ilacı olmadığını da… Gazel, gerek şair, yazar babasını gerekse ölmek üzere olan annesini, büyük ailesinin öyküsünü kurduğu bağlantılar yoluyla, yaşadıklarından yola çıkarak bütünlemeye çalışıyor. Bir yandan da çocukluk kahramanı gerçeküstü roman kişisi cücenin izini sürüyor. Bu sırada Amerika’daki arkadaşları Filistinli Asma ile Latin Amerikalı Sergio da ona eşlik ediyor. Aslında herkesin hüzünlü mü hüzünlü bir öyküsü var. Asma’nın babası vatan toprağında öldürülmüş… Sergio’nun ağabeyi de Arjantin’deki kayıplardan biri… Böylece emperyalizmin sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde insanların yaşamlarını nasıl alt üst ettiğine tanıklık ediyoruz. Roman kişileri kendileriyle yüzleşirken toplum olarak da yüzleşmemiz gerektiğini bir kez daha vurguluyor. Özellikle roman tekniğinde metni kurgularken gerçeklikten fantaziye uzanan çizgide kimi zaman masalsı ögelerden de yararlanılıyor. Roman büyülü gerçeklik damarından beslenirken, içinden acının eksilmediği toplumsal sorunlara göndermelerde bulunuyor.
Eren Aysan’ın Can Yayınları’ndan çıkan Gece Uyurken adlı romanı ellerinizden bırakamayacağınız hüzünlü ve sürükleyici gerçekçi bir yapıt…
Hayati Asılyazıcı
hayatiasilyazici@yahoo.com
Alıntı:31 Mayıs 2015
AYDINLIK GAZETESİ