"Gerçek Aydın…" Engin Demirkollu Sarıkartal

Afiş görsel: Engin Demirkollu Sarıkartal 28 Ekim 2015
Gerçek aydın “ güzel yurdumun güzel insanları, tam bağımsız ve laik cumhuriyet şemsiyesi altında, daha refah ve daha mutlu yaşamaya laiktir” diyerek öne atılacak ve büyük önderinin yaptığı gibi, Türk Milletine güvenerek, halkın karanlık gecelerine bir güneş gibi doğacaktır.

Devletin içinde bulunduğu tehlikenin derinliğini göremeyen; acizler elbette ki, gerçek çareyi görmemek için gözlerini yumarlar.

Bu kadar, kesin yıkılış belirtileri karşısında aklı, kavrayışı, vicdanı olan adamların; kendi kendilerini aldatmalarına ihtimal verilir mi?

Bu gibi adamlar; aslında kendilerini aldatacak kadar, budala olurlarsa, onların memleket kaderini elde tutmalarına:

Aklı eren ve korkunç gerçeği görenler, katlanabilirler mi?

Eğer bu adamlar, gerçeği biliyorlar ve kendilerini aldatmıyorlarsa,

milleti kandırarak, bir koyun sürüsü halinde, düşman pençesine teslim etmek için, canla başla çalışmalarına, ne anlam verilebilir?”

Mustafa Kemal Atatürk                                                                                    

Bugün Türk Milleti, büyük Atatürk’ün ifade ettiği gibi, acizlik içine düşmüş bir yönetimle karşı karşıyadır. Bu durum elbette ki acıdır. Ancak daha da acı olan, bu duruma aklı eren ve korkunç gerçeği gören herkesin katlanabiliyor olmasıdır.

Olan bitenin farkına varan kesim içinde en önde gelenler, bu ülkenin nimetlerinden yararlanarak, bugünkü konumuna ulaşan ve Türk Halkı tarafından büyük bir umutla izlenen “aydın”lardır. Ve araştırmacı yazar Merdan Yanardağ’ın ifade ettiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’miz tarihinin en büyük aydın ihanetini yaşamakta.

Büyük Atatürk, 20 Ekim 1927 de Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden 36 saat süreyle okuduğu Nutku’nu“ Gençliğe Hitabe” ile bitirirken;

“Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen,

vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!” demişti..

Şimdi aydınlar “Atatürk’ün orada hitap ettiği Türk Gençleridir, biz değiliz” diye düşünebilirler mi?.Eğer düşünürlerse çok yanıldıklarını yine Atatürk’ten dinleyelim.

Aynı gün; Atatürk meclis kürsüsünden okuduğu nutkunu bitirip odasına gitmek üzere koridordan geçerken, ak sakallı-yaşlı bir milletvekili Ata’ya seslenir;

“Paşam, Nutkunuzun sonundaki hitabınızda” Cumhuriyeti gençlere emanet ettiniz. Biz yaşlı ve aksakallılardan ne gördünüz? Bize niye güvenmiyorsunuz? Bizleri üzdünüz” der.

Bunun üzerine Atatürk, yaşlı-ak sakallı milletvekilinin sırtını sıvazlar ve;

“ Hocam kastım sizleri üzmek değil, benim kastettiğim, eli kalem tutan ve kafası işleyen her Türk’ün, genç olduğudur “ cevabını verir…

Mustafa Kemal bağımsızlığımızı ve Cumhuriyetimizi, eli kalem tutan ve kafası işleyen herkese emanet etmiştir..Tabi ki, burada ifade ettiği herkes içinde, en büyük pay aydınlarındır.Ve hiç biri “bu benim vazifem değil” diyemez.

Hele ki, Mustafa Kemal’in “ BİR GÜN ” diye ifade ettiği, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düştüğümüz o güne gelinmişse…

Devlet kurumlarının, ehil olmayan kişilere teslim edilerek,

laik cumhuriyetten yana olan kişilerin kadro dışı bırakıldığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin en donanımlı komuta kademesinin, düzmece davalarla ordudan uzaklaştırıldığı, yargıya, emniyet güçlerine güvenin kalmadığı günlerdeysek..

Hatta bu tehlikeli durumdan daha da vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar, muhalefet parti liderleri, milletvekilleri ve siyasetçiler; gaflet, dalâlet ve hattâ hıyanet içindelerse.

Ve hattâ bu iktidar sahipleri ve siyasi parti yöneticileri kişisel çıkarlarını, Türkiye üzerinde emelleri olan emperyalist devletlerin çıkarlarıyla bileştirmişlerse..

Bugün, tam da bugün, bağımsızlığımızı ve cumhuriyetimizi müdafaa mecburiyetine düştüğümüz o, “bir gün”dür. 

Gerçek aydın, bu kara günlerde belli olacaktır. Vazifeye atılmak için, içinde bulunduğu vaziyetin imkân ve şartlarını düşünmeyecektir çünkü!.

Gerçek aydın, Atatürk’ün ölümüyle yarım bırakılan devrimlerin, kaldığı yerden sürdürülmesi gerektiğine inançla, karşı devrimi başlatan gerici zihniyet ve onun arkasındaki emperyalizmle mücadele edecektir. Cumhuriyetimizin bütün değerlerinin neredeyse yerle bir edildiği bir durumda, mevcut parti liderlerinin asgari ücreti seçim propagandası yaptığını görerek, bugün itibariyle Tbmm içinde mevcut partilerin bağımsızlığımızı ve cumhuriyetimizi müdafaa etmek gibi bir mecburiyetlerinin olmadığını da bilecektir.

Türkiye 1 Kasım 2015 günü, sonrasında daha zor günler yaşayacağı bir seçime gidiyor.

Gerçek aydın “ güzel yurdumun güzel insanları, tam bağımsız ve laik cumhuriyet şemsiyesi altında, daha refah ve daha mutlu yaşamaya laiktir” diyerek öne atılacak ve büyük önderinin yaptığı gibi, Türk Milletine güvenerek, halkın karanlık gecelerine bir güneş gibi doğacaktır.

Artık “dur bakalım ne olacak?” diyerek beklemenin, zaman kaybetmekten başka hiçbir işe yaramadığını hepimiz idrak etmeliyiz.

Engin Demirkollu Sarıkartal
28 Ekim 2015

evetbenim4

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir