Şiir
I-Genel olarak
Mart Ayını çok severim… Benim için kutlamalar, özel günler, bayram ve bildiriler olarak yaşanır. Özellikle her yıl uluslararası-ulusal; şiir ve tiyatro bildirilerini yazanları merakla bekler onları bulmak için peşlerine düşerim. Bulunca da hemen sanat sitemizde yayınlar bunun keyfini yaşarım… Bu sabırsızlığımın başlıca nedeni; Anadolu’nun bir yerinde yaşayan; bir öğretmene, bir çocuğumuza, bir gencimize ulaştırma heyecanı ve görev aşkıdır.
Şiir yazarım, şiir okurum, şiir düşünür, şiir gibi yaşarım. Şiirde; anadilimin en tatlı, en üst noktasında gezinir, sözcüklerin birbirlerine olan saygı, ilgi, dahası aşklarının arasında dolaşırım… Şiir yazamadığım, okumadığım zamanlar; günde dört – beş, türkü tüketirim… Bir müzik aleti çalamasam da kendimce iyi türkü söylerim. Şiir; söz, duygu, müzik olarak bende, benimle sürekli yaşar ve beni besler. Tanımını nasıl yaparsanız yapınız; şiir yazan, şiir okuyan elindeki şiire tanımsal yaklaşmaz. Edebiyatçıların şiir ayırımları, üst ve alt tanımları onları ilgilendirir, benim pek umurumda olmaz. Şiir yazmanın, şiir okumanın en önemli bir yanı da insanın iç dünyasına ayna tutması ve görülenlerin ve ortaya çıkanların; insanın önünü aydınlatmasıdır.
Şiir, üretilirken, yazılırken altyapı malzemesi en ucuz bir sanat ürünüdür. Bazen bir kutu kağıdı ve bir kalemle hemen sonuca gidilir. Kalem kağıtın olmadığı anda, duvardaki bir afişe, bir betona yazılabilir. Sağlam bir belleğiniz varsa; o size yeter, en doğru anda kafanızın içindeki şiiri çağdaş araçlarla istediğiniz malzemeye aktarabilirsiniz… Şimdi bir yağlı boya tablo yapmaya kalksak, şöyle bir parşömen boyutunda; tuvali, fırçası, boyası, terebentini, medyumu en az bin lira gerekir ve ayrıca bir de geniş zaman… Şiir ucuza üretilir ama şiir ucuz değildir. İyi şiir yazma noktasına gelebilmek için bir insan yaşamı yetmeyebilir.
Şiir, bireysel yazılır. Başka bir değişle “ sen-ben-o,” bir araya gelip “haydi bir şiir yazalım! Görsünler! Analar ne aslanlar doğururmuş” denilemez. Ancak yazılan her şiir paylaşılır, onu okuyanlar tarafından beğenilir-beğenilmez, sevilir-sevilmez. Öyle şiirler vardır ki bir ulusun her bireyi ya da büyük çoğunluğu o şiiri bilir.
Şiirin, en önemli özelliklerinden birisi de; zamana dayanan söz olmasıdır. Şiir, olması gereken unsurları içinde taşıyorsa; yazıldığı günden çok daha sonraya hiç bozulmadan taşınır. Burada örnek olarak Yunus Emre bizi aydınlatır. Birleşmiş Milletler girişinde yazılı olan Yunus Emre Dizeleri " Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım, sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz" ileri sürdüğümüz sava güzel bir örnektir. Yakın zamanda yazılıp: önce çok beğenilen biçim ağırlıklı şiirlerin bir bölümü; bugün kare bulmaca, telefon rehberi değerine inebilmektedir. Ayrıca anadilin eskimesi, bozulması ve değişmesi; şiirde eskimeye, şiirden uzaklaşmaya,şiirin umutulmasına neden olabilir.
Yazılan şiirin; bir mimari yapısı, bir estetiği, bir melodisi, bir anadili vardır. Bazı üst düzey yazarlar; şiirin çevirisinin yapılamayacağına inanırlar. Doğru-yanlış; bu bir tartışma konusudur… Ancak lise yıllarında bize okutulan; Edgar Allen PO’nun “ Annabel Lee” şirini bugün bile ezberden okuyorsam; iyi ki çeviri şiirmiş diyorum ve çevirene teşekkür ediyorum… (*)
Şiir para kazandırır mı? Şiir ne kazandırır? Şiir, önce insanı anlamayı, tanımayı, sevmeyi, doğayı, paylaşmayı, karşı cinse kendinizi anlatmayı, zorlukların ve yoklukların üstesinden gelmeyi… Kazandırır. Lise birinci sınıfta Edebiyat öğretmenim İlhan Oymak’n söylediği gibi; “… bir an gelir; bir mısra bir insanın yaşamını kurtarır.” dediği gibi; benim yaşamımı da "şiir" bir çok kez kurtarmıştır. “Şiir! Sağol…” Şiir; kitap olursa, müzikle birleşirse para kazandırır, ama “para”nın dışında kazandırdıkları hiçbir parayla satın alınamaz, Çünkü şiirin, paranın dışında bize kazandırdıklarını; satın almaya paramız yetmez.
