İzmir Devlet Tiyatrosu’nda Orhan Kemal’in “Üç Kağıtçı” Oyunu
Hayati Asılyazıcı
İzmir Devlet Tiyatrosu Ragıp Haykır Sahnesi’nde; Orhan Kemal’in yazdığı Ersan Uysal’ın tiyatroya uyarladığı, Murat Atak’ın sahneye koyduğu “Üç Kağıtçı” adlı oyunu oynanıyor.
Roman – Tiyatro ilişkisi genelde sahne sanatlarının soluklanmasında etkili olmuştur. Dünya edebiyatının en başarılı yazarlarının yapıtları; ya yazarları tarafından ya da başka yazarlardan örneğin oyun yazarlarından gördüğü ilgi üzerine oyunlaştırılarak tiyatroya uyarlanmıştır. Edebiyat-roman-sinema ilişkilerinden söz etmiyorum. Bu ayrı bir konu çünkü. Tiyatro sürekli arayış içerisindedir. Tiyatro yapıtlarının da tıpkı operaya zaman zaman baleye uyarlanışı gibi. Sözgelimi Verdi’nin operalarında Shakespeare tragedyaları ağırlık kazanmıştır. Verdi, Othello, Macbet gibi Shakespeare tragedyalarını operaya uyarlamış. Bu konuda örnekler pek çok. Konumuz roman ya da edebiyat-tiyatro ilişkileridir. Jozef Szajna o değerli dostum büyük tiyatro adamı Szajna’yı 24 Haziran 2008’de Varşova’da yitirdik. Sjazna’nın edebiyata bakışı farklıydı; Polonya ve dünya tiyatrosunda. Witkiewich, Polonya’nın ünlü klasik yazarlarındandı. Onun yaşamından ve yapıtlarından yola çıkarak bir oyun yazdı “Witckaci” diye. Benzersiz tiyatro uyarlamalarını, Servantes ve Mayakovski ile sürdürmüştü. “Dante” bir başka doruktu, Sjazna Tiyatrosu’nda. Avrupa’da yaygındır romandan tiyatroya uyarlamalar. Rus Tiyatrosu’nda dev romanlar hep tiyatroya uyarlandı. “Suç ve Ceza”, “Budala”, “Karamozof Kardeşler”, “Ezilenler”, birkaç örnek.
Bizde romandan tiyatroya uyarlamaların en başarılısı R.N. Güntekin’in “Değirmen” romanından Turgut Özakman tarafından uyarlanan “Sarıpınar 1914” en başarılı örnekti. (1968). Orhan Kemal “İspinozlar”, “Murtaza”, “Eskici Dükkanı”, “72.Koğuş” başarılı oyunlaştırılmış çalışmalardı. Ayrıca sahnelerde ilgiyle izlendi.
“Üç Kağıtçı” oyununun konusu “Müfettişler Müfettişi” (1966’nın devamı ve ikinci cildidir.) Kurgusuna baktığımızda Orhan Kemal’in de esin kaynağı Gogol’un “Müfettiş” adlı oyunundan diye tanımlayabiliriz. Dostoyevski bile “Biz hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık” tümcesiyle bir gerçeğin altını çizmişti.
“Müfettişler Müfettişi”ni (1966) romanını diğer oyunlarıyla birlikte tartışmıştık, sevgili rahmetli Orhan Kemal’le. Moskova dönüşüydü. Rus tiyatrolarında izlediğim oyunlar inanılmaz güzellikteydi. “Müfettiş” oyununu odak olarak almıştık. Bu esinleniş elbette ki ilginçti. Türkiye’de her dönem ‘sahte müfettişler’ türüyordu. Roman olarak başarılı bir yapıttı.
Ersan Uysal, yazıda sözünü ettiğim her iki yapıttan yararlanarak oyunlaştırmış ve kuşkusuz başarılı bir yapıt ortaya çıkarmış. Gündeme uygun oyunu Murat Atak, oyunun kurgusuna uygun görsel yorumuyla “Üç Kağıtçı”yı da İzmir Devlet Tiyatrosu’nda sahneye koyarak belki de bir ilki gerçekleştirilmiş oldu. Değişik tiplemeler ayrıcalıklı karakterler betimleniyor oyunda. Gerçekçi yapıtların sahneye konuluşu kimi zorlukları da beraberinde getiriyor. Yapıtın gerçekçiliğinin oyunculara ve dolayısıyla sahneye yansıması. Karakterlerde psikolojik durumlar var. Ersan Uysal, tiyatroya uyarlarken kişilerin bu yönlerini de korumuş. Yönetmen Atak, her iki boyutu; gerçekçi çözümleme ile psikolojik çözümlemeleri karakterlerle bütünleştirilmiş. Bu ayrıcalıkların altını çizmek güçtür; değişik çözümlemeyle birlikte yapıta uygun gerçekçi anlayışla yorumlanma gerektirir. Murat Atak bütün yönleriyle başarıyı çözümlemiş. Oyunda görüldüğü gibi, uyarlama ve sahneye konuluş ve yorumlanış bütünlük taşıyor.
Aslolan bu iki sahne eyleminin kotarılmasıydı. Kuşkusuz başarıyla sonuçlanmış işbirliğiydi doğrusu. Özellikle “Üç Kağıtçı”nın ikinci bölümü oyun kurma tekniği açısından çok daha başarılıydı. Bu olay sahnede görülebiliyor. Sahnede görülebiliyor. Çağcıllığın ‘encamında’ aradığımızın bir başka boyutu da bu değil midir? Onun için bu iki çalışmanın üstünde çok durdum. Bunlar olmasaydı, hiç biri olmazdı…
Yapımın oyuncuları, bu çözümlemelerden sonra başarılarında ortak olan ‘takım oyunculuğu’nda birleşiyorlar. Orhan Kemal’de her kesimin insan karakterini olağanüstü başarıyla çözümlüyor. Her oyuncunun karakter çizimindeki başarısını bu yazı boyutunda nasıl tanımlayabilirdim. Ancak kolektif başarılarını dile getirmekte… Oyun biraz yüksek tonda oynanıyor, orta düzeyde geçmeli konuşmalar.
Bütünlük içerisindeki başarıyı ayırmadan oyunculuklarını ve yorumlarını niteledim. Görselliği ve sahneye konuluşu tamamlayan, dekor, giysi, ışık tasarımları var; Behlüldane Tor, Funda Çebi, Ersen Tunççekiç… Can Atilla’nın müziği, İhsan Bengier’in dansları başarıya katkı sağlıyordu.