Halktan kopuk festival…
Hayati Asılyazıcı
hayatiasilyazici@yahoo.com
40. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali, soluklu bir şenlik olmasına karşı halktan kopuk bir festival olduğunu belirtmeliyim. Salt müzik festivali değil, 18. Uluslararası Tiyatro Festivali de yetersiz ve program açısından etkisizdi. Önce tiyatro festivalini ele alalım. Türkiye-Çin Kültür Yılı olması nedeniyle, Çin’den Sahngay Dans Topluluğu, bir de Pekin Operası grubu geldi. İki ülke arasında böyle bir kültür anlaşması olmasaydı İKSV yöneticilerinin bu iki topluluğu çağırmalk akıllarından bile geçmezdi. Bu yıla kadar 39 yıl içinde Çin’den hangi topluluk geldi? Yine 18. Tiyatro Festivaline Japonya’nın dışında doğu ülkelerinden hiçbir topluluk çağırılmadı. Çin Tiyatrosu, İran Taziye oyunu bugüne kadar davet edilseydi, tiyatro festivalinin uluslararası niletiliği ortaya çıkar ve gösteriler daha da doyurucu olurdu. Bir Kazak Tiyatrosu, bir Özberk Tiyatrosu, bir Tatar Tiyatrosu, bir Başkurt Tiyatrosu ve Asya ülkelerinde yaşayan bir çok türk topluluklarının tiyatrolarından hiç biri İstanbul Tiyatro Festivali’ne çağırılmadı. Buna karşın tamamen batılı tiyatrolar baştacı edilmekte, onların getirdikleri oyunlar da, tiyatro izleyicilerini doyurmamaktadır. 18. Tiyatro Festivali’nde Almanya’nın Berlin Schaubühne Tiyatrosu’nun, Thomas Ostermeier’in yönettiği Hamlet oyunu dışında, Batı’dan gelen tiyatroların hiçbirini çağırmazdım. Ayrıca İstanbul’dan katılan öteki tiyatroların adlarını saymıyorum. Çünkü onlar bizim tiyatrolarımızdır. Devlet ve Şehir Tiyatroları’ndan birer oyun bu festivalde gösterilmeliydi!
Müzik topluluklarına gelince, açılışı Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile Ankara Devlet Korosu, Beethoven’ın 9. Senfoni’sinin (Re minör, Op.125) seslendirildiği bir konserle yaptı. Orkestrayı Sascha Goetzel, koroyu, Cem’i Can Deliorman yönetti. Benim dikkat ve ilgimi çeken Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın Aya İrini’deki konseriydi. Halk Müziği ve Türk Müziği’nin orkestra ile sunulmasını gerçekleştiren şef Saim Akçıl’dı. Cengiz Özdemir’in Bağlama ve Orkestra için Classic Cem ve İlyas Mirzayev’in Karadeniz Rapsodisi, Triple Konçerto adlı yapıtı bana göre bu festivalde, müziğimizin en büyük başarısıydı.
Giya Kancheli’nin Dünya Prömiyeri’nin İstanbul’da yapılması ikinci önemli olaydı. Giya Kancheli’nin üç nitelikli besteleri ve özgün bestesi seslendirildi. İlk yapıt Çello, Kontrtenor ve Orkesta için “Diplipito” adlı betesiydi. Lingering İstanbul’da dünya prömiyeri yapılan Giya Kancheli’nin en son yapıtıdır. Programın üçüncü yapıtı “Styx” geleneksel ezgiler taşıyan bir bestesiydi. Gidon Kremer’in viola ile katıldığı bu konsere önemli bir katkıydı. Yine Türkiye-Hollanda arasındaki 400. dostluk yılının kutlanışı nedeniyle festival’e Hollanda’nın dünyaca ünlü Nederlands Dans Topluluğu’nun katılması güzel bir olaydı. Bir de 23 Haziran’daki Fazıl Say’ın Borusan Filarmoni Orkestrası eşliğinde vereceği konser, bu festivalin üzerinde durabileceğim etkinliklerdir.
1973 Yılı’nda Nejat Eczacıbaşı ve Aydın Gün yönetimi ile başlayan orkestra, Nejat Bey’in ölümüne kadar halka daha dönük bir festivaldi. Bunda Aydın Gün’ün de katkısı çoktu. 1977-1980 Yılları arasında İstanbul Belediye Başkanı Aytekin Kotil’in desteğinde bu festivale, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu, Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu, Rumeli Hisar ve daha başka mekanları ücretsiz ‘tahsis’ etmişti. Bunlar şimdi sözünü ettiğim değerlendirmelerden çıkarıldı. Beldiyenin Kültür Sorumlusu ve Şehir Tiyatroları’nın Genel Sanat Yönetmeni olarak, festivali yönetimin dışında destekliyordum. Çünkü İKSV’nin düzenlediği her festival (müzik, tiyatro, sinema ve caz festivalleri), İstanbul’un ev sahipliği yapması gereken bir festivaldir. Biz bu nedenle dört yıl Aytekin Kotil ile birlikte bu festivale ücretsiz katkı sağladık. Bilet fiyatlarından söz etmiyorum! İKSV’nin düzenlediği İstanbul Festivalleri halktan tamamen kopmuştur…