Şiir eleştirisi nasıl yapılır? Şiir; estetik değerlerle ölçülür. Teknik yapısı, konu olduğunda; o bir sınav sorusu, ya da bir iş konusudur. Hangi şiiri eleştiriyorum derseniz deyiniz; sonuçta eleştirilen; şiiri yazan, şairdir. Belki şiir; bazı yönleriyle anlamak adına açıklanabilir. Şairi istediğiniz kadar eleştirin; şiir buna ses çıkarmaz.
Bu yıl 21 Mart 2013 Dünya Şiir Günü Ulusal Bildirisini; şairimiz Eray CANBERK yazdı. Sitemize haber olarak koyduk. Okumalıyız… Bu bildiriler; bizlerin yaşam denilen boyutta nerede olduğumuzun en iyi göstergesi, belki de bir konum bildirmesidir. Ne ile ölçülür, bulunduğumuz konum diye sorarsanız ; yanıtı İnsan olmak ölçüsüyle diyebiliriz.
Şiir
II-Özel olarak
Genç kız,
Karşı komşumuz sayılır. Eşimin kuaförünün ısrarı üzerine tanıştık. Her kuaföre gidişinde “ ablacım iki kız kardeş var, onlarla tanışmalısınız!..” isteği üzerine tanıştık. Abla Fizik öğrenimi yapmış, şu anda fizik doktorası yapıyor. Dünyanın en önemli Uluslararası deney projesinde bir yıla yakın çalışmış ve yurda dönmüş. Çok zeki bir genç. Dahası insanın sinirini bozacak derecede zeki… Onunla konuşurken; bilgi, beceri ve çözümleme yetinize bir de zeka limitlerinizi son noktasına dek zorlansanız da; tam bir aptal olduğunuz ortaya çıkıyor. Sonunda zeki bir aptal olmaktan bıkıyor, normal olmanın en doğru yol olduğunu görüyorsunuz. Bizim genç kızımız da ortanca kardeş. O da Ankara’nın en değerli üniversitesinde bilgisayar yazılımı konusunda okumuş. Okulunu bitirince ilk iş görüşmesinde herkesin” Ah be!..” diyeceği, imreneceği bir işe girmiş. Üç yıla yakın çalışmış, bir yandan iş, bir yandan müzik tutkusu, şan dersleri, müzik grubu kurma çabaları, iş yoğunluğu… Yorulmuş! Çok, ama çok yorulmuş…
Dün; köpeğimiz Leo ile akşam gezintisinde beni görmüş. Uzun zamandır görüşemiyoruz… İkimiz de çok sevindik. Geçen zamanı, ayaküstü bugüne getirdik. Çok yorgun, günün para kazanmaya, ama amaca yönelik olmayan temposundan yorgun düşmüş. Ne yapılabilir? Karar verdik: En kısa zamanda oturup söyleşeceğiz, konuşacağız… Kendimize zaman ayıracağız. Çağımızın insanının bir türlü yapamadığı şeyi yapacağız. Ayrılırken; sanat sitemizin son haberlerini anlattım, bilgilendirdim. 21 Mart Dünya Şiir Günü Ulusal Bildirisini okumasını hatırlattım, şiir gününü kutladı
m ve o gün için “sana şiir göndereceğim” dedim. Sevindi…
"Söyle ablana soğuk füzyonla çalışan kahve pişirme makinesi üzerinde çalışıyorum!? Görüşemiyoruz!.. Tek Fizikçi O mu?" Güldü. "Sen kahve makinesini yapınca; o senin basın toplantına kesinlikle gelecektir."
21 Mart Dünya Şiir Gününüz Kutlu Olsun’ Yaşantımızdan şiir hiç eksilmesin!…
Tevfik Yalçın
21 Mart 2013
Ziverbey/İSTANBUL
Abla için şiir:
SEN – BEN
Belki de sen,
Çözümsüz bir matematiksin.
Belki de ben,
Oltası kısa balıkçı.
Gel uzlaşalım diyorum:
Atalım “Belki de” sözcüklerini,
Elimizde kalan:
Bir matematikçi,
Bir balıkçı…
Tevfik Yalçın
6 Ağustos 2012
Ziverbey/İSTANBUL
Kız kardeş İçin şiir:
VARSAYIM
Matematik biraz daha
Alçak gönüllü olsaydı;
“Sıfırla” çarpılan, sıfır çıkmasaydı;
Sonucu en azından bir dilim ekmek olsaydı
Küpkökler, karekökler;
Uzlaşabilselerdi parantezlerle,
“Pi “ sayısı bıraksaydı inadı;
Asaletinden ödün verseydi,
Zaman böyle hızla akmasaydı;
Çok değil: “gelecek” arada bir
Göze görünseydi,
Akıl kötülüğe kulp olmasaydı,
el ele tutuşmak ödül alır mıydı?
Sevmenin bedeli Kavuşmak
olur muydu?
Olur muydu, olmaz mıydı?
Bir bilen var mı?
Ne olurdu, ne olmazdı?
Tevfik Yalçın
29 Haziran 2009
Ziverbey İstanbul
Sabahın bir yerinde ama tam neresinde…
(*)ANABEL LEE, Edgar Allen PO, Çeviren Melih Cevdet ANDAY
Fotoğraf: Tevfik Yalçın portre, Sanatçı: Gülşen Arguç Bölükbaşı
Eray Canberk: 21 Mart 2013 Ulusal Şiir Bildirisi